İçerik Akışı
İade borcu- Kamulaştırma bedeli- Vekilin hesap verme yükümlülüğü-
Vekilin, iade borcunun müvekkilin ölümü ile sona ermeyip, bu alacağın müvekkilin mirasçılarına geçmekte; vekil öldüğü takdirde ise bu borcu vekilin mirasçıları yerine getirmek mecburiyetinde olduğu- Davanın vekâlet sözleşmesi kapsamında vekilin hesap verme yükümlülüğü uyarınca tahsil edilen kamulaştırma bedelinden davacıların mirasbırakanının hissesine düşen bedelin tahsili istemine ilişkin olduğu ve davalıların murisi tarafından alınan bedelin davacıların murisine veya davacılara verildiğinin ispat yükünün davalılarda olduğu dikkate alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, "vekaletle yapılan işlem yönünden aradan geçen 22 yıl boyunca herhangi bir hak talebinde bulunulmadığı, aradan geçen zaman nedeniyle vekilin işlemine onay verildiğinin kabulü gerektiği, vekalet ile yapılan işlemin davacının iradesine aykırı olduğu ve vekalet görevinin kötüye kullanıldığı yönündeki iddianın TMK'nın 6., HMK'nın 190. maddesi kapsamında ispat edilemediği" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu-
Yabancı para alacağı- Takip talebi-
Somut olayda ise 27.06.2022 tarihinde UYAP sistemine kaydedilen takip talebinde yabancı para alacağının harca esas değer olarak Türk lirası karşılığının gösterilmediği; 28.06.2022 tarihinde UYAP sistemine kaydedilen takip talebinde yabancı para alacağının harca esas değer olarak Türk lirası karşılığı gösterilmiş ise de ilk takip talebi iptal edilmeden aynı takip dosyası üzerinden ikinci bir takip talebi sunularak takibe devam edilmesinin mümkün olmadığı- UYAP sisteminde kayıtlı 27.06.2022 tarihli takip talebinde yabancı para alacağının harca esas değer olarak Türk Lirası karşılığı gösterilmemiş olup bu eksiklik kamu düzenine aykırılık oluşturduğundan borçlu yönünden resen takibin iptaline karar verilmesi gerektiği- Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; İİK'da HMK'nın 183. maddesine atıf yapılmış olmasa da icra takibi de bir dava gibi düşünüleceğinden bu hükmün niteliğine uygun düştükçe uygulanabileceği, somut olayda takip talebinde yabancı para alacağının TL karşılığı gösterilmemiş ise de alacaklı vekilinin fark ederek borçluya tebliğ yapılmadan önce eksiklik giderilmiş biçimde ertesi gün yeni takip talebi verdiği ve önceki takip talebinin değil yeni takip talebinin işleme alınmasını isteyerek düzeltmeyi gerçekleştirdiği, borçluya yapılan ödeme emri tebliğinin de düzeltilmiş hâline göre yapıldığı gerekçesiyle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Mutabakat mektubu- Basiretli davranma yükümlülüğü- Kira ilişkisi-
'Mutabakat Mektubu' başlıklı belge ile de, 31.12.2019 tarihi itibariyle taraflar arasındaki borç bakiyesinin 57.898,12 TL olduğu hususunda mutabık kalındığının taraflarca ayrı ayrı imzalanmak suretiyle kabul edildiği, davacının ilgili mutabakatnamenin kira alacaklarını kapsamadığı iddiasının, basiretli davranma yükümlülüğü karşısında dinlenemeyeceği, kaldı ki dava konusu kira ilişkisi haricinde taraflar arasında başkaca bir ilişkisinin bulunduğu hususunun da iddia ve ispat edilmediği anlaşılmakla, taraflar arasındaki kira ilişkisinin sona ermesinden yaklaşık beş ay sonra düzenlenen ilgili mutabakat mektubu dikkate alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Ahde vefa- Sözleşme serbestisi- Tahliye-
Sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkesi gereği, kiracının ancak Kanunda sınırlı sayıda sayılan tahliye nedenleri ile tahliyesinin istenebileceği, buna göre salt tahliye taahhüdünün varlığının, mahkeme kararı ile tahliye ilamına bağlanmadığı sürece kendiliğinden kiraya verene akdi sona erdirme hakkı vermeyeceği- İlk Derece Mahkemesince; tahliye olgusunun tahliye ilamına bağlanmadığı ve taraflar arasında imzalanan yazılı kira sözleşmesinin süre sonunda bir yıl süre ile yenilendiğinin kabulü ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Yargıtay daireleri- Toplantı yeter sayısı- Salt çoğunluk-
Yargıtay dairelerinde usulüne uygun toplantı yeter sayısı oluştuktan sonra karar verilebilmesi için toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğunun aynı doğrultuda görüş bildirmeleri ve çekimser oy kullanmamaları gerektiği- Yargıtay dairelerinde oylamaya katılan üyelerin oyları dağılmasından dolayı salt çoğunluk sağlanmazsa ortada usulüne uygun bir Daire kararı mevcut olmayacağı- Özel Dairenin bozma kararı bir oylama yapılmak suretiyle oy birliği yada oy çoğunluğunun (üç üyenin oyunu) yansıtan bir sonuç içermeksizin verildiğinden usulüne uygun olmadığı ve hukuk aleminde sonuç doğurmayacağı-
Kiralanan çatılı iş yeri- Yan gider borcu- Temerrüt-
Kiralanan çatılı iş yeri olup, takibe dayanak kira sözleşmesinde elektrik ve su kullanım bedellerinin, ortak gider katılım payı alacağının kiracı tarafından kiraya verene ödeneceği- Kiracı tarafından kira bedelini veya yan giderleri ifada temerrüde düşülmesi hâlinde karşılaşılacak olan hukuki sonucun aynı olduğu- Otuz günlük temerrüt süresi içinde yan gider borcu ödenmediği için temerrüt olgusunun gerçekleştiği ve borçlunun tahliyesine karar verilmesi gerektiği-
Nakde çevrilmiş olan banka teminat mektubu- İntifa bedeli-
Nakde çevrilmiş olan banka teminat mektubu bedelinin intifa bedelinin kullanılmayan kısmından mahsup edildiği- Tescil istem belgesinde bilabedel terkin talebinde bulunulması neticesinde kullanılmayan intifa hakkı süresine ilişkin davacının alacak hakkının bulunmadığına dair kararı kuvvetli (güçlü) delil teşkil edeceğinden ve eldeki davada çekişme konusu olan teminat bedelinin bakiye intifa hakkı süresine ilişkin alacaktan mahsup edildiği hususu kabul edilemeyeceğinden Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüşün benimsenmediği-
Sulh protokolü- Vekâlet ücreti- Yabancı para alacağı- İcra takibi-
Sulh protokolünde kararlaştırılan ücretin avukat tarafından icra takibine konu edilebileceği ve alacağın tahsilini isteyebileceği- Yabancı para alacağına ilişkin davalarda hükmedilmesi gereken vekâlet ücretinin tespitinde hüküm altına alınan veya reddedilen yabancı paranın icra takip tarihindeki kur üzerinden Türk lirası karşılığının dikkate alınması gerektiği-
Sözleşme serbestisi- Pandemi- İlaç- Eczane-
Sözleşme serbestisi kapsamında taraflarca imzalanarak uygulamaya konan protokolün, söz konusu düzenlemesi gereği; ilaçların, hastaya teslim edilmek üzere alım tarihinden itibaren 60 günü geçecek şekilde eczanede bekletildiğinin saptanması, ceza uygulanmasına yeterli olup, maddenin ihlali için ilaçların başka kişilere satılması veya Kurumun zarara uğratılmasının aranmadığı, her ne kadar davacı tarafça cezaya konu reçetelerin tamamının, pandemi döneminde devamlı olarak ilaçlarını takip etmesini isteyip ilaçlarını müvekkile ait eczaneden alan hastalara ait olduğu, pandemi dönemi boyunca devam reçeteleri karşılanarak hastalara teslim edildiği ancak sisteme girildiği halde, devam eden pandemi nedeniyle gelip ilaçlarını alamayan hastaların bulunduğu ileri sürülmüş ise de; ülkemizde 2020 yılının Mart ayının 2. yarısından itibaren görülen Covid-19 virüsünün etkilerinin 01.07.2021 tarihine kadar devam ettiği, bu dönem içerisinde ülkemiz genelinde bir takım kısıtlamalar uygulansa da, pandemi sebebi ile insanların artık toplu olarak hareket etmek yerine bir kişi olarak dışarı çıktıkları ve bütün ihtiyaçlarını tek seferde karşıladıkları, özellikle hastane/eczane ve sağlık kuruluşlarına ulaşımın kısıtlama muafiyeti kapsamında yer aldığı, bu nedenle covid-19 etkilerinin devam ediyor olmasının mazeret olarak kabul edilemeyeceği-
Özel hukuk kişileri arasındaki uyuşmazlıklar- Enflasyon- Menfaatler arasındaki adil denge-
Devletin, özel hukuk kişileri arasındaki uyuşmazlıklarda tarafların menfaatleri arasındaki adil dengenin sağlanmasına yönelik tedbirleri almakla yükümlü olduğu- Özel hukuk kişileri arasındaki alacağın enflasyon karşısında değer kaybına uğraması dolayısıyla meydana gelen zararların tazmin edilmesini sağlayacak başvuru yollarının bulunmamasından kaynaklı ihlaller nedeniyle ortaya çıkan ve yapısal sorun teşkil eden durumun telafi edilebilmesi için açık bir kanuni bir düzenleme yapılması gerektiği, oluşturulacak başvuru yolunun hâlihazırda yapılan ve bundan sonra yapılacak başvurular açısından özel hukuk kişileri arasındaki alacağın enflasyon karşısında değer kaybına uğramasını önleyecek nitelikte olması gerektiği-
