İçerik Akışı

Elektronik tebligat- Mükellefiyet-

Vergi Usul Kanun'un 107/A maddesinde "Kanun'un 93. maddesinde sayılan usullere bağlı kalınmayacağına" dair kurala yer verilmek suretiyle elektronik tebligat ile diğer tebliğ yöntemlerinin birbirinden farklı usul ve esaslara tabi olduğu kabul edildiğinden ve verilen yetkiye İstinaden çıkarılan Tebliğ'de mükellefiyetin iradi veya re'sen terkin edilmesi hâli elektronik tebligat sisteminden çıkılmasına yönelik hâller arasında sayılmadığından mükellefiyetini kendi iradesiyle sona erdiren veya mükellefiyeti re'sen terkin edilen gerçek kişilere mükellefiyetinin sona erdiği tarihten sonra yapılacak tebligatın, Vergi Usul Kanunu'nun 107/A maddesi uyarınca elektronik ortamda yapılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı-

Kamusal yarar- Temyizden feragat- Bakanlık

Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanununu ve 639 sayılı Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname kapsamında davacı kamu idaresinin, kamusal menfaatleri gözetmek suretiyle faaliyetlerini yürütme yükümlülüğü bulunması kapsamında, davada taraf ehliyeti bulunduğu- İadesi istenen yargılama sırasında davalının davayı kabulü ve taraflarca temyizden feragat edilmesi üzerine tapu iptal ve tescile dair hüküm kesinleşmiş olsa da; davacılar ve davalı arasındaki danışıklı bu durumu yasanın koruması söz konusu olmayacağından Tarım ve Orman Bakanlığının kamusal yararı sağlamak amacıyla kamu adına yargılamanın yenilenmesini talep etme hakkı bulunduğu-

İflâs davasında verilen vekalet ücreti- İflâs idaresinin yasa yollarına başvurma hakkı-

Hakkında başka bir dosyadan iflâs kararı verilen davalı şirket hakkında açılan eldeki iflâs davasında mahkemece verilen karara karşı iflâs idaresinin vekâlet ücreti yönünden yasa yollarına başvurma hakkının bulunduğu- "Masaya dahil olan alacağa ilişkin bir davanın söz konusu olmadığında, iflâs idaresinin davada taraf sıfatının bulunmadığı, iflâs idaresi hakkında da karar verilmediğinden iflâs idaresinin kanun yollarına başvurma hakkının olmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-

Muris muvazaası- Hak dengesi- İhtar-

Mirasbırakanın dava konusu taşınmazları davalılara tapuda intikal ettirdiği, dava dışı 856 ve 857 parsel sayılı taşınmazları ise davacıların kullanımına verdiği, davacı ve dava dışı mirasçıların tasarrufunda bulunan taşınmazlar olduğu, dava dışı bu taşınmazlardaki iştirak hâlinde davalılar adına kayıtlı payların davacılara devredileceğini ihtarname ile bildirildiği hususları birlikte gözetildiğinde, mirasbırakanın iradesinin davacı mirasçılardan mal kaçırmak olmadığı; bu durumda tüm dosya kapsamına göre ispat yükü üzerinde olan davacı tarafın temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı yapıldığı iddiasını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği- Hukuk Genel Kurulunca yapılan görüşmeler sırasında; 'mirasbırakanın sağlığında hak dengesini gözeten, kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmadığı, davalıların davacılar tarafından muris muvazaasına dayalı bu davayı açtıktan yaklaşık bir yıl sonra davacılara noterden ihtar çekerek davacıların kullandıkları yerleri devre hazır olduklarının bildirilmesinin murisin paylaştırma iradesini ortaya koymayacağı, taşınmazların mirasçı davacılardan mal kaçırma amacıyla muvazaalı şekilde yapıldığının anlaşılması nedeniyle hükmün onanması gerektiği' görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüşün benimsenmediği-

Basit yargılama usulü- Tahkikat- Ön inceleme

Basit yargılama usulüne tabi davaların kısa sürede tamamlanmasını sağlamak amacıyla birtakım farklı düzenlemelere yer verilmiş olması, Kanun'da yer alan diğer düzenlemelerin göz ardı edilebileceği anlamına gelmeyeceği- Somut uyuşmazlık bakımından henüz dilekçelerin sunulması aşaması tamamlanmadan ve tahkikata esas ilk duruşma (ön inceleme duruşması) yapılmadan tahkikat aşamasına geçilerek dosyanın bilirkişiye verilmesinin, adil yargılanma hakkı ile hukuki dinlenilme hakkı kapsamındaki savunma ve ispat hakkının ihlali olduğu- Davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmasına rağmen, İlk Derece Mahkemesi gerekçeli kararında davalının davaya cevap vermediğinin yazılmış olmasının da usule aykırı olup gerekçeli karar hakkının ihlali mahiyetinde olduğu-

Sıra cetveli- İcra müdürünün kendiliğinden sıra cetvelinin hatalı olduğunu tespit etmesi-

İcra müdürünün kendiliğinden "önceki sıra cetvelinin hatalı olduğu" gerekçesiyle yeni bir sıra cetveli düzenlenemeyeceği- İlk yapılan sıra cetvelinde kendisine yer verilmeyen ve kendisine sıra cetveli tebliğ edilmeyen alacaklının bu sıra cetveline karşı dava açması gerektiği-

Kooperatif- Eser sözleşmesi- Zamanaşımı-

Uyuşmazlığın Kooperatifler Hukukundan kaynaklandığı, davanın tarafları arasında eser sözleşmesi ilişkisi bulunmadığı anlaşıldığından, zamanaşımı süresi yüklenicinin ağır kusuru ile ayıplı bir eser meydana getirmesi hâlinde uygulanan TBK'nın 478/1 inci maddesi gereğince yirmi yıllık süreye göre değil, kooperatif ile üyesi arasındaki uyuşmazlıklarda uygulanması gereken TBK'nın 147/4 üncü maddesinde düzenlenen beş yıllık süreye göre değerlendirilmesi gerektiği- Taraflar arasındaki hukuki ilişki "kooperatif üyelik ilişkisi" olduğundan, ayıbın açık ya da gizli ayıp olup olmadığına bakılmaksızın somut olayda uygulanması gereken beş yıllık zamanaşımı süresinin davacının dava konusu taşınmazı teslim alarak kullanmaya başladığı 2004 yılından itibaren başlatılması gerektiği-

İfraz- Tapu kütüğü- Devletin sorumluluğu- Sebepsiz zenginleşme

Tapu işlemleri kadastro işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden sıralı işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan dolayı 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olacağı kabul edilmiş ise de, bu madde kapsamında Devletin sorumluluğu için salt tapu sicilinin veya tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemlerinin hatalı olmasının yeterli olmadığı öncelikle bir zararın ve bu zararın tapu sicilinin tutulması veya kadastro işleminden doğması veya kaynaklanmasının da gerekli olacağı- Somut olayda tazminat isteğine dayanak dava konusu taşınmaz, davacının elinden, adına tescil edilen 70.286 metrekare yüzölçümüyle çıkmış olduğundan davacının anılan madde uyarınca tapu sicilinin tutulmasından doğan veya kaynaklanan bir zararının bulunmadığı- Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında "amme alacaklarına mahsuben temlik edilen taşınmazın tasfiye amacıyla Fon tarafından edinildiği, davaya konu olayda zararın oluştuğu, işbu zarardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında davalı Hazinenin sorumlu olduğu, ayrıca davalı şirketin hatalı ölçüm sebebiyle taşınmazın gerçekte daha küçük yüzölçümlü olduğu bilinmek suretiyle satışının yapıldığı sabit olmakla davalı şirketin sebepsiz zenginleştiği", görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşün Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği-

İş kazası- Meslekte kazanma gücü kayıp oranı- Öğrenme zamanı- Zamanaşımı

İş kazası nedeniyle davacıda oluşan meslekte kazanma gücü kayıp oranı gördüğü tedaviler sonrası aradan geçen zaman içerisinde değişmemiş ise de 19.02.2009 tarihli Sosyal Güvenlik Kurumu Maluliyet ve Sağlık Kurulları Daire Başkanlığı kararı ile % 100 olarak belirlenmiş ve kontrol muayenesine gerek olmadığına karar verilmesi ile davacının zararı bu tarihte belli olduğundan meslekte kazanma gücü kayıp oranı iş kazasından dolayı talep edilecek tazminatın sınırlarının belirlenmesi için gerekli olduğundan zararın öğrenildiği tarih dikkate alındığında açılan davanın zamanaşımına uğradığından söz etmenin mümkün olmadığı- Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında zararın öğrenilmesinin onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamında olduğu, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hâl ve şartların öğrenilmesinin, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterli olduğu, davacıda oluşan meslekte kazanma gücü kayıp oranının zaman içinde değişmediği, gelişen ve değişen bir durum bulunmadığı, bu nedenle davacının zararı kaza tarihinde öğrendiğinin kabulü gerektiği, Özel Daire bozma kararının yerinde olduğu, bu nedenle direnme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de Kurul çoğunluğu tarafından bu görüş benimsenmediği-

Velayet- Çocuğun üstün yararı- Boşanma-

Adli sicil kaydı, ceza dosyaları, tanık beyanları, sosyal inceleme raporları ve ortak çocukların duruşmada uzman eşliğinde alınan beyanlarında "anneleri ile kalmak istediklerini, babaları ile görüşmek istemedikleri" şeklinde beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davalı babanın çocuklara kötü davranışlarda bulunduğu, çocukların güvenliğinin tehlikede olduğunun davacı tarafından ispatlanamadığı, davalı baba her ne kadar çocukları ile uzun zamandır görüşmemiş ise de bu durumun kişisel ilişkinin kaldırılmasına engel bir hal olmadığı ve çocukların anne yanında oldukları zamanlarda da okulda devamsızlık yaptıkları, okul saatlerinde anneleri ile tarlaya çalışmaya gittikleri, eğitimlerini aksattıkları dikkate alınarak çocuklar ile baba arasındaki duygusal bağın tamamen kopmaması, ortak çocuğun yüksek yararı ve babalık duygusunun tatmini dikkate alınarak velâyeti anneye verilen ortak çocuklar ile baba arasında kişisel ilişki tesisine ilişkin kararın kısmen kaldırılması gerektiği-