İçerik Akışı
Özel eğitim- Ayrımcılık yasağı- Müterafik kusur-
Her ne kadar başvuranın oğlu için özel eğitim sınıfı açılması yönündeki makul düzenleme talebi ilk anda yerine getirilmişse de bir süre sonra özel eğitim sınıfının kapatıldığı ve bu sebeple O.B.’nin 1 yıla yakın bir süre eğitim hakkından mahrum kaldığı, ardından ise velisi tarafından çeşitli illerdeki okullara kaydının yaptırıldığı ancak velisinin bilgisi dâhilinde bu okullara devam etmediği, ilerleyen süreçte ise velisi tarafından … MTAL’de özel eğitim okulu açılması şeklindeki talebin yinelenmesi ile bu okula kaydının yapıldığı ancak söz konusu talep ile okul kaydı arasında geçen yaklaşık 4 aylık süreçte de yine O.B.’nin eğitim hayatında kesinti yaşandığının anlaşıldığı- Bu süreçte O.B.’nin velisinin bilgisi dâhilinde gerçekleşen eğitim kesintileri haricindeki kesintilerden idarenin sorumluluğunun bulunduğu- Bu durumun eğitim hakkının süreklilik arz eden niteliğine uygun olmadığı, bu sebeple O.B.'nin kendisine uygun olan şartlar altında eğitim alma hakkından mahrum bırakıldığı- Muhataplardan İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü açısından ayrımcılık yasağının engellilik temelinde ihlal edildiği kanaatine varıldığı- Somut olayda gerçekleşen ayrımcılık yasağı ihlali bakımından? ihlalin etki ve sonuçlarının ağırlığı, ayrımcılık yasağı kapsamında korunmak istenen kamusal menfaat, muhatap Müdürlüğün konuya ilişkin gerekli düzenlemeleri sonradan yerine getirmiş olması ve ihlale ilişkin olarak başvuranın müterafik kusuru bulunması birlikte değerlendirildiğinde ihlal konusu eylemle ilgili muhatap Müdürlüğe 50.000 TL idari para cezası uygulanmasına karar verildiği-
Avukat- Vekaletname- Özel yetki-
Avukatın, vekaletnamesinde hâkimlerin fiilleri nedeniyle Devlet aleyhine dava açma konusunda özel yetkinin bulunması gerektiği-
Boşanma davası- İçten bağlılık ilkesi- Terk- Kusur-
Eşlerin karşılıklı hak ve yükümlülükleri değerlendirilirken "içten bağlılık" ilkesinin gözetilmesi gerektiği- "İçten bağlılık" ilkesine göre 'eşine içten bağlı kişinin yapmayacağı davranışlar'ın evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin ihlali olarak sayılacağı- Somut olayda; evliliğin beşinci gününde ortak konutu terk eden, terk sebebini soyut iddialar dışında ortaya koyamayan, evliliğin kurtarılması yönünde eşinin ve özellikle kayın pederinin girişimlerine dahi cevap vermeyen davalının kusurlu olduğu-
Şirket- Tebligat-
Şirkete, klasik usulle tebligat yapılmadan doğrudan Ticaret Sicil Müdürlüğünden bildirilen adrese önce klasik usulle tebliğ çıkartılması, tebliğ edilmemesi üzerine de Teb.K.m.35'e göre tebligat yapılmasının mevzuat hükümlerine aykırı olduğu-
Kaptan- Delil- Riziko-
Bilirkişi raporunun, davacının kaptanı tarafından sunulan ve ilgi olarak tutulan yazıya istinaden düzenlendiği, kaptan tarafından verilen bilgiye istinaden yapılan inceleme sonucunda rizikonun gerçekleştiği teknede makina arızasının bulunduğu ve bu nedenle 11.07.2019 tarihinde limana giriş yapıldığının tespit edildiğinin yazılı olduğu, ancak makina arızasının sebebine ilişkin herhangi bir görüşe yer verilmediği, dolayısıyla kaptanın raporuna istinaden düzenlenen ve sebebe ilişkin gerekçe içermeyen bu belgenin davacı lehine delil oluşturmayacağı gibi davacının süresi içinde hava şartlarına ilişkin başkaca bir delil sunmaması karşısında, bilirkişilerce meteorolojiden edinilen bilgilere göre inceleme yapılmasında da herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı, davalı sigortacının tazminat yükümlülüğünün doğduğu-
İyiniyet- Yolsuz tescil-
Kendinden beklenen özeni göstermeyen kimsenin iyiniyet iddiasında bulunamayacağı- Normal bir insanın hayatın olağan akışı içerisinde sergilediği davranış biçimi dikkate alındığında davalının TMK’nın 1024. maddesine göre yolsuz tescili bilen ya da bilmesi gereken kişi konumunda olduğu ve aynı Kanun’un 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı-
İskan izni- Ceza tutarı- Teminat- Bono
Alacaklının uğradığı zarar kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa alacaklı, borçlunun kusuru bulunduğunu ispat etmek koşuluyla bu zararını da isteyebileceği- İskân izninin dava tarihinden sonra alınmasıyla 70.000,00 TL'lik teminat bonosu hükümsüz kaldığından bu teminat bonosunun da iadesine karar verilmesi gerektiği-
Hükümsüzlük- Haksız rekabet-
Asıl davadaki hükümsüzlük iddiası bakımından dava konusu faydalı model belgesinin, tescil başvuru tarihi itibariyle tekniğin bilinen durumu karşısında yenilikten yoksun olduğu ve bu nedenle hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, tecavüz ve haksız rekabete ilişkin iddiaları bakımından ise birleşen davaya dayanak faydalı model belgelerinin hükümsüzlüğe karar verildiğinden ve hükümsüzlük baştan beri sonuç doğuracağından faydalı modelden doğan haklara tecavüz ve buna bağlantılı olarak haksız rekabet oluşmayacağı, birleşen davadaki hükümsüzlük iddiası yönünden ise davalı adına tescilli dava konusu faydalı modellerin tescil başvuru tarihi itibariyle tekniğin bilinen durumu karşısında yenilikten yoksun olduğu-
Nama yazılı payların devri- Anonim şirket- Olağanüstü genel kurul-
Olağanüstü genel kurulun 3 numaralı maddesinde kararlaştırılan "bedeli tamamen ödenmemiş olan nama yazılı paylar ancak şirket genel kurulunun tüm hissedarlarının çoğunluğunun kararı ve onayı ile devredilebilecektir" ifadesinin TTK'nın 374, 375/1-f, 491 ve 493/7. maddelerine aykırı olduğu, yine karardaki hükümlerin TTK'nın 493/2. maddesi hükmüne aykırı olarak pay sahibinin payını devretmesini tamamen yasaklanması sonucunu doğuran ve anonim şirketlerinin temel özelliklerinden olan payların devredilebilirliği ilkesi ile bağdaşmayan hükümler içerdiği, davalının tescil talebinin reddi kararının yerinde olduğu-
Aydınlatma yükümlülüğü- Özen yükümlülüğü- Üstlenilen riskten kaynaklanan zarar-
Davaya konu türev işlemlerine ilişkin olarak davalı ile davacı arasındaki Çerçeve Sözleşmeleri ve Opsiyon Sözleşmeleri'nde, davalı bankanın eksik veya hatalı bilgi vermediği ve davalının özen yükümlülüğünü ihlal etmediği, davacının daha önce yaptığı ve kâr ettikleri türev işlemlerinin hukuken geçerliliğine hiçbir itirazda bulunmayıp, elde ettikleri kârları davalıdan tahsil ederek ya da zararı tazmin ederek davalı Banka ile aralarındaki türev işlemleri sözleşmesinin hukuken geçerli olduğunu kabul ettikten sonra, aynı şekilde kurulan ve zarar ettikleri türev sözleşmelerinin hukuken geçersiz olduğuna ilişkin iddiasının hukuken korunamayacağı, türev işlemlerinin yüksek risk içeren, talih ve tesadüfe dayalı olan yapısının doğal ve çok sık karşılaşılan bir sonucu olarak üstlendikleri riskten kaynaklanan zararlarını bizzat taşımakla yükümlü olduğu, davacının işlemlere icazet verdiği için oluşan sonuca katlanması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği-
