Bedelde muvazaa- Önalım hakkı- Tapu iptali ve tescil davası- Davayı kabul- Bedelde muvazaa iddiasının reddi-
Davacı paydaşın "satış bedelinde muvazaa yapıldığını" ileri sürerek önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemiyle açtığı eldeki davada, davalı davayı kabul ettiğini beyan etmişse de, davacının "bedelde muvazaa iddiasına" karşı çıktığından ve ortada HMK m. 309/4'e uygun açık bir kabul beyanı bulunmadığından HMK m. 308 anlamında geçerli bir kabulün varlığından söz edilemeyeceği- Ön inceleme duruşmasında taraflar arasında önalım bedeli konusundaki uyuşmazlığın hâlen sürmekte olduğu ve ilk derece mahkemesince de davacı tarafından ileri sürülen bedelde muvazaa iddiasına yönelik inceleme ve araştırma yapıldığı görüldüğünden, bedelde muvazaa iddiası nedeniyle önalım bedeli konusunda uyuşmazlığın devam etmesine rağmen kabul beyanının kesin hüküm gibi sonuç doğurmasının mümkün olmadığı- Eldeki davada hem İlk Derece Mahkemesinin hem de Bölge Adliye Mahkemesinin kabulünde olduğu üzere fiili taksim olgusunun varlığı sabit olup, davanın her aşamasında fiili taksim savunmasında bulunulabileceği gibi taraflarca ileri sürülmese dahi fiili taksimin varlığı dosya kapsamından anlaşılıyor ise hâkim tarafından da resen dikkate alınması zorunlu olduğu- Davalı tarafından usulünce yapılmış bir kabul beyanı bulunmadığından davanın fiili taksim nedeniyle reddine dair verilen direnme kararının isabetli olduğu- "Önalım bedelinin, tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından ibaret olduğu, davalının davayı kabul ederken bedelde muvazaa iddiasına itiraz etmesinin talep sonucuna ilişkin kabul beyanını etkileyecek nitelikte bir şart olarak değerlendirilemeyeceği, kabulün davayı sona erdiren tek taraflı hukuki bir işlem olması nedeniyle daha sonra kabul beyanından dönülerek fiili taksim savunmasında bulunulamayacağı, davalı cevap dilekçesi ile davayı kabul etmiş olduğundan davanın kabul edildiği aşamaya göre yargılama gideri ve vekâlet ücretinden yapılacak indirimlerin de belirlenmesi suretiyle bir karar verilmesi gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
"...Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; satış bedelinin muvazaalı olduğu ileri sürülerek önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil istemiyle açılan davada, davalının cevap dilekçesinde şuf'a bedelinin depo edilmesi kaydıyla davayı kabul ettiğini belirttiği, ancak bedelde muvazaa iddiasının reddini savunduğu somut olayda, davalının cevap dilekçesindeki beyanının 6100 sayılı Kanun’un 308. maddesinde düzenlenen davaya son veren taraf işlemlerinden olan davayı kabul olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceği, başka bir anlatımla davalının bedelde muvazaa iddiasına itiraz etmesinin davanın sonucunu etkileyecek mahiyette bir itiraz olup olmadığı ve talep sonucuna ilişkin kabul beyanına yönelik bir şart olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, buradan varılacak sonuca göre davalının fiili taksim savunmasında bulunup bulunamayacağı ve mahkemece fiili taksim nedeniyle davanın reddine karar verilip verilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 308, 309, 310 ve 311. maddeleri
2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 732, 733 ve 734. maddeleri
2. Değerlendirme
1. Dava bedelde muvazaa iddiasına dayalı önalım (şuf’a) hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup, uyuşmazlığın çözümü için öncelikle önalım hakkı ve hukuki niteliğine ilişkin açıklama yapılmasında yarar vardır.
2. Bilindiği üzere paylı mülkiyette paydaşlar arasında ortak idare ve kullanma durumu söz konusu olduğundan paydaşların birbirlerini bilmeleri ve tanımaları önem taşımaktadır. Bu ihtiyacın gereği olarak paydaşlar arasına yabancı bir kişinin girişini engellemek, taşınmazın daha küçük parçalara ayrılmasını önleyebilmek, hisselerin mümkün olduğu kadar diğer hissedarlar elinde toplanmasını temin etmek amacıyla paylı taşınmazlarda hissedarların temlik hakkı sınırlandırılarak yasal önalım hakkı tanınmıştır...."
Devamı için tıklayınız…