İçerik Akışı

Basit yargılama usulü- Tahkikat- Ön inceleme

Basit yargılama usulüne tabi davaların kısa sürede tamamlanmasını sağlamak amacıyla birtakım farklı düzenlemelere yer verilmiş olması, Kanun'da yer alan diğer düzenlemelerin göz ardı edilebileceği anlamına gelmeyeceği- Somut uyuşmazlık bakımından henüz dilekçelerin sunulması aşaması tamamlanmadan ve tahkikata esas ilk duruşma (ön inceleme duruşması) yapılmadan tahkikat aşamasına geçilerek dosyanın bilirkişiye verilmesinin, adil yargılanma hakkı ile hukuki dinlenilme hakkı kapsamındaki savunma ve ispat hakkının ihlali olduğu- Davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmasına rağmen, İlk Derece Mahkemesi gerekçeli kararında davalının davaya cevap vermediğinin yazılmış olmasının da usule aykırı olup gerekçeli karar hakkının ihlali mahiyetinde olduğu-

Sıra cetveli- İcra müdürünün kendiliğinden sıra cetvelinin hatalı olduğunu tespit etmesi-

İcra müdürünün kendiliğinden "önceki sıra cetvelinin hatalı olduğu" gerekçesiyle yeni bir sıra cetveli düzenlenemeyeceği- İlk yapılan sıra cetvelinde kendisine yer verilmeyen ve kendisine sıra cetveli tebliğ edilmeyen alacaklının bu sıra cetveline karşı dava açması gerektiği-

Kooperatif- Eser sözleşmesi- Zamanaşımı-

Uyuşmazlığın Kooperatifler Hukukundan kaynaklandığı, davanın tarafları arasında eser sözleşmesi ilişkisi bulunmadığı anlaşıldığından, zamanaşımı süresi yüklenicinin ağır kusuru ile ayıplı bir eser meydana getirmesi hâlinde uygulanan TBK'nın 478/1 inci maddesi gereğince yirmi yıllık süreye göre değil, kooperatif ile üyesi arasındaki uyuşmazlıklarda uygulanması gereken TBK'nın 147/4 üncü maddesinde düzenlenen beş yıllık süreye göre değerlendirilmesi gerektiği- Taraflar arasındaki hukuki ilişki "kooperatif üyelik ilişkisi" olduğundan, ayıbın açık ya da gizli ayıp olup olmadığına bakılmaksızın somut olayda uygulanması gereken beş yıllık zamanaşımı süresinin davacının dava konusu taşınmazı teslim alarak kullanmaya başladığı 2004 yılından itibaren başlatılması gerektiği-

İfraz- Tapu kütüğü- Devletin sorumluluğu- Sebepsiz zenginleşme

Tapu işlemleri kadastro işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden sıralı işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan dolayı 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olacağı kabul edilmiş ise de, bu madde kapsamında Devletin sorumluluğu için salt tapu sicilinin veya tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemlerinin hatalı olmasının yeterli olmadığı öncelikle bir zararın ve bu zararın tapu sicilinin tutulması veya kadastro işleminden doğması veya kaynaklanmasının da gerekli olacağı- Somut olayda tazminat isteğine dayanak dava konusu taşınmaz, davacının elinden, adına tescil edilen 70.286 metrekare yüzölçümüyle çıkmış olduğundan davacının anılan madde uyarınca tapu sicilinin tutulmasından doğan veya kaynaklanan bir zararının bulunmadığı- Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında "amme alacaklarına mahsuben temlik edilen taşınmazın tasfiye amacıyla Fon tarafından edinildiği, davaya konu olayda zararın oluştuğu, işbu zarardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında davalı Hazinenin sorumlu olduğu, ayrıca davalı şirketin hatalı ölçüm sebebiyle taşınmazın gerçekte daha küçük yüzölçümlü olduğu bilinmek suretiyle satışının yapıldığı sabit olmakla davalı şirketin sebepsiz zenginleştiği", görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşün Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği-

İş kazası- Meslekte kazanma gücü kayıp oranı- Öğrenme zamanı- Zamanaşımı

İş kazası nedeniyle davacıda oluşan meslekte kazanma gücü kayıp oranı gördüğü tedaviler sonrası aradan geçen zaman içerisinde değişmemiş ise de 19.02.2009 tarihli Sosyal Güvenlik Kurumu Maluliyet ve Sağlık Kurulları Daire Başkanlığı kararı ile % 100 olarak belirlenmiş ve kontrol muayenesine gerek olmadığına karar verilmesi ile davacının zararı bu tarihte belli olduğundan meslekte kazanma gücü kayıp oranı iş kazasından dolayı talep edilecek tazminatın sınırlarının belirlenmesi için gerekli olduğundan zararın öğrenildiği tarih dikkate alındığında açılan davanın zamanaşımına uğradığından söz etmenin mümkün olmadığı- Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında zararın öğrenilmesinin onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamında olduğu, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hâl ve şartların öğrenilmesinin, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterli olduğu, davacıda oluşan meslekte kazanma gücü kayıp oranının zaman içinde değişmediği, gelişen ve değişen bir durum bulunmadığı, bu nedenle davacının zararı kaza tarihinde öğrendiğinin kabulü gerektiği, Özel Daire bozma kararının yerinde olduğu, bu nedenle direnme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de Kurul çoğunluğu tarafından bu görüş benimsenmediği-

Velayet- Çocuğun üstün yararı- Boşanma-

Adli sicil kaydı, ceza dosyaları, tanık beyanları, sosyal inceleme raporları ve ortak çocukların duruşmada uzman eşliğinde alınan beyanlarında "anneleri ile kalmak istediklerini, babaları ile görüşmek istemedikleri" şeklinde beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davalı babanın çocuklara kötü davranışlarda bulunduğu, çocukların güvenliğinin tehlikede olduğunun davacı tarafından ispatlanamadığı, davalı baba her ne kadar çocukları ile uzun zamandır görüşmemiş ise de bu durumun kişisel ilişkinin kaldırılmasına engel bir hal olmadığı ve çocukların anne yanında oldukları zamanlarda da okulda devamsızlık yaptıkları, okul saatlerinde anneleri ile tarlaya çalışmaya gittikleri, eğitimlerini aksattıkları dikkate alınarak çocuklar ile baba arasındaki duygusal bağın tamamen kopmaması, ortak çocuğun yüksek yararı ve babalık duygusunun tatmini dikkate alınarak velâyeti anneye verilen ortak çocuklar ile baba arasında kişisel ilişki tesisine ilişkin kararın kısmen kaldırılması gerektiği-

Yapı kayıt belgesi- Geçici statü- Ruhsata aykırılık

Davalı yükleniciye ruhsata aykırılıkların giderilmesi için süre ve yetki verilmesine rağmen, bu konuda  herhangi bir başvuru yapılmadığı, ruhsat ve eklerine aykırı olarak inşa edilen yapının mevcut hâliyle ruhsata bağlanmasının mümkün olmadığı, davaya konu parsele ilişkin imar plan değişikliği yapılmadan yapının yasal hâle getirilemeyeceğinin tespit edildiği- Yapı kayıt belgesinin yapının yeniden yapılmasına veya kentsel dönüşüm uygulamasına kadar geçerli olduğu ve yapının kullanılmasına ilişkin geçici bir statü sağladığı- Yükleniciye ruhsata aykırılıkları gidermesi için süre verilip fırsat tanınmasına karşılık yüklenici edimini ifa etmediğinden ve alınan yapı kayıt belgesi binayı imara uygun hâle getirmeyeceğinden, mahkemece yeniden yapı kayıt belgesi alınmak suretiyle binanın yasal hâle getirilip getirilmediğinin araştırılmasının (kat karşılığı inşaat sözleşmesinin geriye etkili olarak feshi ve davalılar adına kayıtlı payların tapusunun iptali ile veraset ilâmındaki hisseleri oranında davacılar adına tesciline ilişkin davanın) sonucuna etkili olmayacağı-

Tanık beyanları arasındaki çelişki- Hizmetin tespiti- Hak düşürücü süre-

İddia olunan çalışmanın gerçek bir çalışma olup olmadığı konusunda dinlenen tanık beyanları arasındaki çelişkiler mevcut olduğundan bu çelişkilerin giderilmesi, davalı apartmanda ikamet edenler davanın sonucundan etkilenebilecek kişiler olması nedeniyle kamu tanığı olarak dinlenilmesi mümkün olmadığından tespit edilecek kamu tanıkları ile davalı işyerine komşu olan işyerlerinde uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu işyeri çalışanları yoksa işyeri sahipleri ve dinlenmeyen diğer apartman sakinlerinin beyanları alınarak ve ayrıca davacının eşi adına uyuşmazlık konusu dönemde bildirim yapılan dava dışı işyerlerindeki çalışmalarının şehir dışında geçip geçmediği, çalışma şekli ve süreleri, aynı tarihlerde hem davalı apartmanda hem de bu işyerlerinde çalışıp çalışamayacağı, davacının uyuşmazlık konusu dönemde davalı apartmanda kapıcı olarak fiilen çalışıp çalışmadığı, çalıştığının anlaşılması hâlinde çalışma şekli ve tam süreli mi yoksa kısmi süreli mi olduğu kuşkuya yer verilmeyecek şekilde belirlenmesi, oluştuğu takdirde tanık beyanları arasındaki çelişkinin giderilmesi ve hak düşürücü sürelerde gözetilerek dosya kapsamı birlikte değerlendirilip sonucuna göre infaza elverişli bir karar verilmesi gerektiği-

Fatura- Protokol- Kâr marjı

Protokol gereği, sadece davalının bilebileceği bazı hususlarla hesaplanabilen kâr marjının nasıl hesaplandığına dair faturalarda da hiç bir veri bulunmadığı ve davacının bu bedeli kontrol etme imkanı bulunmadığından bu bedelin faturanın olağan içeriği hâline gelmeyeceği- Protokole aykırı olarak faturalar düzenlendiği ileri sürülerek uğranılan zararın tahsili istenen davada, davalının tek taraflı olarak düzenlenen fatura bedellerini doğrudan davacının alacağından mahsup ettiği, kâr marjına ilişkin faturalandırma yapılırken protokole göre belirlenen hesaplamadaki kalemlerin ayrıca dercedilmediği ve kâr marjı tutarı hakkında açık net bir tespit olmadığı hususları gözetildiğinde, davacı tacir olsa da, bu faturalara itiraz imkanının bulunmadığı ve bunların soyut ticari defterlere kaydedilmiş olmasının sözleşmenin tadili ya da fatura içeriğinin benimsendiği anlamına gelmeyeceği- "Davacının tacir olduğu, basiretli davranması gerektiği, davacının davalıya gönderdiği ihtarnamede ve eldeki davada kâr marjı hesaplanmasının yanlış olduğunu ileri sürebildiğine göre protokolde belirtilen satış fiyatlarını ve dolayısıyla kâr marjına ilişkin hesaplamaları yaparak da faturaları kontrol edebileceği, davacının faturalara itiraz etmeyerek ticari defterlerine kaydettiği, kesin delil sayılan defter kayıtları karşısında taraflar arasında kâr marjına ilişkin anlaşmanın faturadaki fark ölçüsünde değiştirildiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-

İşçi- Devamsızlık- Objektif iyiniyet kuralları- Haklı nedenle fesih-

İşçinin, devamsızlık yaptığı belirlenen günlerde izinli ise ya da devamsızlığı haklı bir nedene dayanmakta ise işine devam etmemiş olsa bile iş sözleşmesinin devamsızlık nedeni ile feshedilmesinin mümkün olmayacağı, devamsızlığı haklı kılan nedenlerin ise önceden sayımı ve tespiti mümkün olmayıp, her somut olayın özelliğine göre belirlenmesi gerektiği- İşçinin devamsızlığına dayanak yaptığı olayın, haklı nitelik taşıyıp taşımadığı, olayın mahiyeti, işçinin içinde bulunduğu durum, işyerinin özellikleri ve gerekleri, gelenekler gibi hususlar dikkate alınarak objektif iyiniyet kurallarına göre tespit edilmesi gerektiği- Devamsızlığın haklı bir nedene dayandığını ileri süren işçinin, bunu ispatla yükümlü olduğu- Davacı sabit olan devamsızlığını haklı kılacak bir mazeret veya sağlık raporu sunmadığına göre davalı işverence devamsızlık sebebiyle iş sözleşmesinin feshi haklı nedene dayanmakta olup kıdem tazminatı talebinin reddi gerektiği, davacının işten çıkışının kod 3 (istifa) ile Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirilmesinin, sigorta primlerinin ödenmesi ve bordroların imzalı olmasının sonuca etkili bulunmadığı- "Davacının işten ayrıldığı tarih itibarıyla ödemeyen işçilik alacakları bulunduğundan kıdem tazminatı talebinin kabulü gerektiği" ve "Davalı işverenin haklı feshini gösteren bir vakıa ve delil bulunmadığı, davacının çalışma şartlarında esaslı değişiklik niteliğinde olan ücretsiz izin konusunda yazılı onayının olmadığı, bu durumun esasen işveren feshi olmakla birlikte mahkeme ile Özel Daire arasında iş sözleşmesinin davacının feshettiği konusunda uyuşmazlık bulunmadığından ücretsiz izin uygulaması iş şartlarında esaslı değişiklik teşkil ettiğinden işçiye haklı nedenle fesih hakkı verdiği, buna göre de ücretsiz izni kabul etmeyen davacının haklı nedene dayalı feshi söz konusu olup kıdem tazminatına hak kazandığı" değişik gerekçe ile bozmaya dair görüşlerin HGK çoğunluğunca benimsenmediği-