Düğün sırasında davacıya takılan ziynet eşyalarının davacıya bağışlanmış sayılacağı, bağışlanan eşyaların geri istenmesinin bağıştan dönme nedenlerinden birinin bulunmasıyla mümkün olacağı-
Yargıtay uygulamalarına göre; aksine istikrarlı şekilde uygulanan ve her kesin kabul ettiği bir örf ve adet yoksa düğünde takılan ziynet eşyalarının kime takılmışsa ona ait olacağı, davaya konu olayda da ziynet ve çeyiz eşyalarının koca tarafından evlenmek amacıyla karısına hediye olarak verildiği yani bağışlandığı, bu nedenle kural olarak geri alınamayacağı-
Taraflar hazır bulunup, bizzat anlaştıklarını açıklamaz veya hâkim, tarafların anlaşmala­rını uygun bulmaz ise, taraflardan delilleri sorulup toplanması sonucunda evlilik birliği­nin temelinden sarsılmış olup olmadığının Türk Medeni Kanununun 184. maddesi çer­çevesinde takdiri gerekirken, davacı asil dinlenilmeksizin vekilinin beyanı ile yetinilerek eksik inceleme ile boşanma hükmü kurulmuş olmasının usul ve yasaya aykırı olacağı-
Direnme kararı davalı-karşı davacı vekiline 28.09.2007 tarihinde tebliğ edilmiş; adı geçen vekil Samsun Nöbetçi Aile Mahkemesine verdiği 15.10.2007 tarihli dilekçesi ile kararı temyiz etmiş; aynı tarihte havale edilmiş; ancak, temyiz harcının hesaplanarak bildirildiği dilekçe arkasındaki açıklamadan anlaşılmasına karşın temyiz harcının süre geçtikten sonra 16.10.2007 tarihinde yatırıldığı; dilekçenin temyiz defterine kaydına ilişkin bir bilgiye de rastlanmadığı, şu durumda; 25.01.1985 günlü 1984/5 Esas ve 1985/1 sayılı Y.İ.B. Kararı uyarınca temyiz harcının mahkeme kalemince hesaplanıp temyiz edenden istendiği halde süresinde ödenmediği belgelendirilmiş olduğundan süre yönünden reddinin gerekeceği-
Terk nedenine dayalı boşanma davası açılabilmesi için, önce yasanın aradığı koşullara uygun ihtar isteğinde bulunulması gerektiği, dolayısıyla hâkim tarafından yapılan “ihtar”, terk sebebine dayalı boşanma davasının, dava şartı olduğu- Boşanma davasına bakan hâkimin, salt ihtarın varlığını yeterli görmemesi; bu ihtarın, boşanma davası açabilmenin ön koşulu olmasını da gözeterek, kanunda yer alan unsurları taşıyıp taşımadığını, resen (kendiliğinden) incelemesi gerektiği– İhtar kararının tebliğine rağmen yasal süresinde ortak konuta dönmeyen eş aleyhine açılacak boşanma davasının kabul edilebilmesi için, ihtar kararında ve ekinde bulunması gereken biçimsel koşulların var olması ve işin esasına ilişkin unsurların tam olması gerektiği- Kanunda gösterilen süreler hakim veya taraflarca değiştirilemeyeceğinden; konuta dönmesi istenen eşe “iki aylık” süreden farklı bir süre verilemeyeceği-
Aile mahkemelerince verilen kararların yasal süre geçtikten sonra temyiz edilmesi veya temyiz kabiliyetinin bulunmaması halinde, dosyanın yerel mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmeden Yargıtay'a gönderilmesi durumunda, bu konuda bir karar verilmek üzere, dosya mahalline geri çevrilmeden doğrudan doğruya Yargıtay'ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceği-
Tefhim edilen kararla gerekçeli karardaki aykırılığın bozma nedeni olduğu-
Hâkim evlilik birliğinin gerçekten onarılmaz şekilde temelinden sarsılıp sarsılmadığı hak­kında bilgi ve kanaat sahibi olmak zorunda­ olduğundan tanıklardan olaylar hak­kında ne şekilde bilgi sahibi olduklarını, ta­raflarla olan ilişkilerinin derecesini, olayın geçtiği yer ve zamanını, olayların ne şekilde ve nasıl başladığını, bu olaylardan sonra ta­rafların birbirlerine karşı olan tutum ve dav­ranışlarının ne şekilde geliştiğini, somut ola­yın eşler arasında alışkanlık haline gelmiş bir davranışın veya sözün gereğimi, yoksa belirli bir amaca yönelmiş olarak mı söylendiği veya oluştuğu ve benzer konuların etraflıca sorul­masının gerekeceği-
Türk Kanunu Medenisinin 143/1 maddesi kapsamında giren tazminat olduğu, ne miktarının da " ... katkı karşılığı istenildiği davalıdan sorulup belirlenmeli, " ... katkı karşılığı" istenilen miktarın tefrik edilen dava kapsamında bulunduğu gözetilmeli, Türk Kanunu Medenisinin 143/1-maddesi çerçevesindeki maddi tazminat talebinin ( ... miktarının takdiri mahkemeye ait olmak üzere ) bu davada karşılanması gerektiğinin gözetilmesinin gerektiği-
Türk Medeni Kanununun 301. maddesine dayalı babalık hükmü aile mahkemesinin görevine girmekte ise de birlikte istenilen maddi ve manevi tazminatın dayanağı Borçlar Kanunu olduğundan, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olacağı-