Çekin keşide tarihinde tahrifat yapıldığı ve süresinde bankaya ibraz edilmediği görüldüğünden, söz konusu çekin "yazılı delil başlangıcı" teşkil edeceği ve bu durumda, hamilin, keşideciye karşı sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre alacak isteminde bulunabileceği; davacı borçlunun sebepsiz zenginleşmediğini ispat etmesi gerektiği- 
Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda, davacı şirketin üretimde kullandığı makinelerin haciz ve muhafaza edilmesinden önce üretimin sona erdirildiği bu nedenle kâr mahrumiyeti nedeni ile istenen munzam zararın ispat edilememesi nedeni ile reddi yerine, davacı yararına 3.847,07 TL kâr mahrumiyeti hesaplayan ancak hem kâr mahrumiyeti nedeni ile munzam zarar hem de makinelerdeki değer kaybından dolayı menfi zararın birlikte isteyemeyeceği yönündeki rapora rağmen bozmadan önce verilen ve bozma kapsamı dışında kalmakla kesinleşen makinelerdeki değer kaybı için hükmedilen 4.702,75 TL yanında 3.847,07 TL kâr mahrumiyeti nedenine dayalı maddi tazminat ödetilmesine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davalı tarafından, davacının icra takibine konu bonoda imzası bulunmamasına rağmen davacı hakkında icra takibine geçilmiş olması İİK 72/5 hükmüne göre davalının icra takibinde kötüniyetli olduğu ve davacı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasında, İlk bilirkişi raporunu yetersiz bulan ve daha sonra üç kez bilirkişi incelemesi yaptıran mahkeme hakiminin, daha önce itibar edilmeyen ilk raporu esas alarak karar vermesi usule aykırı olup, dosyadaki raporlar arasındaki çelişkinin giderilerek, talep edilen bedelin hesaplanması konusunda denetime elverişli rapor alınarak, davalının tahsilini istemekte haklı olduğu alacak miktarının bu şekilde belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasında düzenlenen araç satış sözleşmesi uyarınca verilen çekin karşılıksız çıkması üzerine icra takibi başlatılmış ve takip davacı aleyhinde kesinleşmiş ve takibin devamında takip borçlusu davacı borcu kabul ederek, takip borcunu ödemeyi protokol ile kabul etmiş ve protokolde kendisine düşen bazı edimleri de yerine getirmeyi taahhüt etmiş ve fakat, anılan protokol hükümlerinin davacı tarafça yerine getirilmediği taraflar arasında ihtilafsız olup, protokolün “c” bendinin (2.) paragrafına göre; “edimler yerine getirilmez ise” protokolün geçersiz olacağı ve icra takibinin devam edeceği öngörülmüş olup, protokol ile borcun kabul edildiği ve bu durumda artık haciz baskısından bahsedilemeyeceği gibi ayrıca edimlerin de yerine getirilmediği gözetilerek açılmış bulunan menfi tespit davasının reddi gerekeceği-
Dava; mahiyeti itibariyle menfi tespit davası olduğundan, çek hamiline karşı hasımlı olarak açılmasının gerektiği-
Dosyaya sunulan ve imzası inkar edilmeyen davalı antetli tahsilat makbuzunda senedin teminat senedi olduğu açıkça belirtilmiş olup davacılar bu belge ile senetlerin teminat senedi olduğunu kanıtlamış olduklarından mahkemece bu yön üzerinde durulup, uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacı ile davalı arasında işçi-işveren ilişkisi bulunmakta olup dava, bu ilişki içinde verilen bonodan kaynaklandığına göre, 4857 sayılı İş Kanunu ve 5221 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun ilk maddelerinde belirtildiği üzere davanın iş mahkemesinde görülmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki birleşen menfi tespit-tapu iptali ve tescil davasında, hükmüne uyulan bozma ilamında dava ve birleştirilen dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerekeceği-
Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, dosyaya sunulan 2. Adli Tıp raporunda dava konusu bonodaki keşideci imzasının davacıya ait olup olmadığının belirlenemediği yolunda görüş bildirilmiş olup davalı Adli Tıp raporuna itiraz etmiş ve yeniden imza incelemesi talep etmi olduğundan, mahkemece imza incelemesi yönünden konusunda uzman bilirkişilerden oluşturulacak 3 kişilik bilirkişi heyetinden ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınması gerekeceği-