İhtiyati haciz geçici hukuki koruma niteliğinde olup, icra takip işlemi niteliğinde bulunmadığından menfi tespit davası açılması ve bu dava sırasında ihtiyati tedbire hükmedilmesinin ihtiyati haciz kararı verilmesine engel teşkil etmemesi gerekeceği-
Mahkemece diğer davalılar hakkında hüküm kurulmuş ise de, davalı şirket hakkında herhangi bir hüküm kurulmadığı gibi, davalı şirketin ticaret sicil kaydındaki adresi yerine, kapı numarası hatalı bir şekilde çıkarılan usulsüz tebliğ üzerine Tebligat Kanunu' nun 35. maddesi uyarınca tebligat yapılmış olması nedeniyle taraf teşkili sağlanmaksızın karar verilmemesi gerekeceği-
Davacının borçlu bulunmadığı miktarın tespitine karar verilecek olan menfi tespit davasında hüküm kısmının 1.paragrafında bu şekilde hüküm oluşturulmuş ise de 2.paragrafında itirazın iptali davalarında olduğu gibi belirlenen alacağa faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına karar verilmiş ve bu durum hükmün kendi içinde çelişkili olması sonucunu doğurmuş olduğu için, 6100 sayılı HMK 'nın 297.maddesine aykırılık teşkil edeceği-Ticari işlerde faiz oranı 6102 sayılı TTK 'nın 8/1 maddesi uyarınca serbestçe kararlaştırılabileceği-
Davacı, davalıya vermiş olduğu bonolardan dolayı borçlu olmadığı vakıasına dayanmış olduğundan, dava İİK’nun 72’nci maddesinde düzenlenen menfi tespit davası niteliğinde olduğu ve talep sonucunda bonoların iptalinin talep edilmesinin bu nitelendirmeyi değiştirmeyeceği-
Taraflar arasındaki menfi tespit davasında senette iki ayrı vade sözkonusu olduğundan, mahkemece, senedin tahrifattan önceki ve sonraki durumları gözetilip, senet vasfını yitirip yitirmediği hususları üzerinde yeterince durulup, karar yerinde tartışılarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun borçlu olmadığını kanıtlamak için açtığı menfi (olumsuz) tespit davası sonunda alınan ilamın yargılama gideri ve tazminata ilişkin bölümlerinin, davanın kabulü ya da reddine ilişkin bölümü ile bir bütün olduğu, bu kalemlerin kesinleşmesi ve infazının ancak bir bütün olarak ilamın kesinleşmiş olmasına bağlı olduğu, dolayısıyla, ilamın esas hakkındaki hükmü kesinleşmeden vekalet ücreti ve icra inkar tazminatına ilişkin hüküm bölümünün ayrıca infaz ve icra takibine konu edilemeyeceği-
Kambiyo senedi niteliğini taşıyan bonoya dayalı menfi tespit davasında, 6335 sayılı Yasa ile değişik 6102 sayılı TTK'nın 5. maddesi hükmünün yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra açılmış ve anılan; “Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” yasa hükmüne göre görev, kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece yargılamanın her safhasında kendiliğinden gözetilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki istirdat davasında, mahkemece alınan bilirkişi raporlarına her iki taraf da itiraz etmiş olup, itirazlar ek raporda da karşılanmamış ve bu durumda, alınan bilirkişi raporu ve ek raporu Yargıtay denetimine ve hüküm kurmaya elverişli olmadığından, mahkemece konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulu aracılığıyla banka kayıt ve defterleri de incelettirilerek ve takip talebindeki alacağın dayanak kaydı da dikkate alınarak, takip tarihi itibariyle bankanın talep edebileceği alacak miktarı var ise tespit edilerek, davacı tarafından yapılan ödemeler de dikkate alınmak suretiyle, tüm deliller hep birlikte değerlendirilip tartışılarak karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki birleştirilen menfi tespit davasında, birleştirilen davalar bağımsızlıklarını koruduklarından asıl dava ve birleştirilen davalar yönünden ayrı ayrı hüküm kurulması gerekeceği-Menfi tespite hükmedilen miktarın hükümde gösterilmesi gerekeceği-
Henüz keşide edilmemiş, çek vasfında olmayan tamamen boş çek yaprakları tedavüle konmuş sayılamayacağından, hesap sahibi tarafından zayi nedeniyle iptal davası açılamayacağı, ele geçirenlerce imzalanıp doldurulması sonrasında, çeke dayalı hak iddia edene karşı menfi tespit davası açılabileceği, bu nedenle boş çek yaprağına dayanarak iptal isteminde bulunmakta hukuki yarar bulunmadığı-