Kefalet limiti gösterilmiş olan, davacının kefil olarak imzaladığı genel kredi sözleşmesinde, kural olarak kefilin kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olacağı, davalı tarafın davacı kefile gönderdiği hesap kat ihtarnamesi tebliğine göre kefilin temerrüde düştüğü, takibin ise yapıldığı dosya kapsamında anlaşılmakta olup, bu durumda mahkemece davacı kefilin sorumluluğu temerrüt tarihi ile takip tarihi arasındaki dönemde kefalet limitine işletilecek temerrüt faizinin kefalet limitine eklenmesi suretiyle bulunacak meblağ kadar alacağından mahkemece bilirkişiden bu konuda ek rapor alınması gerekeceği-
Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, bonodan kaynaklanan dava, bono TTK'da düzenlendiğinden bu tür uyuşmazlıklar 6102 sayılı TTK'nın 4. maddesi gereği (mülga 6762 sy. K.nun 4. Md.) tahdidi olarak sayılan ticari davalardan olduğundan, mahkemece bu durum gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekeceği-
Menfi tespit davasının davacı lehine sonuçlanmasıyla haczin haksız olduğunun kesinleştiği, mahkemece, davacı lehine uygun bir miktar manevi tazminata karar verilmesi gerekirken, menfi tespit dosyasında tazminata hükmedilmediğinden bahisle manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Davacı, davalının icra takibine konu ettiği kredi sözleşmesindeki borçlu imzasının kendisine ait olmadığını ileri sürmüş ve Alınan Adli Tıp Kurumu raporunda, anılan kredi sözleşmesinden sonraki tarihli belgeler mukayeseye esas alınarak kredi sözleşmesindeki borçlu imzasının davacının eli ürünü olmadığı belirlenmiş; ancak imza incelemesinde medar-ı tatbik imzaların tümünün kredi sözleşmesinden daha sonraki imzalar olduğu anlaşılmakta olduğundan, HMK'na göre, davalının sözleşmenin akdinden önceki evrede resmi merciler huzurunda atılmış medar-ı tatbik imzaları araştırılıp, belgelerin asılları dayanak yapılarak uzman bilirkişi kurulundan alınacak rapor sonucunda varılacak uygun neticeye göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Çekten dolayı menfi tespit talebine ilişkin olan davada, ciro yoluyla çeki devralan asli müdahilin bu çekin hangi ilişki nedeniyle verildiğini bilebilme olanağı olmadığı gibi, davacı yanın dayandığı deliller de bankanın bilerek borçlunun zararına hareketle çeki devraldığını kabule yeterli olmayıp, bu durumda TTK.nun 730/5.maddesi göndermesi ile çekler hakkında da uygulanması gereken aynı Kanun’un 599.maddesi gereğince şahsi def’ilerin kötüniyetli olarak, ciro yoluyla hamili olduğu kanıtlanamayan kişiye karşı ileri sürülemeyeceği-
Davalı vekili temyiz dilekçesi ekinde temlik sözleşmesi ve ekinde temlik edilen alacak listesi örneğini ibraz etmiş olup bu bağlamda dava konusu takip dosyasından doğan alacağın davalı temlik alana, karar tarihinden ve dairenin bozma ilamı tarihinden önce temlik edildiği görülmüş olup, yargılama sırasında alacak temlik edildiğine göre davalı bankanın bu davada taraf sıfatı kalmadığından HMK'nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkı gereği davalı temlik alan duruşma günü tebliğ edilerek taraf teşkili sağlandıktan, savunma ve delilleri toplandıktan sonra bir karar verilmesi gerekeceği-
İİK 72/4 maddesi uyarınca menfi tespit davasının reddine karar veren mahkemece alacaklılarının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmasından doğan zararı için alacaklı davalı yararına tazminat verilmesi talebinin karar yerinde tartışılıp gerekçelendirilmesi ve bu konuda olumlu-olumsuz bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacı borçlu vekillerinin imzasını taşıyan mal beyanı dilekçesindeki imza incelemesi sonucu borcun kabulüne ilişkin imzanın vekillere ait olduğu tespit edilirse bu beyanın davacıyı bağlayacağının gözetilmesi; şayet, imzalar vekillere ait çıkmaz ise, bu halde, senetteki ciranta imzasının sıhhati yönünden inceleme yapılması gerekeceği-
Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, dava konusu bonoya istinaden hakkında takip yapılan davacının bonoda adı ve imzası bulunmaması ve buna rağmen hakkında icra takibi yapılmasına karşılık onun adına açılan davanın kabulüne karar vermek gerekeceği-
Davacının, dava konusu çekin yargılama sırasında davalı tarafından iade edildiğini bildirdiği gerekçesiyle davanın konusuz kaldığı belirtilerek mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, davalı vekilinin cevap süresinin uzatılması talebi mahkemece kabul edildiği halde, davalının dava hakkındaki cevabı beklenmeden hüküm oluşturulması 6100 sayılı HMK' nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına aykırı olup, davalının savunma hakkını kısıtlamış olduğu-