Poliçeye ait olup çek hakkında da uygulanması mümkün bulunan 6102 sayılı Kanun'un 818 inci maddesinde, rehin cirosu ile ilgili aynı Kanun'un 689 uncu maddesine yapılmış bir atıf bulunmadığından çekte rehin cirosunun caiz olmayıp, rehin veya bunun sonucunu elde etmeye yönelik olarak teminat amacıyla çekin ciro ile elde edilmesi halinde çeki devir alan kişinin çeke dayalı hakları kullanamayacağı- Bu sebeple bankanın kullandırdığı kredilere teminat amaçlı olarak aldığını ikrar ettiği çeklerin, her ne kadar görünürde temlik cirosu ile devralmış olsa da rehin cirosu ile aldığının sabit olduğu, söz konusu cironun geçersiz olduğunun kabulünün gerektiği-
Avans ödemesi amacıyla verilen çeklerin, kötü niyetle ciro edilmesi halinde, ciro edilen şirket ile ciro eden arasındaki organik bağın açık olması durumunda, ciro edene karşı ileri sürülebilecek şahsi def'ilerin, kötü niyetli ciro edilene karşı da ileri sürülebileceği- Söz konusu çeklerin karşılıksız çıkmasının sonucunda yapılan protokolün, borcun yenilenmesi niteliğinde olmadığı, mevcut borcun vadeye yayılarak ötelenmesi veya borcun yapılandırılması niteliğini taşıdığı-
Dava konusu taşınmazın davalının murisi adına beyanlar hanesine muhdesatı ile yazımının sağlandığı satış protokolünde zikredilmiş olup, davalının yanı sıra protokolün diğer tarafı olan dava dışı kişilerin de mirasçılar olmasına karşın, icra hukuk mahkemelerindeki tahliye davalarının sadece davalı tarafından açıldığı, elbirliği ile mülkiyet ilişkisi göz önünde bulundurulduğunda tahliye davası açısından bu kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu ve bu nedenle menfi tespit davasında "tahliyenin durdurulmasına" yönelik ihtiyati tedbir talebinin kabulü gerektiği-
Borçlular vekilinin (keşide tarihi itibariyle şirket yetkilisi tarafından vekalet verilen vekilin) menfi tespit davasında vakıayı ikrar niteliğindeki beyanları dikkate alındığında, icra mahkemesince imza incelemesi yapılarak sonuca gidilmesinin hatalı olduğu, borçlu şirket yönünden imzaya itirazın reddine hükmedilmesi gerektiği-
6102 sayılı Kanun'un 626 ncı ve 629 uncu maddeleri gereğince müdürün şirkete özen ve bağlılık yükümlülüğü bulunmakta olup özenli bir temsilci, iyiniyet ve sadakat borcu gereği, temsil ettiği şirketin çıkarına aykırı olarak bir işlem yaparsa bu işlem kural olarak temsil görevinin dışında kalır. Bir başka deyişle, işlem için temsil edilenin yetki vermediğinin ve bu işlemin kural olarak temsil edileni bağlamayacağının kabulü gerekir. Bunun istisnası temsil edilenin temsilciye açıkça kendisiyle işlem yapma izni vermesi veya yapılan işleme sonradan icazet vermesi halidir ki, bu hallerde işlem geçerli olacağı - Dava dışı temsilci X'in dava konusu bonoyu, şirket yetkilisi olduğu dönemde keşide ettiği ve davacı şirket adına attığı aval imzasının müdürün şirkete özen ve bağlılık yükümlülüğü ile bağdaşmadığı, aval için kendisine verilmiş açık bir iznin veya icazetin varlığının iddia ve ispat edilmediği hususları birlikte değerlendirildiğinde, aval işlemi davacı şirket açısından bağlayıcı olmadığından, batıl, geçersiz olduğundan davacı şirket tarafından açılan menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi gerekeceği -
Menfi tespit davasının reddine karar verilmesi ile ihtiyati tedbirin kaldırılmasına dair hüküm kurulması aranmadan tedbirin kendiliğinden kalkacağı ve İcra Müdürlüğü’nün ihtiyati tedbirin nihai kararın kesinleşmesine kadar devam edeceğine ilişkin kararının yasaya aykırı olduğu-
Taraflar arasında kambiyo senedinden kaynaklanan takip ilişkisi bulunduğu- Davacı bu dava ile takip kapsamında ödediği bedelin iadesini (istirdadını) davalıdan istemekte olduğundan taraflar arasında takipten sonra ödenen bedelin iadesi isteminden kaynaklanan uyuşmazlığın; TBK genel hükümler sebepsiz zenginleşme kurallarına göre değil, takip hukuku çerçevesinde İİK m.72 gereği çözümlenmesi gerektiği- Bu nedenle, eldeki davada İİK m.72'de öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin uygulanması gerektiği-
Her ne kadar Adli Tıp Kurumu raporuna göre taahhütnamelerdeki imzaların ..............'ın el ürünü olduğu tespit edilmiş olsa da bu tespite göre adı geçen kişinin borçlu olduğu anlamına gelmediği, kredi kullandırım mahsup fişleri ile hesaptan yapılan ödemeler için düzenlenen kasa tediye fişleri müşteri imzası bulunmadığından bankacılık usul ve esaslarına uygun olmadığı, mesai saati bitiminden sonra yapılan Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz 2005 aylarını kapsayan kredi açılış kapanış işlemlerinin davacı ................ gıyabında yapıldığı, kredi sözleşmelerine dayanılarak davacıya kredi açıldığı iddia edilen kredilerin kullandırımında müşteri imzası veya talimatı bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu-
Uyuşmazlık, icra takibinden dolayı davacının davalıya borcu bulup bulunmadığı ve davacı tarafından davalıya fazla ödeme yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır...
Kambiyo senedine karşı menfi tespit isteminin yazılı belge ile kanıtlanması gerekip ispat yükünün davacı üzerinde olduğu, davalı alacaklının senet metnini talil mahiyetinde beyanı bulunmadığı, bononun niteliği itibariyle kendisine karşı ileri sürülen bedelsizlik ve sair iddiaların yazılı senetle ispatı gereken ve mücerret borç ikrarını içeren ödeme aracı olduğu, kayıtsız şartsız belli bir bedelin ödenmesi vaadini içerdiği, yargılama sürecinde davacı tarafça takibe konu olan bononun söz konusu niteliğinin aksinin ispat edilemediği-