Davanın HMK 114 -i maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan kesin hüküm nedeniyle reddedildiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T.'nin 7-2. maddesi uyarınca davalı lehine maktu ücreti geçmemek üzere nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tarife hükmü gözetilmeksizin fazla vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiş ise de bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hüküm fıkrasının 4.bendindeki '12.000- TÜRK LİRASI ' sözcüğünün çıkartılarak yerine '1.500- TÜRK LİRASI maktu' sözcüklerinin eklenerek hükmün bu şekilde düzeltilerek onanmasına karar verilmesinin uygun görüldüğü-
Davanın 21/11/2014 tarihli çekteki lehtar ciranta imzasının sahte olması nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkin olduğu, imza inkarı hususunda yapılacak incelemenin teknik bir inceleme olup keşide tarihinden önceki ve keşide tarihine yakın imza asılları getirtilerek usulüne uygun imza incelemesi yapılması gerekirken bu konuda hiçbir araştırma yapılmadan yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davalı tarafın 29/01/2015 havale tarihli dilekçesiyle uyuşmazlık konusu bononun araç alım satımı için verildiğini kabul ettiği, taraflar arasında araç alım satımına ilişkin olarak resmi şekilde yapılmış bir sözleşme bulunmadığından aktin geçersiz olup herkesin aldığını geri vereceği, mahkemece bu ilke gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Çeke ilişkin zayi kararıyla birlikte kambiyo senetlerine mahsus takip yapıldığı, TTK. mad. 652/1 uyarınca iptal kararı üzerine hak sahibinin hakkını senetsiz olarak da ileri sürebileceği veya yeni bir senet düzenlenmesini isteyebileceği; ancak iptal kararının iptal edilen senet yerine geçemeyeceği, alacaklının borçludan kambiyo senetlerine mahsus takibe özgü olan çek tazminatı ya da komisyonu talep hakkının bulunmadığı, davacıdan fazla tahsil edilen bedelin istirdatının gerektiği- İstirdat davasının nispi karar ve ilam harcına tabi olduğu-
Davanın menfi tespit davası olup, davaya konu senetlerle ilgili Elbistan 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/122 esas ve 2017/129 karar sayılı dava dosyasında bedelsiz senedi kullanma suçundan davalı G. D. hakkında ceza davası açıldığı, bu davanın beraatle sonuçlandığı ve ancak kesinleşmediğinin dosya içindeki belgelerden anlaşıldığı, ceza davası sonucunda verilecek olan maddi vakıayı saptayan bir kararın hukuk hakimini bağlayacağı 6098 sayılı TBK'nun 74. (818 sayılı BK'nun 53.) maddesi uyarınca düşünülerek, öncelikle bu ceza davasının sonucu beklenilip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, imza incelemesine esas çekin keşide tarihinden önceki tarihli davacıya ait belge asılları getirtilmeksizin rapor düzenlenmiş olup, söz konusu raporun hükme esas alınamayacağı, mahkemece davacının samimi imzalarını içeren, çek keşide tarihinden önceki tarihli belge asılları getirtilerek, konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla yeniden rapor alınarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verilmesinin doğru olmadığı-
Menfi tespit davalarının kabul veya ret ayrımı yapılmaksızın ilamın fer'isi olan vekalet ücreti ve yargılama gideri alacaklarının da kesinleşmeden takibe konu edilemeyeceğinin kabulü gerektiği-
Bono nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkin davada, yargılama sırasında davacı vesayet altına alınmış ve kendisine sulh hukuk mahkemesince vasi tayin edildiği, 4721 sayılı TMK 462/8. maddesi uyarınca vesayet makamından davaya devam edilmesi hususunda izin alınması ve vasi aracılığıyla veya vasinin tayin ettiği vekil aracılığıyla davaya devam olunması gerekirken, mahkemece davacının dava ehliyeti sona ermesine rağmen yargılamaya devam olunarak yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü olan davalı bankanın, kendisinden önceki cirantalara yönelik bilgilere ulaşılarak hukuki yollara başvurulması gerektiği, bu külfeti yerine getirmeyen davalı bankanın haksız ve kötü niyetli olduğu gerekçesiyle, menfi tespit davasının kabulü ile kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği-
Borç olmayan paranın tamamen ödendiği tarihten itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde istirdat davasının açılması gerektiği- Borcun ödenmesi takside bağlanmışsa, 1 yıllık dava açma süresinin son taksidin ödendiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı- İİK. mad 72 uyarınca, fazladan yapılan iştirak nafakası ödemesinin hesabında davacının dava tarihinden geriye doğru son bir yıl içinde ödediği fazla nafaka miktarın tespit edilmesi gerektiği-