Davacının lehtarı olduğu çekin ödeme yapılmadan keşideciye iade edildiğini, keşide tarihinin değiştirilerek, ciro suretiyle davalılara geçtiği iddiasıyla menfi tespit isteminde bulunduğu işbu davada, C.Savcılığının soruşturma dosyasında, keşideci dava dışı şirket yetkilisi çekteki keşide tarihinin kendisi tarafından değiştirildiğini kabul etmiş olup, çekin bedelsiz olarak keşideciye iade edildiği iddiasının, davacı tarafından yazılı belge ile kanıtlanması gerektiği; keşide tarihindeki düzeltme keşideci tarafından kabul edildiğinden ve davalılar geçerli bir ciro silsilesine göre yetkili hamil olduklarından, mahkemece davanın reddi gerektiği-
Davacının, maaşından haksız kesinti yapıldığı iddiası ile manevi tazminat isteminde bulunduğu, aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine karşı süresinde itiraz edip icra takibini durdurmadığı somut olay bakımından da manevi tazminat şartları oluşmadığından manevi tazminata karar verilmesinin doğru olmadığı-
İmza inkarı kıymetli evrakın sahte olarak düzenlendiği iddiası olup mutlak def’ i niteliğinde olduğundan, senet üzerindeki herkese karşı ileri sürülebileceği-
Davacı-karşı davalı vekilince dosyaya sunulan 20.01.2016 tarihli ıslah dilekçesi konusunda mahkemece herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, olumlu-olumsuz bir karar verilmediği, öncelikle davacı-karşı davalı vekilinin ıslah dilekçesinin niteliği hakkında açıklama yaptırılarak, dilekçesindeki talebin itirazın iptali davasının alacak davasına dönüştürülmesi mi, yoksa açılmış olan itirazın iptali davasının müddeabihinin artırılması niteliğinde mi olduğu sorulup tespit edildikten sonra, tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerektiği-
Yazı veya imza inkarına dayalı menfi tespit davalarında takip dayanağı belgedeki imzaya ve yazıya itiraz bulunduğu takdirde bu konuda özel hüküm olan HMK'nun 209.maddesinin uygulanması gerektiği, ancak alacaklı ve borçlu arasındaki hak ve menfaat dengesini gözetmek ve lehine tedbir kararı verilenden aleyhine kararı verilen kişilerin veya 3.kişilerin zararını önlemek bakımından teminat alınması gerektiği- 
Alacaklının açtığı itirazın iptali davasının kabulüne dair karar kesinleşmiş olduğundan, davacı-borçlunun açtığı menfi tespit davasının kesin hüküm nedeniyle reddine, diğer davalı hakkındaki davanın ise pasif dava ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-    
İcra takibine konulan bonodaki imzanın sahte atıldığı iddiasına dayalı menfi tespit davasında ispat külfetinin davalı alacaklı tarafta olduğu-
Davaya dayanak teşkil eden sözleşmenin 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu yürürlükte olduğu dönemde imzalanmış olup hükme dayanak teşkil eden bilirkişi raporlarında ise 6361 sayılı Finansal Kiralama Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanununun 33. maddesi kapsamında değerlendirme yapıldığı, bu durumda mahkemece konusunda uzman yeni bir bilirkişi heyeti atanarak sözleşmenin düzenlendiği tarihteki mevzuat ve Yargıtay uygulaması da göz önünde bulundurularak denetime elverişli rapor alınıp varılacak uygun sonuç çerçevesinde karar verilmek üzere hükmün bozulması gerektiği-
Davanın menfi tespit istemine ilişkin olup icra takibine konu senedin bedelsizliğinin iddia edildiği, senette lehtar konumunda olan B. A.'nın 26.07.2013 tarihli "Tutanaktır" başlıklı belgede şahit ve kefil olarak imzasının bulunduğunun görüldüğü, aynı zamanda mahkemedeki ifadesinde de ...... Şekerleme Gıda Tarım İnş.San. ve Tic.Ltd.Şti.'nin gayriresmi ortağı olduğunu, senedin bu belge nedeniyle alındığını, 15.11.2014 tarihli M. A. imzalı belgeden de bilgisinin olduğunu beyan ettiği, ayrıca 15.11.2014 tarihli belgenin korkutma yolu ile alındığını söylediği, senedin 26.07.2013 tarihli belge uyarınca alındığı davalı alacaklının kabulünde olduğundan tarafların belge kapsamındaki iddia ve savunmaları değerlendirilip bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacı ve davalının tacir olup,taraflar arasında düzenlenen 25.02.2013 ve 19.03.2013 tarihli sipariş föyü formu belgelerinde aralarında doğabilecek uyuşmazlıklar hakkında Bolu mahkemeleri yetkili kılınmış olup,bu belge 6100 Sayılı HMK’nun 17. maddesi uyarınca yetki sözleşmesi niteliğinde olduğu, bu durumda mahkemece yetki sözleşmesi ile belirlenen yer mahkemesinde dava açıldığı gözetilerek yetki itirazının reddine karar verilmek suretiyle yargılamanın esasına geçilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-