Davacı vekilinin, 30.08.2012, 30.09.2012 ve 30.10.2012 keşide tarihli çeklere ciro yolu ile hamil olan davalıların müvekkilinin borçlu olmadığını bile bile çekleri iktisap ettiklerini iddia ettiği, bu iddianın tanık dahil her türlü delille kanıtlanabileceği gözetilmeksizin usul ve yasaya aykırı olarak davacı vekilinin tanık dinletme talebi reddedilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Su tüketimi ve uygulanan tarifelerin hesabı hakkında uzman bilirkişi heyetinden, dava konusu su borcu hakkında tahakkuk tarihindeki ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde rapor alınıp menfi tespit davasında bir karar verilmesi gerektiği-
Bilirkişi raporunda belirtilen virman yoluyla para aktarım işlemleri ile ilgili bankadan dekont veya hesap dökümlerinin ekleri getirtilerek, davacılar tarafından davalıya herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı tespit edilerek, şayet ödemelerin icra takibine konu bononun keşide tarihinden sonra ise bu ödemelerin bonodan kaynaklanan borca karşılık yapıldığının kabulü gerektiğinin, başka bir borca ilişkin ödeme yapıldığı savunmasının ispat yükümlülüğünün davalı alacaklıda olduğunun gözetilmesi gerekeceği-
Davanın, çeke dayalı icra takibi nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, dava dilekçesinde hem çekten dolayı hem de çeke dayalı takipten dolayı menfi tespit talebine yer verildiği, dava konusu çekte tahrifat yapıldığı iddia edilmiş olup, tahrifattan önceki keşide tarihi gözetildiğinde çekin süresinde bankaya ibraz edilmediği dosya içeriğinden anlaşıldığından, somut olayda kambiyo hukukundan kaynaklanan haklar yitirilmiş ise de, çeke ciro yolu ile hamil olan davalının, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK.'nun 818/1.-m maddesi yollaması ile çeklerde de uygulanan aynı kanunun 732. maddesine dayalı sebepsiz zenginleşme nedeniyle alacak talebinde bulunabileceği hususu mahkemece değerlendirilmeden eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 141. ve HMK'nun 297. maddesine göre mahkeme kararlarının gerekçeli yazılmasının zorunlu olduğu, taraflar, gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını anlayabilecekleri gibi, temyiz incelemesi sırasında da hükmün usul ve yasaya uygun olup olmadığının ancak gerekçe sayesinde denetlenebileceği, bu itibarla yukarıda belirtilen Anayasa ve yasa hükümlerine uygun olmayan hükmün bu nedenle bozulması gerekeceği-
D.li Ticaret Odası'nın 19.11.2015 havale tarihli 4040/410 sayılı yazısı içinde davalı şirketin 30.01.2008 tarihinde ticaret sicilden terkin edildiği ve tüzel kişiliğinin sona erdiği anlaşılmakla, davacı vekiline mahkemece yetki ve mehil verilerek davalı şirketin mahkeme aracılığıyla ihyasının sağlanıp, taraf teşkili tamamlanarak bir karar verilmesi gerekirken, sicilden terkin edilen davalı şirket hakkında taraf teşkili sağlanmaksızın yazılı şekilde karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği-
Borç, Aile Hukukundan (nafaka yükümlülüğünden) doğduğuna göre, açılan bu davanın 4787 sayılı Yasanın 4.maddesi gereğince, Aile Mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verilen durumlarda, kredi verenin asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun yerine getirilmesini talep edemeyeceği- Kefilin alacaklı aleyhine menfi tespit davası açmakta hukuki yararının olduğu-
Dava konusu iki adet çek incelendiğinde davacının keşideci, davalının lehtar-ciranta, müdahale talep eden bankanın ise yetkili hamil olduğunun anlaşıldığı, mahkemece çeklerde yetkili hamil olan müdahale talep eden banka hakkında davacı tarafça açılmış bir dava bulunmamasına rağmen, üçüncü kişinin haklarını etkileyecek şekilde çeklerin iptaline karar verilmesinin doğru olmadığı-
Dava konusu uyuşmazlığın kambiyo senedinden kaynaklandığı, kambiyo senetlerinin 6102 sayılı TTK 645 vd. maddelerinde düzenlendiği, bu durumda dava konusu uyuşmazlığın Ticaret Mahkemesi tarafından çözümlenmesi gerekeceği-