Davacı ve davalının tacir olup,taraflar arasında düzenlenen 25.02.2013 ve 19.03.2013 tarihli sipariş föyü formu belgelerinde aralarında doğabilecek uyuşmazlıklar hakkında Bolu mahkemeleri yetkili kılınmış olup,bu belge 6100 Sayılı HMK’nun 17. maddesi uyarınca yetki sözleşmesi niteliğinde olduğu, bu durumda mahkemece yetki sözleşmesi ile belirlenen yer mahkemesinde dava açıldığı gözetilerek yetki itirazının reddine karar verilmek suretiyle yargılamanın esasına geçilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davanın menfi tespit istemine ilişkin olduğu, dava konusu olan senedin vade tarihi 25.11.2011 olup davacının da ödemesinin 28.11.2011 tarihli olduğu, kural olarak vadeden sonra yapılan ödemenin mevcut borcun ifası amacıyla yapıldığının kabulü gerekeceği, aksini iddia durumunda ispat yükünün alacaklı tarafa geçeceği, somut olayda davalı alacaklı ödemeyi başka bir borca karşı alındığını savunduğu, ispat yükünün davalıda olduğu kabul edilerek davalının bu yöndeki delilleri değerlendirilp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken ispat yükünde yanılgıya düşülerek icapsız yemine göre karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacı istirdatını istediği alacağa reeskont faizi uygulanmasını istemiş olmasına rağmen mahkemece avans faizi uygulanmasına karar verildiği, HMK 26. madde hükmü uyarınca Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup ondan fazlasına karar veremeyeceği, avans faizine hükmedilmesi talep aşımı mahiyetinde olduğundan doğru olmadığı, diğer yandan İİK.’nun 72/7. maddesi uyarınca istirdat davalarında tazminat hükmüne yer verilmediğinden tazminata hükmedilemeyeceği de gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Davacı S. S.'nın dava açıldıktan sonra vefat ettiğinin anlaşıldığı, davacının miras şirketine mümessil tayin edilmesi ya da tüm mirasçıların davaya katılımının sağlanması için davacı vekiline süre verilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davanın İİK 72. maddesine göre açılmış istirdat istemine ilişkin olduğu, mahkemece 1 yıllık sürede dava açılmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de icra dosyasında 17.01.2013 tarihi itibariyle ödeme yapıldığı, davanın da 06.01.2014 tarihinde açıldığının anlaşıldığı, icra dosyasındaki borcun tamamen kapatılmadığı sürece İİK 72.maddede gösterilen 1 yıllık hak düşürücü sürenin işlemeye başlamayacağı, somut olayda dava 1 yıllık süre içinde açıldığından işin esasına girilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davanın 2 adet bonodan dolayı menfi tespit istemine ilişkin olduğu, davaya konu senetlerin taraflar arasında imzalanan ve 15/05/2012-31/12/2012 tarihleri arasında geçerli olacağı kabul edilen sözleşme kapsamında verildiğinin tarafların kabulünde olduğu, davalının savunmasında sözleşme konusu malların davacıya teslim için gönderildiğini ancak davacının teslim almadığını, teslimin gerçekleşmediğini bildirdiği, somut olayda ispat yükünün davalı tarafa geçtiği, davalının teslimin alıcının kusurundan dolayı gerçekleşmediğini alıcının temerrüde düştüğünü yazılı belge ile kanıtlaması gerekeceği, mahkemece davalının bu yöndeki delilleri toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Senet üzerinde tahrifatın olduğunun ceza mahkemesince tespit edildiği, kambiyo senedinin rakam hanesinde tahrifat olduğunun saptanması halinde yazı ile kaydedilen bölüme itibar edilemeyeceği; davacının ceza dosyasındaki ifadesinde davalı şirkete olan borcunu tahrifata konu edilen senedi vermek suretiyle sonradan elden ödediğini belirttiği, takibe konu senedin sahte olduğu, davacının davasını ispat ettiği gerekçesiyle, menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu- İcra takip tarihi itibari ile, İİK. mad. 72/5 uyarınca % 40 oranında tazminata karar verilmesi gerektiği-
Dava menfi tespit istemine ilişkin olup, davacının dava dilekçesinde yemin deliline de dayandığı, davaya konu faturaların davacı defterinde kayıtlı olması nedeniyle ispat yükünü üzerine alan davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Takibe konu bononun ödeyecek kısmında ayrı ayrı iki imza bulunduğu, bononun geçerli olması için tek imzanın yeterli olduğu, şirketin de tek imza ile temsil edildiği, ikinci imzanın gereksiz olduğu, itiraza uğramayan imza karşısında isim yazmasının ya da yazmamasının önemli olmadığı, bononun geçerliliğini etkilemediği ve davacının şirket yetkilisi olmadığı halde şirket adına imza atmış olsa bile kanunen yetkili olmaması nedeniyle borçtan ve dolayısı ile bonodan şahsi sorumluluğunun bulunduğu- Menfi tespit davasında nispi oranda vekalet ücretine hükmedileceği-