Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunmasının zorunlu olduğu- Gerekçesiz bir kararın Yargıtay tarafından denetlenmesinin mümkün olmadığı- Ayrıca kararda maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiği, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığı ortaya konulmalı, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantının açıklanması gerektiği-
Mahkemece; dava koşullarının gerçekleşmiş olduğu belirlendikten sonra, İİK.'nin 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığının araştırılması gerekeceği- Davalı üçüncü kişi, tapudaki bedelin haricinde borçluya banka kanalı ile daire satış bedeli olarak, 44.030,00 TL + 45.430,00 TL + 40.030,00 TL olarak toplam 129.490,00 TL ödendiğini belirterek açıklamalı banka dekontu sunmuş olduğundan davalılar arasında başka bir taşınmaz satışı da olduğu iddia ve tespit edilmediğinden banka kanalı ile yapılan ödemeler dikkate alındığında, ivazlar arasında önemli bir oransızlık olmadığı sabit olduğundan, davacı tarafından açılan tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davalı üçüncü kişinin ödeme amacı ile verdiği çeklerin borçluların ortağı olduğu şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olduğu tespit edilmiş olduğundan, taşınmaz satışı vadeli olduğu için satıcılar lehine ipotek verilmesi, satıcı için garanti niteliğinde olduğundan, salt çeklerin satıcılardan biri adına düzenlenmesi ve onun tarafından her iki satıcının ortağı olduğu şirkete ciro edilmesi ödeme yerine geçmeyeceği sonucunu doğurmayacağı- Davalı üçüncü kişi ile borçlular arasında akrabalık veya tanışıklık olmadığı, ivazlar arasında önemli bir oransızlık olmadığı, iptal nedenlerinden hiçbirinin somut olarak ispatlanamamış olduğu gözetildiğinde, davalı üçüncü kişiden yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Haciz tutanağının İİK.’nin 105. maddesi anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olmasına, davanın 5 yıllık süre içerisine açılmış olmasına, ivazlar arasında önemli oransızlık bulunmasına, alacağa mahsuben yapılan satışın mutad ödeme olarak kabulünün mümkün olmamasına göre, mahkemece tasarrufun iptaline karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığı-
Dava konusu taşınmazların gerçek değeri ile tapuda gösterilen satış bedelleri arasında misli fark bulunmadığından davalının ekonomik durumunun taşınmazı almaya elverişli olduğu, taraflar arasında herhangi bir akrabalığın veya iş ilişkisinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
Tasarrufun iptali davasına konusu alacağın ödenmesi halinde, konusu kalmayan davada davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderini takdir ve hükmedilmesi gerektiği- Adi sözleşme ve senetlerin her zaman temini mümkün olduğundan ödeme belgesi olarak kabul edilemeyeceği- Tasarruftan kısa süre sonra yapılan araç satışının ödeme olarak değerlendirileceği- Tapuda 5.000 TL bedel ile alınan taşınmazın satış tarihindeki değeri 50.000 TL olarak belirlemiş olup ödeme olarak değerlendirilen araç satışına ilişkin bedel 11.250,00 TL de eklendiğinde bedel farkının giderilmemiş olacağı ve bu halde yapılan satışın İİK 278/3-2 gereğince iptale tabi olduğu- Taşınmazları çeklerin keşide tarihinde sonra satın alan davalılar yönünden, borcun önceden doğduğu da ispat edilmediğinden, davanın reddi gerektiği- Davalılar haklarında hükmedilen vekalet ücretine itiraz etmediklerinden ve haklarındaki karar kesinleşmiş olduğundan, bozma nedeni yapılmayacağı- Konusuz kalma ön inceleme oturumdan sonra gerçekleşmiş olduğundan vekalet ücretine nisbi olarak hükmedilmesi gerektiği-
Tasarruf tarihine yakın tarihte üçüncü kişinin hesabından çekilen paranın tasarrufa yapılan ödeme olarak değerlendirileceği- Taşınmazın rayiç ve anlaşma değeri kadar bir ödemenin yapıldığı sabitken, üçüncü kişinin "tasarruf tarihinden 7 ay sonra kendisine yapılan mahsül satışının satış bedelinden düşüldüğünü" belirtmesi halinde, "satıştan 7 ay sonra yapılan ödemenin alacağa mahsuben yapıldığının ve bu nedenle mutad ödeme olmadığının" kabul edilemeyeceği, mahkemece "tasarrufun iptali davasının reddine" karar verilmesi gerektiği-
Davanın İİK’nın 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak yapılan tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu- Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarruflarının, üç grup altında ve İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlendiği, ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarrufların, sınırlı olarak sayılmış olmadığı- Kanunun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bıraktığı (İİK.md.281)- Bu yasal nedenle de, davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkemenin bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği- Üzerinde takyidatlar bulunan taşınmazın rayiç değeri tesbit edilirken, bakanın kredi borcu olarak bildirdiği miktar dikkate alınarak tasarruf tarihi itibari ile kredi borcunun ne olduğunun açıklığa kavuşturulması ve ivazlar arasında önemli oransızlık olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği-
Davalı bankanın, üzerinde 1. dereceden ipoteği bulunan taşınmazı kredi borcuna karşılık satın alması durumunda, taşınmaz satışı iptal edilse dahi ipotek devam edecek olduğundan, borçlunun muvafakati ile alacağına karşılık devir almasında mal kaçırma olgusu olmadığı- İpotek dikkate alındığında taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında önemli bir oransızlık da bulunmadığından, muvazaa olgusu ispatlanmadığından açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı vekilinin "yapılan toplam ödemenin 122.000TL olduğunu" açıkça belirtmesi ve bunun dışında bir ödeme iddiasında bulunmaması durumunda, taşınmaz için yapılan ödemenin toplam 122.00TL olduğunun kabul edilmesi gerektiği- Borçluya banka kanalıyla gönderilen 122.000TL, tapuda geçen 122.000TL’ye eklenerek satış için (122.000+122.000=) 244.000TL ödenmiş olduğunun kabul edilemeyeceği- Ödenen bedel ile taşınmazın gerçek değeri arasında önemli oransızlık bulunduğundan ve mahkemece yapılan inceleme ve araştırma yeterli olduğundan, tasarrufun iptaline dair verilen direnme kararının yerinde olduğu-