İcra Müdürlüğünce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK'nın 355. madde hükmü uyarınca bildirilmesi üzerine Emniyet Müdürlüğü'nce bu madde hükmü uyarınca düzenlendiği anlaşılan ve maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın İİK'nın 140/1. maddesinde tanımlanan sıra cetveli niteliğinde olduğundan söz edilemeyeceği; bu durumda, mahkemenin “Emniyet Müdürlüğü'nce yapılan bu sıralamanın İİK'nın 140/1. maddesi uyarınca İcra Müdürlüğü'nce düzenlenen sıra cetveli niteliğinde olduğu” kabul edilerek, aynı Kanun'un 142/1. maddesi uyarınca açılan muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarındaki ilkelere göre uyuşmazlığın çözümlenmesinin doğru olmadığı; bu durumda, mahkemece, davanın dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK'nın 19.(818 sayılı BK'nın 18 ) maddesinde düzenlenmiş muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğunun kabulü ile bu madde kapsamındaki genel ilkelere ve ispat usulüne uygun olarak uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği-
Aynı memur tarafından, aynı mahalde söz konusu hacizler uygulanırken birinin öne alınmasında fiili zorunluluk bulunduğu- Memurun birini öne almak suretiyle haciz uygulamasının, sonradan yapılan hacze karşı öncelik hakkı vermeyeceği, aksi halin kabulünün keyfi uygulamalara yol açabileceği-
İcra Müdürlüğünce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK'nın 355. madde hükmü uyarınca bildirilmesi üzerine EÜAŞ tarafından maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın İİK'nın 140/1.maddesinde tanımlanan sıra cetveli niteliğinde olmadığı-
Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetvelinin iptali istemine ilişkin davada, takip işlemlerinin hızlandırılmasının, İİK’nın 20. maddesi uyarınca sürelerden feragat ve haczin borçlunun beyanı üzerine konulmasının, tek başına muvazaayı gösteren vakıalar olmadığı, davalı alacaklı alacağının varlığını ve miktarını, takipten önce düzenlenmiş ve üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilecek nitelikte olan usulüne uygun, birbirini doğrulayan yazılı delillerle kanıtlaması gerektiği, her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bononun, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli olmadığı, senetler, faturalar ve çekler ancak tarafları ve onların cüz'i ve külli halefleri yönünden kesin delil niteliğinde olup, temel ilişkinin ve kambiyo ilişkisinin dışında kalan davacı üçüncü kişi bakımından bu nitelikte bir ispat vasıtası olarak kabul edilemeyeceği-
Borçluya ait mahcuz malın satış bedelinin bütün alacaklıların alacağını karşılamaması halinde düzenlenecek sıra cetveline itirazın, alacağın esas ve miktarına ya da hem sıraya hem alacağın esasına yönelikse dava yoluyla genel mahkemede (İİK m. 142/1), itiraz sadece sıraya yönelikse şikayet yoluyla icra mahkemesinde (İİK m. 142/son) ileri sürülmesinin gerekeceği, hem sıraya ve hem de alacağın esas ve miktarına yönelik itirazların birlikte ileri sürülmesi halinde genel mahkemece kural olarak, önce sıraya yönelik uyuşmazlığın çözülmesinin, bu itirazın yerinde olmadığının anlaşılması halinde ise davalı alacağının varlığına ve miktarına yönelik itirazın incelenmesinin gerekeceği-
Sıra cetveline karşı şikayette bulunulması halinde, bu takdir hakkının duruşma yapılarak kullanılmasının kanunun amacına uygun düşeceği, mahkemenin takdirine göre duruşma açılmasının gerekli görüldüğü hallerde ilgililerin duruşmaya çağrılmasının yasal bir gereklilik olduğu, şikayet sonunda hakları haleldar olabilecek alacaklıların savunma haklarını kullanabilmeleri, adalet dengesinin sağlanabilmesi bakımından takdir hakkının, duruşma açılması yönünde kullanılmasının gerekeceği-
Vergi alacakları için konulan hacizlerin, haciz tarihindeki alacak ile bu alacağa satışa kadar işleyecek faiz miktarı yönünden sonuç doğuracağı, bir diğer ifade ile haciz tarihinden sonra tahakkuk eden vergi alacakları ve fer'ilerinin bu hacizden tatmin edilmesinin mümkün olmadığı, öte yandan vergi alacaklarının ne şekilde zamanaşımına uğrayacağının da 6183 sayılı AATUHK'nun 102 vd. maddelerinde gösterildiği-
Sıra cetveline karşı yapışan şikayetlerde icra mahkemesince duruşma açılarak yargılama yapılması gerektiği- Mahkemece, şikayetin hak düşürücü süre içinde yapılmış olmasına ilişkin özel dava şartının noksanlığı gerekçesiyle HMK. 114/2 ve 115/2 uyarınca usulden reddine karar verilmesi gerekirken, duruşma açılmaksızın karar verilmesi isabetsiz ise de, karar sonucu itibariyle doğru olduğundan, hüküm fıkrasının düzeltilerek hükmün onanması gerektiği-
Davacı tarafından "davalı borçlunun diğer davalı lehine düzenleyip icra takibine konu yaptığı 3 adet senedin mal kaçırmak amacına ve muvazaaya dayandığı" ileri sürülerek iptali için tasarrufun iptali davası açılabileceği- Tasarruf kavramı, borçlunun mal varlığını azaltıcı nitelikteki hukuki işlemleri ve hukuki fiilleri de içerdiğinden, davalılar arasındaki senet düzenleme fiilinin 'tasarruf kavramı' içinde olduğu, davacının bu tasarrufun iptal ettirmekte hukuki yararının bulunduğu-
Davacının, davalı alacaklıya, üst sınır ipotek limiti aşılarak, ipotek limitinden fazla pay ayrıldığı iddiasına dayalı itirazı üzerine, mahkemece limit fazlasının ipotek kapsamında olup olmadığının incelenmesi gerekeceğinden bu itirazın, alacağın doğumuna ve miktarına değil, sıraya yönelik olduğu ve uyuşmazlığın çözümünde icra mahkemesinin görevli olduğu-