Yargılama gideri olarak hükmolunan avukatlık ücretinin, ancak yargılamanın tarafları arasında geçerli olacağı- Takip borçlusunun, SGK’ya haciz bildirisi neticesinde yaptığı ödemelerin, takip alacaklısına ait olan vekalet ücretini de içerdiğinin kabulü gerektiği-  Mahkemece, takip borçlusunca haciz bildirisine istinaden yapıldığı iddia edilen ödemelerin değerlendirilerek, itfa itirazı yönünden, TBK.’nun 100. maddesi dikkate alınmak suretiyle, gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yaptırılıp karar verilmesi gerektiği-
İİK. mad. 33/1 'e dayalı icra emri tebliğinden önceki döneme ilişkin itfa itirazında, TBK. mad. 100 ve İİK. mad. 33 gözetilerek bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle işlemiş faiz, icra vekalet ücreti ve takip masrafları dikkate alınarak borç miktarının belirlenmesi ile oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
İcra takibinden sonra Maliye Bakanlığı ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığı aracılığıyla yapılan kısmi ödemelerin BK 84 (TBK 100) maddesi gereğince öncelikle masraf ve faize mahsup edilmek suretiyle bakiye asıl alacağın belirlenmesi, belirlenen bu bakiye asıl alacak matrah alınarak vekalet ücretinin ve faizin hesaplanması şeklinde sonuca gidilmesi gerekeceği-
Ödemenin takipten sonra yapıldığı durumlarda, ödemenin öncelikle faiz, icra takip harç ve masraflarından mahsup edileceği nazara alınarak, gerektiğinde bilirkişi aracılığı ile takibin hangi miktar üzerinden iptal edileceği ve hangi miktar için devam edeceği tespit edilerek, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Borçlunun ödemenin takip tarihinden bir gün sonra banka hesabına havale edildiğini belirttiği, ancak alacaklının bu ödemeden ödeme tarihinde haberdar edildiğine dair bilgi ve belge sunulmadığı, alacaklının bu şikayet üzerine ödemeden haberdar olduklarını ve 4 ay sonra ödemeyi aldıklarını bildirdiği uyuşmazlıkta, ödemenin takipten sonra yapıldığı kabul edilerek öncelikle faiz, icra takip harç ve masraflarından mahsup edilmesi gerektiği ve takibin hangi miktar üzerinden iptal edileceğinin ve hangi miktar için devam edeceğinin tespit edilmesi gerektiği-
Ödemelerin öncelikle gecikme faizinden mahsup edilmesi gerektiği (TBK. mad. 100); davacı kooperatif ile davalı arasında akdedilen genel kredi sözleşmesi uyarınca kesin vadeden sonra yapılan ödemelerin öncelikle alacağın fer'ilerinden, artan miktar olursa anaparadan düşülmesi suretiyle hesap yapılarak davalıların takip tarihi itibariyle borçlu oldukları miktarın tespiti gerekirken, anaparadan düşülerek hesaplama yapılmasının isabetsiz olduğu-
Kooperatif üyeliğinden ayrılan ortağın, ödemiş olduğu aidatın tamamını değil, Koop. K. mad. 17/1 ve anasözleşme gereğince, ayrıldığı yıl sonu bilançosuna göre hesaplanacak olan masraf hissesi düşüldükten sonra bakiyesinin iadesini talep hakkı olduğu ve ayrıldığı yıl sonu bilançosunun genel kurulca kabulü suretiyle kesinleşmesinden itibaren bir ayın sonunda bu alacağın temerrüt ihtarına gerek kalmaksızın muaccel olup talep edilebileceği, Koop. K. mad. 17/2 uyarınca kooperatifin mevcudiyetini tehlikeye düşüreceği gerekçesiyle ödemelerin 3 yıla kadar geciktirilmesine ilişkin alınan bir kararın, anılan aynı genel kurulda alınması ve mahkemece, ödemenin kooperatifin mevcudiyetini tehlikeye düşürecek nitelikte olduğunun bilirkişi raporu ile yargılama sırasında saptanması halinde, erteleme kararındaki süre geçmeden önce açılan davanın, ödemeleri geciktirme süresinden önce (erken) açıldığı gerekçesiyle reddedilmesi gerektiği; yani, erteleme kararının, kooperatife sadece yapacağı geri ödemeleri 3 yıla kadar geciktirme hakkı vereceği ancak alacağın muacceliyet tarihini etkilemeyeceği, bu erteleme süresinin sonunda ortağın, yaptığı ödemelerin iadesini, Koop. K. mad. 17/1 ile anasözleşme uyarınca, ayrıldığı yılın bilançosunu kabul ederek kesinleştiren genel kurulu izleyen bir ayın sonundan itibaren faiziyle birlikte geri isteyebileceği, ancak, davacıya yapılacak geri ödeme, kooperatifin mevcudiyetini tehlikeye düşürecekse ve dolayısıyla erteleme kararı geçerliyse ve dava, erteleme süresi dolmadan açılmışsa, zamanından önce açılan davanın reddi gerekeceği- Davalı istifa etmekle ve yaklaşık dört ay sonra aynı üyeliğe yeni ortak olarak kabul edilmekle ilk üyeliğe ilişkin çıkma payı alacağına hak kazanmış olup, çıkma payı alacağının davacının üyeliğinden boşalan üyelik payı için yine davacının yeniden üyeliğe kabul edildiği tarihte muaccel olduğunun kabulü gerektiği; Davalının ilk üyelik döneminde 20.000,00 TL ödemesi olduğu yolundaki savunmasının, çıkma payı alacağının ikinci üyelik dönemi borcundan mahsubuna yönelik bir savunma olup, mahkemece itiraz niteliğinde olan bu hususun re'sen dikkate alınması gerektiği-
İcra takibinden sonra ancak itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından yapılan ödemenin TBK’nun 100. maddesi hükmü çerçevesinde hesaplamada dikkate alınarak kalan miktar üzerinden itirazın iptaline karar verilmesi gerektiği-
Taşıma sözleşmesinden kaynaklanan alacağa yönelik başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin davada , mahkemece hükmolunan miktara nasıl ulaşıldığı anlaşılamamakta ise, mahkemece, TBK. mad. 100 uyarınca, davacının borçlu davalı tarafından yapılan ödemeden öncelikle takip tarihinden borcun ödenme tarihine kadar oluşacak işlemiş faizi ve takip giderlerini mahsup etme hakkı bulunduğu gözetilerek bir hüküm kurulması gerekeceği-
Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, fazla çalışma, hafta tatili, genel tatil ve yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemine ilişkin olup, davalının davacıya ödemede bulunduğu davacının da kabulünde olduğuna göre, bu miktar alacakların muacceliyet ve temerrüt tarihleri dikkate alınarak sırayla mahsup edilmeli, yine bu sıralamada kıdem tazminatı yönünden fesih tarihinden ödeme tarihine kadar olan dönem için faiz hesaplanıp mahsup edilmeli ve bakiyesi için fesih tarihinden itibaren faiz yürütülmeli; ödemenin kıdem tazminatını karşılaması ve artan miktar bulunması halinde ise, ihbar tazminatı yönünden dava tarihinden ödeme tarihine kadar olan dönem için faiz hesaplanıp mahsup edilmeli, bakiyesi için çıkacak miktara göre ıslahtan itibaren faiz işletilmesi gerektiği, bu yönler gözetilmeden eksik incelemeyle sonuca gidilmesinin hatalı olduğu -