Taraflar arasında imzalanan protokol gereği davacı kurumdan aylık alan hak sahiplerinin maaş hesaplarında 6 ay hareketlilik bulunmaması halinde kurum hesabına aktarılması gereken paranın haksız olarak bekletildiği iddiasına dayanan alacağın tahsili talebine-
İcra takibinin başlatılmasından yaklaşık 1 saat sonra, alacaklının banka hesabına borcun ödenmesi halinde alacaklının veya vekilinin haberdar edildiği ispat edilemezse, alacaklının her an banka hesabını kontrol etmesi mümkün olmadığından, alacaklının takipte haklı kabul edileceği ve borçlunun vekalet ücreti ile takip masraflarından sorumlu olacağı- Aksi yöndeki yerel mahkeme kararının kanun yararına bozulması gerektiği-
Asıl davada alacak, birleşen dava itirazın iptali davası-
Her ne kadar ödemenin peyderpey alacaklının ticaret unvanı, takibe dayanak çek numarası ve keşide tarihi belirtilerek şirketin hesap numarasına çeşitli tarihlerde havale edildiği, dolayısıyla asıl borcun takipten önce ödendiği hususunda bir tereddüt bulunmamakta ise de Dairemizin yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere; bu ödemelerden takipten önce alacaklı şirketin haberdar edildiği ispatlanamadığından, alacaklının takip başlatmakta haklı olduğunun kabulü gerekeceği, o halde, vade tarihi itibarıyla borcun tamamının ödenmediği, bir başka deyişle yapılan ödemelerin kısmi ödemeler olduğu ve vade tarihi itibarıyla faiz işleyeceği de gözetilerek mahkemece TBK'nun 100. maddesi (BK'nun 84. maddesi) ve İİK'nun 169/a maddesi kapsamında Yargıtay denetimine imkan verecek şekilde, bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle işlemiş faiz, icra vekalet ücreti ve takip masrafları dikkate alınarak borç miktarının belirlenmesi ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
İcra takibinden ve borca itirazdan sonra ancak itirazın iptali davası açılmasından önce haricen asıl alacak tutarının davacı-alacaklıya ödenmesi durumunda, alacağın takip tarihinden davalının ödeme yaptığı tarihe kadar işlemiş olan faiz ve masrafları ile hesaplanıp, davalının icra takibinden sonra ancak davadan önce yapmış olduğu kısmi ödemelerin TBK. 100 uyarınca öncelikle takibe konu alacağın faiz ve fer'ilerine mahsup edilmesi suretiyle dava tarihi itibari ile bakiye borç miktarının, diğer bir deyişle davacının ne miktar bakımından dava açmakta hukuki yararının bulunduğunun tartışılması ve icra inkar tazminatı ve vekalet ücreti bakımından ise alacağın tümü üzerinden değil, itirazın iptali davasında kabul edilecek miktar üzerinden hesaplama yapılması gerektiği-
Somut olayda davacı, hakediş alacağı talebinde bulunmuş, davalı da davacının çalıştırdığı işçiler nedeniyle işçilik alacaklarından kaynaklı alacağını sebep göstererek hakedişin ödenmediği savunmasında bulunmuş olup davalının bu savunmasının mahsup itirazı niteliğinde olduğu- Mahsup itirazının yargılamanın her aşamasında, taraflarca ileri sürülebileceği gibi mahkemece de resen nazara alınmak zorunda olduğu- Bu nedenle işin esası incelenip işçilik alacakları için ödenen bedel belirlenerek mahsup da yapıldıktan sonra, davacının alacağının kalıp kalmadığı hesaplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesinin doğru görülmediği-
İtirazın iptali davasında icra inkar tazminatına hükmedebilmesi için borçlunun takibe itiraz etmesi, alacaklının davada hâkli çıkılması ve ayrıca alacağın likit ve belli olması gerektiği- Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve belli olduğu kabul edileceği, burada borçlunun kötü niyetle itiraz etmiş olmasının aranmadığı-
Davalı ile davacıların murisi arasında kurulan eser sözleşmesinin ifası sırasında, murisin elektrik akımına kapılarak ölmesi sebebiyle destekten yoksunluk nedeniyle maddi ve yakınlarının ölümü sebebiyle manevi tazminat alacaklarının davalılardan tahsili istemi-
İİK. 24/4'deki “taşınır malın değerinin ilamda yazılı olmadığına” ilişkin düzenleme anlamında, ilamda ziynet eşyalarına ilişkin değerlerin yazılı olduğunun kabul edilebilmesi için, "taşınır malın aynen teslimine, bulunamazsa bedeli olan şu kadar liranın ödenmesine" şeklinde terditli bir hüküm kurulması gerektiği- Takip dayanağı ilamda sadece "aynen iadeye" hükmedilmesi, bulunamadığı takdirde ne kadar lira bedelin tahsil edileceğine hükmedilmemesi, "terditli" bir hüküm kurulmaması halinde, ilamda gösterilen değerler de "harcın hesaplanması" için gösterildiğinden, taşınır malın değerinin ilamda yazılı sayılamayacağı- İlamda harcın hesaplanabilmesi için gösterilen değerlerin ziynet eşyalarının başına yazılmış olmasının da mahkemenin verdiği kararı değiştirmeyeceği- Maddenin Millet Meclisi Adalet Komisyonu gerekçesinde belirtilen “Hüküm fıkrasında sarahaten belirtilmiş olan değer”den kastedilenin, hüküm fıkrasında "borçlunun elinde bulunan falan taşınır malın teslimine, bulunamazsa bedeli olan şu kadar liranın ödenmesine" şeklinde terditli bir hüküm kurularak bedele de hükmedilmesi olduğu- İİK. 24/4, c: 2'de açıkça belirtildiği üzere, icra dairesince ziynet eşyalarının değerinin, haczin yapıldığı tarihteki rayice göre tespit edilmesi gerektiği- "Ziynet eşyalarının değeri ilamda belirtilmiş olduğundan, bu değerlerin esas alınarak borçlunun yaptığı ödemeler değerlendirilerek infaz konusundaki şikâyetin karara bağlanması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Mahkemece, şikayete konu icra emrine dayanak bozma sonrası ilamda hükmedilen faiz türü dikkate alınıp, hakkın doğum tarihinden itibaren tarafların bildireceği bankalardan mevduata uygulanan en yüksek faiz oranları dosya arasına alındıktan sonra dosya bilirkişiye tevdi edilerek ödeme tarihine kadar işlemiş faiz miktarı belirlenip ve yine TBK'nun 100.maddesi kapsamında ödemenin öncelikle faizden düşülmek sureti ile hesap yapılacak şekilde rapor aldırtılıp usuli kazanılmış haklar da gözetilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-