İnançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği- inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muamele olduğu- Bu sözleşmenin, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil ettiği- Tarafların böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvurdukları-
İnançlı işlem ve muvazaalı temlik nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, bu olmadığı takdirde tazminat davası ile birleşen çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi davasında, kötü niyet iddiası def'i değil itiraz olup, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceğinden mahkemece davalı ve vekili ile son malikler arasındaki tanışıklığın nereden kaynaklandığı saptanarak, taraf tanıkları yeniden dinlendikten sonra karar verilmesi gerektiği-
Vesayet makamından izin alınmadan yapılan işlemlerde, ilk el konumundaki kişiler yönünden davanın kabulünün gerekeceği, ancak; ikinci el konumundaki davalılar bakımından TMK’nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp yararlanamayacaklarının açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre, davacı belediyenin maliki olduğu çekişme konusu taşınmazın belediye meclis kararı olmaksızın, kesinleşen mahkeme kararı ile sahteliği sabit olan belediye encümen kararı gereğince davalı kooperatife yapılan satış işlemi hukuken geçersiz olup, bu şekilde oluşan sicil kaydının 4721 sayılı TMK'nın 1025. maddesinde düzenlenen yolsuz tescil niteliğinde olduğu- Davalı kooperatif tarafından taşınmazda adına pay tahsis edilen diğer davalının da, kooperatif üyesi olduğu, yolsuz tescili bilebilecek konumda bulunduğu, böylelikle TMK'nın 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacağına ilişkin kabulünde bir isabetsizliğin bulunmadığı- Hazine, davacı belediye ile aralarında düzenlenen protokol ve buna bağlı ek protokol ile 2942 sayılı Yasanın 30. maddesine göre taşınmazın geldisinin belediyeye satışının uygun görüldüğünü, ancak belediyenin, yaptığı imar uygulaması sonucu oluşan çekişme konusu taşınmazı, protokol hükümlerine ve devir amacına aykırı olarak davalı kooperatife devrettiğini, tahsis amacına aykırı hareket ettiğini ileri sürerek adına iptal - tescil isteğiyle davaya asli müdahil olarak katılmış ise de, Hazine’nin protokol uyarınca taşınmazını devredip taşınmazı ile hukuki bağını kopardığı gözetildiğinde, çekişmeli taşınmazın sahte belediye encümen kararına dayalı olarak satış suretiyle davalı kooperatife devredilmesinin, davacı belediyenin protokolde öngörülen amaç dışına çıkarak tasarrufta bulunduğu şeklinde değerlendirilemeyeceği, sahtecilik eylemi belediyenin tasarrufu olmayıp kurumda yer alan kişilerin sahtecilik eylemlerinin kurumların hukuki durumlarını etkilemeyeceği-
İcra mahkemesince icra emrinin iptaline dair verilen kararın kesinleştiği anlaşıldığından ihalenin geçersiz ve davalı adına oluşan tescilin yolsuz hale geldiği- İlk derece mahkemesinin hüküm özetinin tapu müdürlüğüne gönderilmesi üzerine tapu müdürlüğünün müzekkere cevabında, "dava konusu taşınmazda bulunan bağımsız bölümlerin kat irtifakının terkin edilmesiyle ortak mülkiyete dönüştüğü, tevhit edilerek .. ada ...parselin oluştuğu" bildirildiğinden ve gönderilen tapu kaydına göre, ..ada .. parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazın 42650/2346057 payının davalı Şirket adına tevhit işlemiyle tescil edildiğinin anlaşılması karşısında, sözü edilen tapu müdürlüğü yazısı esas alınarak dava konusu bağımsız bölümlerin terkin edilip edilmediğinin ve son durumunun tapu kayıtları getirtilmek suretiyle incelenerek, dava konusu bağımsız bölümlerin arsa payının, davalı adına oluşan paya yansıma oranı tespit edildikten sonra bu miktar üzerinden iptal tescile karar verilmesi gerekirken terkin edildiği bildirilen bağımsız bölümler üzerinden iptal tescile karar verilmesinin hatalı olduğu-
Kanunu önalım hakkından söz edebilmek için paylı mülkiyet hükümlerine tabi bir taşınmazdaki payın üçüncü kişiye satılmasının gerektiği- Arsa payı devri karşılığı inşaat yapım sözleşmesi gereği gerçekleştirilen pay devirlerinde önalım hakkının varlığından söz edilemeyeceği- 
Taşınmazın davalıya temlik tarihindeki rayiç bedeli belirlendikten sonra, davacının davalıdan ne miktarda para aldığının açıkça saptanması, saptanan miktardan davacının yapmış olduğu ödemelerin mahsubu ile davacının kalan borcunun bulunması halinde kalan borcun taşınmazın rayiç değerinden mahsup edilerek bakiyesinin davacıya iadesine karar verilmesi gerekeceği-
İnançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği- Kişiye önce bilinen en son adresi esas alınarak (bilinen bir adresi yok ise adres kayıt sistemindeki adresi esas alınarak) Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesine göre tebligat çıkartılmalı, adres tebligata elverişli değilse ya da tebligat yapılamazsa adres kayıt sistemindeki adresine buna ilişkin şerh de düşülerek 21/2. madde uyarınca tebligat yapılması gerekeceği-
İnanç sözleşmesi inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muamele olduğu- Bu sözleşmenin, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil ettiği-
Davacıdan ilk durumundaki dava dışına yapılan temlikte inançlı işlem ile ilk durumundaki dava dışın’dan, ikinci el konumundaki kişiye yapılan temlikte ise ikrah ( korkutma) hukuksal nedenine dayanılarak açılan -inançlı işlem ve ikrah (korkutma) hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin- davada, taşınmazın son maliki bakımından iddianın incelenebilmesi için, davacı ile ilk el durumundaki dava dışı arasındaki hukuki ilişkinin inançlı işlem olup olmadığının açıklığa kavuşturulmasının zorunlu olduğu- Bu davalarda birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk olmadığı halde, kanun; gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için, birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kıldığı ve bu durumda şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığından söz edileceği-