Aynı sahada çalışan davalının 15 ülkede tescilli bir markayı bilmediğini ve o nedenle Türkiye’de tescil ettirdiğini ileri sürmesinin, TTK’nun 21/2. maddesine aykırı olduğu gibi, MK’nun 2. maddesine göre de mümkün görülemeyeceği–
Davacının, arsa malikine karşı almış olduğu tapu iptali ve tescil davasında dava konusu taşınmazı kendi adına tescil ettirdiği, bu durum karşısında taşınmazı işgali durumunda olan kişiye karşı açacağı meni müdahale davasıyla taşınmazın zilyetliğini devralması mümkün olduğu halde taşınmazın adına tescilinden sonra bu yasal hakkını kullanmak suretiyle geleceğe yönelik kendi âkidinden kira alacağı isteminin MK’nun 2. maddesindeki afaki iyiniyet kurallarıyla bağdaşmayacağı–
Davalı kadının Belçika’da boşanması, orada evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını kabul etmesi, Türkiye’de kocanın açtığı davaya karşı çıkması, eski Medeni Kanun’un 134/2. maddesinde öngörüldüğü gibi, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu–
10 yıl gibi uzun bir süre yaşlılık aylığı ödendikten sonra isteğe bağlı sigortalılığın ve yaşlılık aylığının iptali işleminin Medeni Kanunun 2. maddesinde öngörülen afaki iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağı–
Vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyiniyetli ise yeni vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşmenin geçerli olduğu ve vekil edeni bağladığı - Üçüncü kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötüniyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmasının, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olduğu–
Taraflar arasında düzenlenmiş olan kredi sözleşmesinde «temerrüt faizinin, temerrüt tarihinde bankaca uygulanan en yüksek kredi faiz oranına % 30 veya % 50 ilave edilmek suretiyle bulunacağı»nın kararlaştırılmış olmasının BK. 19 (şimdi; TBK. mad. 26) ve 20. (şimdi; TBK. mad. 27) maddelerine aykırılık teşkil etmeyeceği ancak davacı bankanın serbest iradesine bırakılmış olan faiz oranını belirlerken objektif iyiniyet kurallarına göre hareket etmekle yükümlü olduğu–
Davacının 16.1.1990 tarihinde ödemiş olduğu satım bedelinin dava tarihinde ulaştığı değere çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle (azalan alım gücünün) ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücü, MK. 2. maddesi çerçevesinde ve gerektiğinde bu konuda uzman bilirkişi veya kurulundan nedenleri açıklayıcı taraf, hakim ve yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlenip, bu yolla belirlenecek miktara istemle de bağlı kalınarak hükmedileceği–
Davada, sonradan adiyen yapılan 27.10.1998 tarihli protokolde belirlenen ifaya ekli ceza istenmesi üzerine, düzenleme şeklinde yapılmayan bu protokol yüklenicinin durumunu sonradan ağırlaştırdığı için -kural olarak- geçersiz ise de, davacıların bu protokolede dayanarak yaptıkları itiraza uğramayan icra takipleri sonucu istedikleri önceki döneme ilişkin cezalar, davalı yüklenici tarafından kabul edilerek ödendiğinden, bu protokolün artık yüklenici tarafından ifa suretiyle benimsendiği aşikar olduğundan, bu durumda, protokolün geçersizliği savunmasının, MK’nun 2. maddesindeki objektif iyiniyet kuralıyla bağdaşmayacağı–
Hukukça yasaklanan amaca dolambaçlı yollardan ulaşıldığı ve kanuna karşı hile yapıldığı, davalı tarafından değil de başka yayın tarafından yapılıyormuş gibi gösterilerek gazetenin satışını arttırılmak suretiyle kâr elde edilmesi durumunun MK’nun 2. maddesine aykırılık teşkil edeceği–
İşin yürütülmesinin devredilmesine ve doğabilecek zararlardan yüklenicinin sorumlu olacağının sözleşmede belirtilmesine rağmen, ilgili kamu kurumunun, sorumluluğa ilişkin bu devri ortadan kaldıracak ve bunu işi yüklenenle birlikte üstlendiğini gösterecek tutum ve davranışlar bulunduğu taktirde, artık kendi sorumluluğunun mevcut olmadığını ileri süremeyeceği, böyle bir savunmanın MK’nun 2. maddesindeki hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı olacağı–