İşçinin sadece sendika üyesi olmasının toplu iş sözleşmesinden yararlanması için yeterli olmadığı; üyeliğin işverene bildirilmesi gerektiği- Toplu iş sözleşmesinden yararlanmanın üyeliğin işverene bildirildiği tarihten itibaren başlayacağı-
Davacı, davalı belediye bünyesinde tiyatronun teknik ekibinde personel olarak çalıştığı, davalı Odunpazarı Belediyesi ile H., A. , Ö. şirketleri arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi ve eklerine göre, sözleşme kapsamında alt işverene verilen iş, özel ihtisas alanlı gösteri sahne sanatçılarına dayalı hizmet alımı olduğundan alt işverene devredilen iş, asıl işin bir bölümü niteliğinde olmayıp, yardımcı iş mahiyetinde olduğu, davalı belediyenin, yardımcı işlerini alt işverene vermesi kanunen mümkün olup, geçerli ve muvazaaya dayanmayan bir asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğundan davacının, alt işveren H., A. , Ö. iş ortaklığına işe iadesine karar verilmesi gerektiği-
Bilirkişi raporuna atıfın kararın gerekçeli olduğunu göstermeyeceği- Muvazaa tespiti davası ile işkolu tespiti davalarının farklı davalar olduğu- Davalı iki bakanlığın harçtan muaf olduğu, peşin harç ve bakiye karar harcı yönünden muaf tutulduğu ancak başvuru harcı yönünden muaf tutulup tutulmadıklarının açıklanmadığı görülmüş olup, hükmedilen yargılama giderleri içerisinde başvuru harcının bulunup bulunmadığının, yine birleşen dava için yatırılan harçlardan muaf tutulup tutulmadıklarının bunların yargılama giderleri içerisine dahil edilip edilmediklerinin denetime elverişli şekilde belirtilmesi gerektiği-  Karar başlığında davalılar kısmında sendika ile şirketin iki kere tekraren yazılmasının usule aykırı olduğu-  İş kolu tespitine ilişkin davada sadece hizmet alım sözleşmelerini irdeleyen bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmuş olmasının hatalı olduğu-
Davalı şirket ve dava dışı şirketler arasında 4734 sayılı İhale Kanunu uyarınca konusu posta gönderilerinin işlenmesi ve taşınıp dağıtılması işi olan "Posta Hizmet Alımlarına İlişkin Pazarlık Usulü Tip İdari Şartname" imzalanmış olup, verilen işin ihale usulü yapılmasında engel bulunmamasına göre, 4857 sayılı Kanun'un 2/6. maddesine uygun olduğu; davacının asıl işveren alt işveren ilişkisi içerisinde yapılan işte çalıştığından bir muvazaaya dayalı ilişkinin kurulduğundan bahsedilemeyeceği, muvazaadan bahsedilmesine imkan bulunmaması ve İlave tediye ücretinin 6772 sayılı Kanun kapsamındaki işyerlerinde çalışan işçilere verilen bir ücret olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, 6772 sayılı Kanun kapsamında bir işyerinde çalışmayan davacının, çalışma dönemi için ilave tediye alacağını hak kazandığının yazılı gerekçe ile kabulünün hatalı olduğu-
Karar gerekçesinde davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu yönünde bir açıklama da yapılmadan, davacının şirkete iadesi yönünde hüküm kurulmuş, işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre alacağından ise infazda tereddüt uyandıracak şekilde hangi davalının sorumlu tutulduğu, sorumluluğun müşterek ve müteselsil olup olmadığı "davalıdan" denilerek açıklanmadan karar verilmiş olduğundan bu hususun usul ve yasaya aykırı olduğu- Davacının hangi tarihte sendikaya üye olduğu, davalı güvenlik şirketine ait davacının çalıştığı işyerinde sendikalı kaç işçinin bulunduğu sendikalı kaç işçinin iş sözleşmesinin feshedildiği, sendikadan istifa eden işçilerin bulunup bulunmadığı varsa bunların çalışmaya devam edip etmediği, sendikalı olmayan işçilerin iş sözleşmelerinin feshedilip edilmediği, feshedilen işçiler yerine işçi alınıp alınmadığı bunların sendikalı olup, olmadığı hususlarının açıklığa kavuşturulması gerektiği; ayrıca davacının sendikal hakların engellenmesi suçundan davalı güvenlik şirketi yöneticileri hakkında şikayetçi olduğu, konuyla ilgili ceza davası açıldığı, ceza davası yargılaması sonucu beklenip tüm deliller değerlendirildikten sonra feshin sendikal nedene dayanıp dayanmadığına karar verilmesi gerektiği-
Sağlık Bakanlığına ait Araştırma Hastanesinde “malzeme dahil yemek pişirme kahvaltı hazırlama dağıtım ve sonrası hizmetleri” hizmet alımı sözleşmesi bakımından Çalışma Bakanlığı Müfettişleri tarafından yapılan incelemede, İş Kanunu’nun 2. maddesi hükümlerine uygun olarak alt işverenlik ilişkisi kurulduğu ve muvazaalı bir ilişkinin söz konusu olmadığının belirlendiği-  Geçerli bir asıl işveren alt işveren ilişkisinde işçilerin baştan itibaren asıl işverenin işçisi sayılmalarının mümkün olmadığı- İş Müfettişliği raporunda da asıl işveren alt işveren ilişkisinin geçerli olduğuna ilişkin tespite rağmen, rapora itiraz edilmemesi halinde işçilerin baştan itibaren asıl işverenin işçileri sayılacağı şeklindeki ibarenin hatalı olduğu- Bu yönüyle de tavzih isteğinin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Davacının iş sözleşmesi ihbar tazminatı içermeyen ikale sözleşmesi ile sona erdiğinden ve ikalenin irade fesadına dayandığı da iddia ve ispat edilemediğinden kıdem tazminatının ikalede ödemeye esas alınan farkının hüküm altına alınması gerektiği-
Davacının yardımcı iş kapsamında alt işveren işçisi olarak çalıştığı, davalı İ. ile dahili davalı arasında asıl-alt işveren ilişkisi olduğu, davacı muvazaa iddia edip asıl işverene karşı dava açmış olup, alt işverenin dahili davalı yapılarak hakkında hüküm kurulması hatalı oluğu, davalı İ. davacının işvereni olmadığına göre davanın husumet yokluğu nedeni ile dahili davalı PM müşavirlik şirketine karşı ise usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığından dahili davalıya karşı açılan davanın reddi gerektiği-
Davacı işçisinin davalılar arasında yapılmış olan daha sonra da aynı sözleşmeyi davacının yüklenmesi ile devam eden "yardımcı personel hizmet alım ihalesi" kapsamında çalıştırıldığı, sözleşme konusunun bir işin yaptırılması değil, personel (işçi) temini olup asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmadığından işçilerin başlangıçtan itibaren belediye işçisi olduğundan belediye hakkındaki red talebinin yerinde olmadığı-
Yaklaşık ikibinaltıyüz işçinin iş sözleşmelerinin feshedildiği ve üçyüzyetmiş işçinin ise davalı şirkete ait ocağa nakledildiği anlaşılmış olup, mahkemece Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumuna Genel Müdürlüğüne 55. maddesine de aykırı davranıldığı gerekçesi belirtilmiş ise de, Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumuna Genel Müdürlüğüne 55. maddesinde “davalının fesihte kendisini kesin olarak bağladığı bir sosyal seçim kriteri” bulunmadığından söz konusu maddeye bakıldığında liyakat, kıdem ve sicil gibi hususların dikkate alınacağı belirtilerken yine fesihte son giren ilk çıkar kuralının da göz önünde bulundurulacağı belirtilmiş olduğundan Toplu iş sözleşmesinin 55. maddesine bakıldığında ilk cümlenin işten çıkarmada kriter olarak gerek nicelik olarak gerekse nitelik olarak işverene takdir yetkisi verdiği görülmekte olup, buna göre örneğin liyakatlı bir işçi kıdemi daha düşük olsa ve en son girse bile bu hükme göre toplu işçi çıkarımında işten çıkarılmayabileceğinden davacı tarafından işverenin toplu iş sözleşmesinin 55. maddesine aykırı olarak işçi çıkarımında bulunduğu, bu konuda sahip olduğu takdir yetkisini kötüye kullandığı da iddia ve ispat edilemediğinden davalının yaptığı feshin geçerli nedenle yapıldığı-