Belediyede belediye meclisinin, belediyeye bağlı kuruluşlarda yetkili organın kararı ile park, bahçe, sera, refüj, kaldırım ve havuz bakımı ve tamiri; araç kiralama, kontrollük, temizlik, güvenlik ve yemek hizmetleri; makine-teçhizat bakım ve onarım işleri; bilgisayar sistem ve santralleri ile elektronik bilgi erişim hizmetlerinin; sağlıkla ilgili destek hizmetleri; fuar, panayır ve sergi hizmetleri; baraj, arıtma ve katı atık tesislerine ilişkin hizmetlerin; kanal bakım ve temizleme, alt yapı ve asfalt yapım ve onarımı, trafik sinyalizasyon ve aydınlatma bakımı, sayaç okuma ve sayaç sökme-takma işleri ile ilgili hizmetler; toplu ulaşım ve taşıma hizmetlerinin; sosyal tesislerin işletilmesi ile ilgili işlerin, süresi ilk mahallî idareler genel seçimlerini izleyen altıncı ayın sonunu geçmemek üzere ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürülebileceği- Davalı belediye ile davalı alt işveren şirket arasında, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kanuna uygun olarak kurulduğu ve muvazaaya dayanmadığı, davacının iş sözleşmesinin alt işverence geçerli veya haklı bir sebep bulunmadan feshedildiği anlaşıldığından, feshin geçersizliğiyle davacı işçinin alt işveren işyerindeki işine iadesine, işe iadenin mali sonuçlarından ise davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının belirlenmesine karar verilmesi gerektiği-
Manevi tazminat davalarında, gelişmiş ülkelerde artık eski kalıplardan çıkılarak caydırıcılık unsuruna ağırlık verildiği- Hakimin manevi zarar adı ile zarar görene veya ölenin yakınlarına verilmesine karar vereceği para tutarının adalete uygun olması gerektiği- Olayda ölenlerin olayda hiç kusurlarının bulunmadığının anlaşılıp kaza olayının meydana gelmesinde kusuru bulunanlar arasındaki kusur dağılımının kendi aralarında görülmesi muhtemel rücu davasında yeniden değerlendirilmesinin mümkün bulunmasına, temyizlerin kapsam ve nedenlerine göre, kararda sair yönlerden bir isabetsizlik yok ise de, davacılar dede ve babaanne ile müteveffa sigortalı Ö... arasında eylemli ve gerçek bir bağ bulunduğunun kanıtlanamaması dikkate alındığında dede ve babaannenin manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu-
Somut olayda, davalı tarafından şoför olarak çalışmakta olan davacının iş sözleşmesinin işverence feshedildiğinin görüldüğü, davalı Bakanlığının asli işi, davacının yapmış olduğu işin mahiyeti, davalılar arasındaki 22/d usulü sürücülü araç kiralama hizmeti alımına ait sözleşme dosyadaki diğer bilgi ve belgelerle birlikte göz önünde bulundurulduğunda, davalı Bakanlık ile davalı şirket arasındaki hukuki ilişkide muvazaanın unsurularının oluşmadığı, asıl işveren-alt işveren ilişkisi kurulduğunun anlaşıldığı, bu nedenle mahkemece davalılar arasındaki hukuki ilişkinin muvazaaya dayandığına ilişkin tespitinin isabetli olmadığı, mahkemece davacının işe iadesine karar verilmesi yerinde olmakla birlikte davalı Bakanlıktaki işe iadesine karar verilmesinin hatalı olduğu, dava dilekçesindeki talebin de davalı şirket nezdinde işe iade olduğu, davalılar arasındaki ilişkinin muvazaaya dayanmadığının anlaşılmasına göre; davacının işine iadesine ve iş güvencesi tazminatlarından davalıların müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulmasının hatalı olup bozmayı gerektirdiği-
Kat mülkiyetine tabi olan yerlerde çalışan işçinin işvereni kat malikleri olup, kat malikleri işçilik alacaklarından eşit olarak sorumlu olduğu, yönetimin ise işveren vekili konumunda olduğu- İşçilik alacaklarına ilişkin davanın yöneticilik aleyhine açılması yerinde ise de, hükmün Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 20/a maddesi uyarınca kat malikleri aleyhine kurulması gerektiği-
Somut olayda; mahkemece davacının talebi bulunan 23.05.2012-21.12.2012 dönemi için 1.418,40 TL brüt ücret belirlendiği ve belirlemenin baş tekniker olarak çalışan işçi emsal alınarak yapıldığı, davalı itirazı ve tanık beyanlarının davacının teknisyen olduğu yönünde olduğu, öncelikle davacının fiilen çalıştığı görev alanı ve statüsünün süpheden uzak şekilde netleştirilmesi ardından kendisine kıdem ve konum itibariyle emsal teşkil edebilecek işçi bilgileri ve yukarıda söz edilen ayrıntılı ücret araştırması neticesinde alacak kalemlerinin belirlenmesi gerektiği, dolayısıyla eksik inceleme ile ücretin yazılı şekilde kabul edilerek hüküm altına alınmasının yeterli olmadığı-
Somut olayda, davalı tarafından şoför olarak çalışmakta olan davacının iş sözleşmesinin işverence feshedildiğinin görüldüğü, davalı Bakanlığının asli işinin, davacının yapmış olduğu işin mahiyeti, davalılar arasındaki 22/d usulü sürücülü araç kiralama hizmeti alımına ait sözleşme dosyadaki diğer bilgi ve belgelerle birlikte göz önünde bulundurulduğunda, davalı Bakanlık ile davalı şirket arasındaki hukuki ilişkide muvazaanın unsurlarının oluşmadığı, asıl işveren-alt işveren ilişkisi kurulduğunun anlaşıldığı, bu nedenle mahkemece davalılar arasındaki hukuki ilişkinin muvazaaya dayandığına ilişkin tespitinin isabetli olmadığı, mahkemece davacının işe iadesine karar verilmesi yerinde olmakla birlikte davalı Bakanlıktaki işe iadesine karar verilmesinin hatalı olduğu, dava dilekçesindeki talebin de davalı şirket nezdinde işe iade olduğu, davalılar arasındaki ilişkinin muvazaaya dayanmadığının anlaşılmasına göre; davacının işine iadesine ve iş güvencesi tazminatlarından davalıların müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Dava dilekçesinde tarafın eksik gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması halinde, hakimin karşı tarafın rızası olmaksızın taraf değişikliğini kabul edebileceği, dosya içeriğine göre davalı asıl işveren ile dahili davalı alt işveren arasında teknik personel çalıştırma hizmetine yönelik sözleşme olmasına rağmen, davacının bu hizmet dışında dekan şoförü olarak çalıştığı, davacı yönünden asıl alt işveren ilişkisinin unsurlarının oluşmadığı, davacının başlangıçtan itibaren asıl işveren davalı üniversite işçisi sayılması gerektiğinin ortada olduğu-
Dava dilekçesinde ve yargılama aşamasında davalıların arasındaki hukuki ilişkinin muvazaalı olduğuna ilişkin bir davacı iddiası bulunmadığı, bu yolda delil olmadığı gibi aynı davalılara karşı açılmış olan emsal işe iade davalarında davalılar arasındaki hukuki ilişkinin muvazaalı olmadığı yönündeki Yerel Mahkeme kararlarının Dairece onandığı, bu nedenlerle davalılar arasındaki hukuki ilişkinin muvazaalı olduğunun kabulüyle, davacının alt işveren .... Şirketi yerine .... Elektrik Dağıtım A.Ş işyerine işe iadesine karar verilmesinin isabetsiz olup, kararın bozulması gerektiği-
Asıl işveren davacı Maliye Bakanlığının, davalı şirketler tarafından çalıştırılan işçinin açmış olduğu dava sonrasında ödemek zorunda kaldığı miktarın rücuen tahsili istemi- İşçinin çalıştığı döneme ait dosya kapsamında bulunmayan sözleşme ve şartnameler getirtilerek, sorumluluğun yükleniciye ait olduğuna ilişkin açık bir düzenleme bulunan hallerde çalışılan dönemle sınırlı olmak üzere tüm sorumluluğun alt işverene ait olduğu; açık bir düzenlemenin bulunmadığı yada ilgili şartname ve sözleşmenin bulunmadığı alt işverenlerle ilgili olarak ise sorumluluğa ait açık bir düzenleme bulunmadığı durumda, TBK 167 gereği tarafların yarı yarıya sorumluluğun kabul edilmesi gerektiği- İhbar tazminatından sadece son işverenin sorumlu olduğu-
Dosya içeriğine göre davacının temizlik hizmeti alımı sözleşmeleri kapsamında davalı Üniversite işyerinde değişen alt işverenler işçisi olarak 02.07.2015 tarihine kadar çalıştığı, davacının sekreter olarak çalıştırıldığını ve iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedildiğini iddia ettiği, dinlenen tanıkların da davacının temizlik işinde değil, sekreter olarak çalıştırıldığını, arşiv bölümünde görevlendirilmesi üzerine kabul etmemesi nedeni ile iş ilişkisinin sona erdiğini belirttikleri, asıl-alt işveren ilişkisinde işçinin ihale ile verilen hizmet dışında başka bir işte çalıştırılması halinde, o işçi yönünden asıl-alt işveren ilişkisinin unsurlarının gerçekleşmediğinin kabul edilmesi ve işçinin başlangıçtan itibaren asıl işveren işçisi sayılması gerektiği, davacı temizlik işi dışında sekreter olarak çalıştırıldığına göre davacı açısından asıl-alt işveren ilişkisinin unsurları oluşmadığından, davacının başlangıçtan itibaren davalı Üniversitenin işçisi olduğu, husumetin doğru yöneltildiği, davanın husumet nedeni ile reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-