Feshin geçersizliği ve işe iade davasında, asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğu takdirde, her iki işverene birlikte dava açılmasında işçi açısından yarar olduğu- Muvazaa olmadığı sürece, alt işveren işçisi ile ilgili davada istemin ve verilecek kararın, feshin geçersizliği ve işe iade yönünden alt işveren, ancak feshin geçersizliğine bağlanan işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücretinden her iki işverenin birlikte sorumluluğu kapsamında olması gerekeceği-
Asıl alt işveren ilişkisinde ilişkinin muvazaalı veya yasadaki unsurları taşıyıp taşımadığının belirlenmesinde, biri asıl diğer hukuksal ve ekonomik bağımsızlık ile ayrı bir iş organizasyonuna sahip iki ayrı işverenin bulunup bulunmadığı, alt işveren işçilerinin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılıp çalıştırılmadıkları, alt işverene verilen işin, işyerinde asıl işveren tarafından yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin asıl işin, yardımcı işlerinden olup olmadığı, alt işverene verilen işin işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olup olmadığı; alt işverenin daha önce o işyerinde çalıştırılan bir kişi olup olmadığı; alt işverenin işe uygun yeterli ekipman ile tecrübeye sahip olup olmadığı; istihdam edeceği işçilerin niteliklerinin yapılacak işe uygun olup olmadığı; alt işverene verilen işte asıl işveren adına koordinasyon ve denetimle görevlendirilenlerden başka asıl işverenin işçisinin çalışıp çalışmadığı; yapılan alt işverenlik sözleşmesinin iş hukukunun öngördüğü kamusal yükümlülüklerden kaçınmayı amaçlayıp amaçlamadığı; yapılan alt işverenlik sözleşmesinin işçilerin iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi yahut mevzuattan kaynaklanan bireysel veya kolektif haklarını kısıtlamaya ya da ortadan kaldırmaya yönelik yapılıp yapılmadığının araştırılması ve irdelenmesi gerektiği- Mahkemece, davacının davalı kurumunda tam olarak ne iş yaptığı açıklığa kavuşturulmadığı, davalılar arasında bulunduğu anlaşılan asıl-alt işverenlik sözleşmelerinin getirtilmediği ve muvazaa iddiasının gerekçede irdelenmediği, davacının hangi davalı işyerinde işe iadesine karar verildiği ve yasal sonuçlardan hangi davalının sorumlu olduğu hükümde belirtilmediği görüldüğünden, öncelikle ilgili asıl-alt işverenlik sözleşmeleri dosyaya getirilerek, davacının işe ilk girişinden itibaren hangi hizmet alım sözleşmesi bünyesinde hangi dava dışı şirket nezdinde hangi görevlerde çalıştığının tespit edilmesi ve yine gerekirse uzman bilirkişi kurulundan rapor almak suretiyle davalılar arasında muvazaa bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre alt işverenlik ilişkisinin muvazaaya dayandığı anlaşılırsa, asıl işveren işyerine iadeye, muvazaa bulunmayıp sadece asıl-alt işveren ilişkisinin bulunduğu sonucuna ulaşılırsa, alt işveren davalı şirket nezdindeki işine iadeye, yani, davacının hangi işveren nezdinde işe iadesine karar verilecek ise, bu husus hüküm fıkrasında açıkça belirtilecek şekilde ve her halükarda davalıların yasal sonuçlardan birlikte sorumlu oldukları gözetilerek karar verilmesi gerektiği-
İşçilik alacaklarının çok değişik tür ve nitelikte uyuşmazlık olarak mahkemeler önüne gelebileceği, aynı tür ve nitelikteki işçilik alacaklarında dahi her defasında alacağın belirli veya belirsiz olmasından söz edilmesinin mümkün olmayacağı, her bir somut olayın özelliğine göre mahkemelerin alacağın belirli mi yoksa belirsiz alacak mı olduğunu tespit etmeleri gerektiği, alacağın türü itibariyle bir alacağın belirli veya belirsiz alacak olduğundan söz edilemeyeceği, bu hususta yapılacak içtihadı birleştirmenin, içtihadı birleştirme kararlarının soyut, genel ve her defasında geçerli normatif yapısıyla bağdaşmayacağından içtihadı birleştirmeye gerek bulunmadığı-
Alt işverenin; bir iş yerinde yürütülen mal ve hizmet üretimine ilişkin asıl işin bir bölümünde veya yardımcı işlerde, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren alanlarda iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini, sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren olarak tanımlandığı- Alt işverene yardımcı işin verilmesinde bir sınırlama olmasa da, asıl işin bir bölümünün teknolojik uzmanlık gerektirmesinin zorunlu olduğu- 4857 sayılı İş Kanununun 2 nci maddesinde, asıl işveren alt işveren ilişkisinin sınırlandırılması yönünde yasa koyucunun amacından da yola çıkılarak, asıl işin bir bölümünün alt işverene verilmesinde “işletmenin ve işin gereği” ile “teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” ölçütünün bir arada bulunmasının şart olduğu- İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla İş Kanununun 2 nci maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verildiği, muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunduğu ve sözleşmedeki gerçek amacın gizlendiği-Muvazaanın genel ispat kuralları ile ispat edilebileceği, bundan başka İş Kanununun 2 nci maddesinin yedinci fıkrasında sözü edilen hususların, aksi kanıtlanabilen adi kanunî karineler olduğunun kabul edilmesi gerektiği- Alt İşveren Yönetmeliğinde işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin asıl işin bir bölümünde uzmanlık gerektirmeyen işlerin alt işverene verilmesi, daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile kurulan alt işverenlik ilişkisi, asıl işveren işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak hakları kısıtlanmak suretiyle çalıştırılmaya devam ettirilmesi, kamusal yükümlülüklerden kaçınmak veya işçilerin iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi yahut çalışma mevzuatından kaynaklanan haklarını kısıtlamak ya da ortadan kaldırmak gibi tarafların gerçek iradelerini gizlemeye yönelik işlemleri, ihtiva eden sözleşmelerin muvazaalı olarak açıklandığı; yine teknolojik nedenler ile uzmanlık gerektiren işin tanımının 11. maddede “İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren iş, mal veya hizmet üretiminin zorunlu unsurlarından olan, işin niteliği gereği işletmenin kendi uzmanlığı dışında ayrı bir uzmanlık gerektiren iştir.” şeklinde yapıldığı-
Davalı şirket ile davacının çalıştığı alt işverenler arasındaki gişe hizmetlerine ilişkin asıl işveren-alt işveren ilişkisinin İş. K. mad. 2/6 uyarınca, muvazaalı olup geçersiz olduğu ve davacının işe başlangıç davalı asıl işverenin işçisi olarak kabul edilmesi gerektiği- Bordro tanzimi, mesai saatlerini düzenleme, yıllık ücretli izin defteri tutma, çalışma belgesi verme gibi işçi alacakları konusunda işveren kayıtlarına dayanıldığında, bu kayıtları tutma zorunluluğu olan işverenin bu belgeleri mahkemeye ibraz etme zorunluluğu bulunduğu; işverenin ibraz etmemesi halinde, HMK. mad. 220 uyarınca işlem yapılması gerektiği- Mahkemece; davacıya emsal olabilecek işçi saptanarak bu işçinin ücret bordrolarının davalı işverenden HMK’nın 220. maddesi kapsamında istenmesi, davacıya ait ücret bordoları ise kayden işveren görünen dava dışı şirketlerden HMK. mad. 221 kapsamında istenmesi, işverenlerin ellerinde bulunan kayıtları kesin süre içinde ibraz etmemeleri durumunda, HMK.'nun ilgili maddelerine göre işlem tesis edilerek ve bilirkişiden denetime elverişli rapor alınarak sonuca gidilmesi gerektiği-
Mahkemece davalının hizmet alım ihalesinin muvazaaya dayanmadığı yönündeki tespit nedeniyle taşeron işçisi olan davacının ilave tediye alacağına hak kazanmayacağı kabul edilmiş ise de bu karar eksik araştırmaya dayalı olup davalı işverenin 2008-2010 yıllarını kapsayan hizmet alım sözleşmeleri hakkında iş müfettişi raporlarına dayanılarak kesinleşmiş bir muvazaa kararının varlığının tartışmasız olduğu, ancak, her hizmet alım sözleşmesinin kendi şartları dahilinde değerlendirilmesi gerekmekte olup dosyaya sunulan 2011 yılından itibaren yapılan hizmet alım sözleşmelerinin incelenmesinde, her hizmet için ayrı alım işinin yapıldığı; hizmet alım sözleşmelerinin eki teknik şartnamelerde sağlık hizmetleri bünyesinde klinik, poliklinik, yoğun bakım, ameliyathane ve eczanelerinde eczacılık hizmeti, anestezi-radyoloji-radyoterapi teknisyenliği hizmeti, laboratuar teknisyenliği hizmeti, hastabakıcı hizmetleri ve hemşirelik hizmetlerinin; destek hizmetleri çatısında klinik, poliklinik, yoğun bakım, ameliyathane ve eczanelerinde, sekreterlik-büro hizmetleri, çamaşırhane hizmetleri, hasta ve ziyaretçi yönlendirme hizmeti, teknik bakım ünitesi çalışmalarının incelendiği görülmekte olup bu anlamda mahkemece davacının hangi tarihli ihale ile hangi işverene bağlı çalıştırıldığı, ilgili hizmet alım sözleşmesinde gösterilen iş dışında başka bir işte çalıştırılıp çalıştırılmadığı, özel mevzuatta davacıya yaptırılan işin üçüncü kişlere gördürülebileceğine ilişkin bir düzenleme bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerektiği- Davacının yaptığı belirlenen işin üçüncü kişilere gördürülebileceğine ilişkin bir açıklık bulunmaması halinde; yapılan iş asli işlerden ise, teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olup olmadığı, yardımcı iş ise davacının hizmet alım sözleşmesine uygun olarak çalıştırılıp çalıştırılmadığının belirlenmesi, davacının davalını kadrolu işçileri ile aynı işi yapıp yapmadığı, yaptırılan iş yönünden davacıya emir ve talimatların kim/kimler tarafından verildiği, araç-gereçlerin nasıl temin edildiği, asıl işverenin gözetim ve denetim yükümlülüğünü aşacak boyutta ve özellikle yüklenici firmanın işverenlik sıfatını ortadan kaldıracak, onu bordro ya da kayden işveren durumuna sokacak hususların olup olmadığı üzerinde durularak bu hususlar açıklığa kavuşturulmalı ve özellikle de yüklenici şirketin, işyerinde davalı İdareden ayrı ve bağımsız olarak kendine özgü organizasyon yapısı oluşturup oluşturmadığı, hukuki, fiili ve ekonomik bağımsızlığının bulunup bulunmadığı, davalı İdareden başka ticari faaliyetleri bulunup bulunmadığı yani salt davalı İdareye hizmet vermek amacıyla hareket edip etmediği, aralarındaki ilişkinin işçi temini niteliğinde kabul edilip edilmeyeceği tespit edilmesi gerektiği-
Hasımsız davalar hariç olmak üzere, dava dilekçesi ile duruşma gün ve saati karşı tarafa tebliğ edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan davaya bakılamayacağı ve yargılama yapılamayacağı, davanın tarafları ile vekillerinin davaya ilişkin işlemleri öğrenebilmesi için; tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin kendilerine bildirilmesi ve duruşma günü ile tebligatın yapıldığı tarih arasında makul bir süre olması gerektiği, aksi takdirde tarafların hukuksal haklarının kısıtlanmış olacağı- Tüzel kişiliği olmayan, ancak 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesi anlamında işveren sıfatını taşıyan kamu kurum ve kuruluşları adına çıkarılan tebligatın, kurumun yetkili temsilcisine yapılması gerektiği, somut uyuşmazlıkta da; Somut uyuşmazlıkta; tebligatların tüzel kişiliği olmayan hastane başhekimliğine yapıldığı, ilgili bakanlığın bu sürece katılamadığından, usulsüz tebligat nedeniyle taraf teşkili sağlanmadan verilen kararın bozulması gerektiği-
Alt işverenin; bir iş yerinde yürütülen mal ve hizmet üretimine ilişkin asıl işin bir bölümünde veya yardımcı işlerde, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren alanlarda iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini, sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren olarak tanımlandığı- Alt işverene yardımcı işin verilmesinde bir sınırlama olmasa da, asıl işin bir bölümünün teknolojik uzmanlık gerektirmesinin zorunlu olduğu- 4857 sayılı İş Kanununun 2 nci maddesinde, asıl işveren alt işveren ilişkisinin sınırlandırılması yönünde yasa koyucunun amacından da yola çıkılarak, asıl işin bir bölümünün alt işverene verilmesinde “işletmenin ve işin gereği” ile “teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” ölçütünün bir arada bulunmasının şart olduğu- İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla İş Kanununun 2 nci maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verildiği, muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunduğu ve sözleşmedeki gerçek amacın gizlendiği-Muvazaanın genel ispat kuralları ile ispat edilebileceği, bundan başka İş Kanununun 2 nci maddesinin yedinci fıkrasında sözü edilen hususların, aksi kanıtlanabilen adi kanunî karineler olduğunun kabul edilmesi gerektiği- Alt İşveren Yönetmeliğinde işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin asıl işin bir bölümünde uzmanlık gerektirmeyen işlerin alt işverene verilmesi, daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile kurulan alt işverenlik ilişkisi, asıl işveren işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak hakları kısıtlanmak suretiyle çalıştırılmaya devam ettirilmesi, kamusal yükümlülüklerden kaçınmak veya işçilerin iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi yahut çalışma mevzuatından kaynaklanan haklarını kısıtlamak ya da ortadan kaldırmak gibi tarafların gerçek iradelerini gizlemeye yönelik işlemleri, ihtiva eden sözleşmelerin muvazaalı olarak açıklandığı; yine teknolojik nedenler ile uzmanlık gerektiren işin tanımının 11. maddede “İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren iş, mal veya hizmet üretiminin zorunlu unsurlarından olan, işin niteliği gereği işletmenin kendi uzmanlığı dışında ayrı bir uzmanlık gerektiren iştir.” şeklinde yapıldığı- Bakanlıklar tarafından çıkarılan düzenleyici işlemlerle (yönetmelik, yönerge, genelge vb.) bir kişi ya da kurumun vergi ve harçlardan muaf tutulmasının mümkün olmadığı, yine yargılama yetkisi bulunmayan Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanlıklarının bir kişi ya da kurumun yargılama harçlarından (ve temyiz harçlarından) muaf olduğu yönündeki görüşlerinin o kişi ya da kurumun yargılama harçlarından (ve temyiz harçlarından) muaf olduğunu göstermeyeceği gibi mahkemeleri de bağlamayacağı-
Davacı taraf, davalı kurumun posta ve kargo dağıtım işinde şoför olarak çalıştığını, davalının alt işverenlerle kurduğu ilişkinin İş Kanununun öngördüğü alt işverenlik ilişkisine uygun olmadığını, muvazaalı olarak kurulan ilişkinin bir takım yükümlülükleri ortadan kaldırmayı amaçladığını, zira çalışma süresi boyunca yaptığı işin davalının asıl işi olduğunu ve uzmanlık gerektirmediğini, ayrıca taşeron firmaların değişmesine rağmen çalışanların değişmediğini ve firmaların değişmesinden dahi haberlerinin olmadığını iddia etmiş olup mahkemece, “PTT idaresinin postaların ayrım ve dağıtım işlerini ihale yolu ile üçüncü şahıslara gördürebileceği” şeklindeki düzenleme gerekçe gösterilerek, muvazaa bulunmadığı kabul edilmişse de, mahkemece, yapılan alt işverenlik sözleşmelerinin iş hukukunun öngördüğü kamusal yükümlülüklerden kaçınmayı amaçlayıp amaçlamadığı, işçilerin iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi yahut mevzuattan kaynaklanan bireysel veya kolektif haklarını kısıtlamaya ya da ortadan kaldırmaya yönelik yapılıp yapılmadığı, alt işverenin işverenden sözleşme ile üstlendiği mal veya hizmet üretimi için belirli bir organizasyona, uzmanlığa ve hukuksal bağımsızlığa sahip olup olmadığı, alt işveren uygulamasının işçilik teminine yönelik olup olmadığının araştırılması, davalı idare ile dava dışı şirketler arasındaki ilişkinin asıl işveren-alt işveren ilişkisi mi, yoksa muvazaalı bir ilişki mi bulunduğu açıkça tespiti yapılarak karar verilmesi gerektiği- Şoför olarak çalışan davacının 100 ceza puanını doldurması sonrasında ehliyetine el konulması üzerine,  işverence iş akdinin bu nedenle son verilmesinin zorlayıcı sebep niteliğinde olduğu (İş K. mad. 24/III), davalı işverenin kıdem tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakla birlikte, ihbar tazminatı ödeme yükümlülüğünün bulunmadığı-
4857 sayılı İş Kanunu'nun 2/6 maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmünün ve aynı maddenin 7. Fıkrasında da, “Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.” hükmünün yer aldığı- Asıl alt işveren ilişkisinde ilişkinin muvazaalı veya yasadaki unsurları taşıyıp taşımadığının belirlenmesinde, biri asıl diğer hukuksal ve ekonomik bağımsızlık ile ayrı bir iş organizasyonuna sahip iki ayrı işverenin bulunup bulunmadığı, alt işveren işçilerinin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılıp çalıştırılmadıkları, alt işverene verilen işin, işyerinde asıl işveren tarafından yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin asıl işin yardımcı işlerinden olup olmadığı, Alt işverene verilen işin işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olup olmadığı; alt işverenin daha önce o işyerinde çalıştırılan bir kişi olup olmadığı; alt işverenin işe uygun yeterli ekipman ile tecrübeye sahip olup olmadığı; istihdam edeceği işçilerin niteliklerinin yapılacak işe uygun olup olmadığı; alt işverene verilen işte asıl işveren adına koordinasyon ve denetimle görevlendirilenlerden başka asıl işverenin işçisinin çalışıp çalışmadığı; yapılan alt işverenlik sözleşmesinin iş hukukunun öngördüğü kamusal yükümlülüklerden kaçınmayı amaçlayıp amaçlamadığı; yapılan alt işverenlik sözleşmesinin işçilerin iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi yahut mevzuattan kaynaklanan bireysel veya kolektif haklarını kısıtlamaya ya da ortadan kaldırmaya yönelik yapılıp yapılmadığının araştırılması ve irdelenmesi gerekeceği- 5393 sayılı Belediyeler Kanunu’nun 67. maddesi ile Belediyeler ve bağlı kuruluşlar asıl işlerini de 6. fıkradaki sınırlamalar olmaksızın alt işverenlere verebileceğinin düzenlendiği, 67. maddedeki hüküm uyarınca temizlik işleri, park bahçe işleri, bakım ve onarım, toplu ve taşıma işleri belediyenin asli işlerinden olmasına rağmen, işletmenin veya işin gereği teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren iş olup olmadığına bakılmaksızın üçüncü kişilere gördürülmesi mümkün kılınarak İş Kanunu’nun 2. maddesine istisna getirildiği- Belediyeler Kanunu’nun 67. maddesi uyarınca bir işin belediye tarafından alt işverene verilmesi, muvazaa iddialarının araştırılmasına engel teşkil etmeyeceği-