Temyiz aşamasında sunulan ve borcu söndüren bir belgenin (hizmet sözleşmesinin) varlığı karşısında savunmanın genişletilmesi yasağından söz edilemeyeceği-
Davacının, daha önce davalılar arasında muvazaalı ilişki olduğu iddiasını da içeren aynı çalışma dönemine ilişkin  dava açtığı ve bu davada . işçisi kabul edilerek yapılan hesap raporuna itibarla sonuca gidildiği ve kararın bu yönüyle de kesinleştiği görüldüğünden ve kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülerek mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınacağından, kesin hükmün varlığına rağmen kararın bozulması gerektiği-
Eldeki davayla benzer mahiyetteki uyuşmazlıklarda, verilen iş kolu tespitine ilişkin karar neticesinde, muvazaa olgusunun ortadan kalktığı; ancak anılan iş kolu tespiti kararından önceki dönemler için bu ilişkinin muvazaalı olduğu kabul edilerek uygulamalar yapıldığı, bu yönde verilen kararların Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş olduğu görüldüğünden, iş kolu tespiti kararına kadar olan dönem için, muvazaa olgusu konusundaki istikrar kazanan yargısal uygulamalar dikkate alınarak bu döneme ait davacının isteklerinin, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğu kabul edilerek değerlendirilmesi gerektiği- Mahkemece öncelikle davacının yararlandığı dönem toplu iş sözleşmeleri dosya kapsamına eklenerek, sonrasında reddedilen alacak kalemleri bakımından davacının tam ıslah dilekçesinde bu alacak kalemlerini talep ettiği dikkate alınmak suretiyle değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerektiği-
Dosyaya sunulan SGK kayıtlarına göre davalı alt işveren iş yerinde çalışan sayısı 30'un altında görünmekte olup faaliyet alanı farklı olsa da organik bağ olduğu kabul edilen diğer şirkete işçi geçişleri bulunduğundan, mahkemece, davacının iddiaları doğrultusunda birlikte istihdam veya organik bağ bulunan işverenin işçi sayısı araştırılmadan fesih tarihi itibari ile davalı şirkette çalışan sayısının 30 işçiden az olduğu ve aynı iş kolunda olmadığı gerekçesi ile diğer organik bağ bulunan şirketin işçilerinin sayıda dikkate alınamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Somut uyuşmazlıkta, mahkemenin davacının iş akdinin geçerli neden olmadan feshedildiğine dair tespitlerinin yerinde olduğu; ancak gerekçede davacının yaptığı işin güvenlik işi olduğu ve taraf beyanları birlikte değerlendirildiğinde, davalı .... Güvenlik şirketinin davalı ..... Gayrimenkul şirketine güvenlik hizmeti verdiği, güvenlik hizmetinin davalı ..... Gayrimenkul şirketi açısından yardımcı iş olarak sayılması gerektiği belirtilmişse de; mahkemece davalılar arasında asıl- alt işveren ilişkisinin bulunduğu hususu gözetilmeden hüküm fıkrasında işe iade davasının davalılardan ..... Gayrimenkul Yönetim A.Ş yönünden reddine, davacının ..... Güvenlik işyerine işe iadesine karar verildiği, ayrıca boşta geçen süre ücretindeki sorumluluk ile işe başlatmamanın mali sonuçlarına ilişkin hükümde ise davalıların müştereken müteselsilen sorumluluğuna kararı verilmesi gerekirken, sadece davalı .... Güvenlik şirketinin sorumlu tutulması hatalı olup bozma sebebi ise de, bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması gerektiği-
Davacı işçinin işe giriş tarihi olan 2012 yılında, davalı ile taşeronlar arasında imzalanan sözleşmelerin (2012 yılı temizlik, 2013 yılı Büro destek - 2014 yılı temizlik, şoförlük - 2015 yılı temizlik, şoförlük ve nitelikli hizmet alımı) olarak yapıldığı tespit edilmiş olup önceki emsaller de dikkate alındığında; davacının işe başlama tarihi olan 2012 yılı sözleşmesinin temizlik işçisi temin sözleşmesi kapsamında olduğu ve bu sözleşme ile işe alındığı ve davacının 2012 yılı itibari ile başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi olduğu anlaşıldığından ilave tediye alacağının hesaplanıp hüküm altına alınması gerektiği-
Davalılar arasında operasyon personeli sözleşmesi yapılmış olup söz konusu sözleşme ile davalı şirketin diğer şirketin de bilgi işlem saha faaliyetlerini yürüttüğü, PC yazıcı gibi cihazların bakımı ve kurulumunu gerçekleştirdiği anlaşılmakta olup davacı tanıklarının davacının bilgi işlem bölümünün SVP (Ç. Merkezi) kısmında çalıştığını, .... çalışanlarından emir ve talimat aldığını, yaptığı işin ise üretimden gelen bilgisayar, yazıcı vb. aletlerin arızalarını uzaktan bağlanıp gidermek olduğunu, iş yerinde değişik taşeron firmalar olduğunu, yaptıkları iş değişmediği halde işverenin aynı işi yapan bu firmalar arasında işçileri değişik tarihlerde sigortalı gösterdiğini, çalıştıkları dönemde aynı işi yapan ... çalışanlarının da olduğunu, işten çıkarıldıktan sonra da yine ... personeli takviye edilerek aynı işin yapılmaya devam ettiğini beyan ettikleri görüldüğünden, davalılar arasındaki ilişkinin işçi temini niteliğinde olduğu, davalı şirketin bağımsız bir organizasyona sahip olmadığı ve kesinleşen diğer dosyalarda da davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunun kabul edildiği gözetildiğinde davalılar arasındaki ilişkinin geçerli bir asıl-alt işveren ilişkisinin olmadığı kabul edilerek davacının asıl işverene işe iadesine karar verilmesi gerektiği-
Yargıtay önceki kararı ücret araştırması yönünden bozmuş, davacı tarafın temyizindeki muvazaa iddiasına karşı ise, dairece bozma ilamında mahkeme kararında dava konusu alacaklardan davalılar müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulduğundan ve davacı tarafça muvazaaya dayalı ücret farkı v.s. gibi bir alacak talep edilmediğinden, davalılar arasındaki sözleşmenin muvazaalı olduğu iddiasının sonuca etkili olmadığının anlaşıldığı belirtildiğinden, bozma ilamının muvazaa yönünden kesin hüküm teşkil etmediği- Mahkemece davalılar arasındaki sözleşme ve şartnameler, davacıların murisinin hayatını kaybettiği iş kazasına yönelik iş yerinde düzenlenen iş müfettiş raporu içerikleri incelenerek ve gerekirse tanıklarda yeniden dinlenmek suretiyle davacıların murisinin tam olarak ne iş yaptığı, murisin çalıştığı sahada davalı Genel Müdürlüğün davacı ile aynı işi yapan işçisi bulunup bulunmadığının tespiti gerektiği-  Davalılar arasındaki sözleşme konusu işin yapılan asli iş olup olmadığı, asli işlerden ise, teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olup olmadığı, yardımcı iş ise murisin hizmet alım sözleşmesine uygun olarak çalıştırılıp çalıştırılmadığı, yaptırılan iş yönünden murise emir ve talimatların kim/kimler tarafından verildiği, araç-gereçlerin nasıl temin edildiği, asıl işverenin gözetim ve denetim yükümlülüğünü aşacak boyutta ve özellikle yüklenici firmanın işverenlik sıfatını ortadan kaldıracak, onu bordro ya da kayden işveren durumuna sokacak hususların olup olmadığı üzerinde durularak, bu hususların açıklığa kavuşturulması ve özellikle de yüklenici şirketin, işyerinde davalı Genel Müdürlüğü'nden den ayrı ve bağımsız olarak kendine özgü organizasyon yapısı oluşturup oluşturmadığı hususlarının tespit edilmesi gerektiği-
Feshin geçersizliği ve işe iade davasında, asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğu takdirde, her iki işverene birlikte dava açılmasında işçi açısından yarar olduğu- Muvazaa olmadığı sürece, alt işveren işçisi ile ilgili davada istemin ve verilecek kararın, feshin geçersizliği ve işe iade yönünden alt işveren; ancak feshin geçersizliğine bağlanan işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücretinden her iki işverenin birlikte sorumluluğu kapsamında olması gerektiği- Asıl işveren ve alt işveren arasındaki sözleşmenin muvazaalı olması halinde ise, asıl işveren başlangıçtan beri gerçek işveren olduğundan, davanın tarafının asıl işveren olması gerektiği- Alt işverenin bu anlamda işverenlik sıfatı bulunmadığından, taraf sıfatının da olmayacağı- Feshin geçersizliği ve işe iade davasının alt ve asıl işveren ilişkisinde, her iki işverene birlikte açılması halinde, davacı işçi alt işveren işçisi olup, iş sözleşmesi alt işveren tarafından feshedildiğinden, feshin geçersizliği ve işe iade yükümlülüğünün alt işverende olduğu- Asıl işverenin iş ilişkisinde, sözleşmede taraf sıfat bulunmadığından, işe iade yönünde bir yükümlülüğünden sözedilemeyeceği- Asıl işverenin işe iade kararı sonrası, işçinin işe başlamak için başvurması ve alt işverenin işe almamasından kaynaklanan işe başlatmama tazminatı ile dört aya kadar boşta geçen süre ücretinden alt işverenle birlikte sorumluluğunun bulunduğu- Zorunlu dava arkadaşlığı dışında, bir kişinin dahili dava yolu ile davaya dahil edilmesi ve hakkında hüküm kurulmasının mümkün olmadığı- Davacının yardımcı iş kapsamında alt işveren işçisi olarak çalıştığı, davacının son çalıştığı işveren ile davalı belediye arasında asıl işveren - alt işveren ilişkisi olduğu, davacı vekili muvazaa iddiasında bulunmadan davayı sadece asıl işveren belediyeye karşı açtığı anlaşılmakla, davacının son işvereni olan şirkete husumet yöneltilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilmesi gerektiği-