Zorunlu dava arkadaşlığı dışında, bir başka gerçek ya da tüzel kişinin dahili dava yolu ile davaya dahil edilmesi ve hakkında hüküm kurulmasının mümkün olmadığı, sadece HMK 124. maddesi kapsamında husumette yanılma halinde gerçek tarafa dava dilekçesi tebliğ edilerek taraf teşkili sağlanacağı- Dava dilekçesinde; davalı olarak sadece, T.C. Sağlık Bakanlığı'na izafeten Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu'nun gösterildiği, mahkemenin ara kararı üzerine davacı vekilince son alt işveren olan şirketin davaya dahil edildiği görülmüşse de, alt-asıl işverenler arasında zorunlu dava arkadaşlığından söz edilemeyeceği, anılan şirketinin davaya dahil edilerek, aleyhine hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davalı aleyhine dava açanlar tanık olarak dinlenmiş ise bu işçilerin tanıklıklarına ihtiyatlı yaklaşılması gerektiği- Hüküm altına alınan alacakların net mi, yoksa brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin infazda tereddüde yol açacağı-
İşçinin asıl işverenden alınan iş kapsamında ve değişen alt işverenlere ait işyerinde ara vermeden çalışması halinde, işyeri devri kurallarına göre çözüme gidierek, değişen alt işverenlerin, işçinin iş sözleşmesini ve doğmuş bulunan işçilik haklarını da devralmış sayılacağı, iş sözleşmesinin tarafı olan işçi veya alt işveren tarafından bir fesih bildirimi yapılmadığı sürece, iş sözleşmeleri değişen alt işverenle devam edeceğinden, işyerinde çalışması devam eden işçi açısından, feshe bağlı haklar olan ihbar ve kıdem tazminatı ile izin ücreti talep koşulları gerçekleşmiş sayılmayacağının kabul edileceği- Süresi sona eren alt işverence işçinin iş sözleşmesinin feshedilmesi halindeyse, yapılan fesih bildirimi ile iş ilişkisi sona ereceğinden, işçinin daha sonra yeni alt işveren yanındaki çalışmalarının yeni bir iş sözleşmesi niteliğinde olduğu ve bu durumda feshe bağlı hakların talep koşulları gerçekleşeceğinden, feshin niteliğine göre hak kazanma durumunun değerlendirilmesi gerekeceği- Taraflardan birinin iş sözleşmesini feshetmesi halinde fesih bildirimi ile iş ilişkisi sona ereceğinden işçinin daha sonra yeni alt işveren yanındaki çalışmaları yeni bir iş sözleşmesi niteliğinde kabul edilerek, ödenmemiş işçilik alacaklarının varlığı nedeniyle davacının iş akdini haklı nedenle feshettiği kabul edilerek, kıdem tazminatı isteminin kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu- Davalı aleyhine dava açanlar tanık olarak dinlenmişse bu işçilerin tanıklıklarına ihtiyatlı yaklaşılması gerektiği- Hüküm altına alınan alacakların net mi, yoksa brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesinin infazda tereddüde yol açacağı-
Rücuan tazminat istemine ilişkin davada, Mahkemece öncelikle davalılar arasındaki hukuki ilişkinin niteliği, bir başka ifade ile asıl işveren-alt işveren ilişkisi olup olmadığı hususunun tereddüte yer vermeyecek şekilde saptanması gerektiği- Bu belirleme yapıldıktan sonra, Belediye Başkanlığı'nın asıl işveren sıfatı olmadığının tespiti halinde davalı, 3. kişi olarak kabul edilerek olayın meydana gelmesinde sorumluluğu bulunup bulunmadığının irdelenmesi ile neticesine göre karar verilmesi gerektiği-
Davacı vekilinin dava dilekçesinde davacının ne zaman işe başladığının, iş akdinin ne zaman sona erdiğinin açıklanmadığı, mahkemece bu hususun açıklatılmadığı, karar gerekçesinde de davacının işe başlama ve işten çıkarılma tarihlerinin yazılmadığı, iş güvencesinden yararlanabilmek için gerekli 6 aylık kıdem şartının oluşup, oluşmadığının tespit edilip, yazılmadığı, Bölge Adliye Mahkemesinin kararında da bu hususlara değinilmediği anlaşılmışsa da, dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının davalı alt işveren nezdinde ...-.. tarihleri arasında çalıştığı, iş akdinin feshinden sonra, yine asıl işverenim alt işvereni olan Ltd. Şirketinin aldığı ihalede tekrar çalışmaya devam ettiği ve ihalede çalışanların sayısının 30' dan fazla olup, kıdeminin 6 aydan fazla olduğu anlaşıldığından bu eksiklikler sonuca etkili görülmediği- Davacı lehine hükmedilen 4 aylık boşta geçen süre ücreti ve diğer haklardan davalıların birlikte sorumluluğuna karar verilmemesi ve davacı asıl işveren nezdinde işe başlatıldığından davalı şirket aleyhine hatalı şekilde işe başlatmama tazminatına hükmedilmesinin temyize konu edilmediğinden bozma sebebi yapılmadığı-
Davacı muvazaa tespiti yapılan sözleşmeden sonraki sözleşmeler kapsamında sonradan işe girdiğinden “davacının muvazaa tespiti yapılan dönem sonrası” gerekçesi ile önceki muvazaa tespit kararının esas alınmamasının hatalı olduğu- Mahkemece sonraki sözleşmenin muvazaalı olup olmadığı, asıl-alt işveren ilişkisinin unsurlarını taşıyıp taşımadığı yönünden inceleme yapılması gerektiği- Muvazaa tespit edilen hizmet alım sözleşmesi döneminden sonra yapılan ve davacının çalıştırılmaya başlandığı ihale döneminin ayrıca incelemeye tabi tutularak, yeni dönemde yapılan hizmet alım sözleşmesinin kanunda belirtilen asıl-alt işverenlik unsurlarını taşıyıp taşımadığı, hizmet alım sözleşmelerinin işçi teminine yönelik bulunup bulunmadığı ve muvazaalı bir ilişki olup olmadığının belirlenmesi ve bu kapsamda davacının tabi olduğu hizmet alım sözleşmeleri ve ekleri diğer delillerle birlikte incelemeye tabi tutularak ve mahallinde uzman bilirkişiler marifetiyle keşif yapılarak hizmet alım sözleşmesine konu olan işin “asıl ya da yardımcı iş” olup olmadığı, dava dışı firmaların üstlendiği mal veya hizmet üretimi için belirli bir organizasyona, uzmanlığa ve hukuksal bağımsızlığa sahip olup olmadığı, başka bir anlatımla üstlendiği işe ilişkin ekonomik faaliyetin bağımsız yönetimini üstlenip üstlenmediğinin, yani asıl-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olup olmadığının tereddütsüz biçimde tespit edilmesi gerektiği-
Üretim aşamalarında davalı Genel Müdürlük tarafından bedelsiz olarak yükleniciye bırakılan makine ve teçhizatların da kullanılması, davalı Genel Müdürlüğün kendisine sunulan iş programını veya projeyi yeterli bulunmaması halinde tespit edilen noksanlıkların davalı tarafından verilen süre içerisinde giderilmesi zorunluluğu, yüklenicinin çalıştıracağı işletme müdürü, proje mühendisi, vardiya daimi nezaretçisi, teknik nezaretçinin en az sayısı ve meslek kıdeminin davalı idare tarafından belirlenmesi, idarenin, uygunsuz davrandığı, görevlerini yerine getirmekte yetersiz olduğu kanısında olduğu veya işyerinde çalıştırılmasında sakınca gördüğü her kademe ve nitelikteki elemanların iş başından ve işyerinden uzaklaştırılmasını isteyebilmesi gibi tespitler karşısında, "anahtar teslimi" olarak kabul edilemeyecek bir sözleşme ile kendisine olağan denetim sınırlarını aşacak şekilde yetkiler tanınmış olan davalı Genel Müdürlüğün asıl işveren, diğer davalı Kömür İşletmeleri AŞ.'nin ise alt işveren olarak kabul edilmesi gerektiği- Maden ocağında meydana gelen yargılamaya konu iş kazasının 301 kişinin ölümüne ve 486 kişinin yaralanmasına yol açtığı, son yüz yılın en büyük iş kazalarından birisi olan bu iş kazasının yalnızca iş kazasına uğrayanlarda veya kazalıların yakınlarında değil toplumun genelinde derin bir üzüntü meydana getirdiği, böylesine bir faciada hüküm altına alınan manevi tazminat tutarları değerlendirilirken manevi tazminatın caydırıcılık unsurunun öne çıkması gerektiği-
Fazla çalışmanın günlük 3 saatten fazla olamayacağına ilişkin bir içtihat olmadığı- Faiz başlangıcının davalı işverenler fazla mesai alacağı bakımından temerrüde düşürüldükleri tarih olması gerektiği-  Mahkemece, yargılama giderine ilişkin kurulan hükümde taraflarca ne tür ve toplamda ne kadar yargılama gideri yapıldığının denetime elverişli şekilde açıklanması ve dökümünün yapılması gerektiği- Davalı taraf, işyerinde Bölge Çalışma Müdürlüğü iş müfettişi tarafından yapılan denetim sonucunda bilirkişi ve mahkemenin kabul ettiği 1,5 saatten daha fazla ara dinlenmesi tespiti yapıldığını ve buna ilişkin olarak rapor düzenlendiğini savunmakta olup öncelikle hakimin davayı aydınlatma görevi kapsamında sözü edilen Bölge Çalışma Müdürlüğü raporu getirtilerek, ara dinlenmesinin 1,5 saatten fazla olup olmadığı hususu bu rapordaki verilerle birlikte yeniden değerlendirilme yapılması gerektiği- Mahkemece davacının dönemlere göre ücretlerinin bordrolar ve banka kayıtlarını esas alarak belirlenip hesaplamanın doğru ücrete göre yeniden yapılması gerektiği-