Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ve ihya olarak kabul edilemez) ve imar-ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı ya da tesbit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ve ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerektiği- Taşınmazın niteliği, üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç ve sürecinin takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında hava fotoğrafları ve topografik haritalardan yararlanmak suretiyle belirlenmesi gerektiği-
TMK'nun 713/2. maddesi bakımından kazanma süresi ve tapu kaydının hukuki değerini yitirdiğinin kanıtlanması durumunda mülkiyetin kazanılabileceği-
Kardeşin kullanımının malik sıfatıyla olmayıp izafeten olduğunun kabulü gerekeceği, bu nedenle davacıların malik sıfatı ile zilyetliklerinin en erken satış tarihi olan 1973 tarihinde başladığı, buna göre de payın intikal gördüğü 1992 tarihine dek 20 yıllık olağanüstü kazındırıcı zamanaşımı süresinin gerçekleşmediği- Mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin davaların, dava tarihi itibarıyla tapuda kayden malik olan kişilere karşı, ölü iseler belirlenecek mirasçılarına karşı açılmaları gerekeceği, kayıt malikleri mirasçı bırakmadan ölmüşler ise, son mirasçı devlet olacağından, Maliye Hazinesi'nin davada yer almak durumunda olduğu, davada kayıt maliklerinin mirasçıları araştırılıp davaya dahil edilmemiş ise de; davacıların dayandıkları hukuki sebep yönünden temyiz eden davalı Hazine'nin somut olayda TMK'nun 501. maddesi uyarınca son mirasçı sıfatıyla davada yasal hasım durumunda olduğu, o halde davacılar vekilinin belirtilen paylar yönünden davayı takipsiz bırakma beyanı ve sonrasında dosyanın yenilenmemesi karşısında, üç aylık yenileme süresinin geçtiği de nazara alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekeceği- TMK'nun 713/2 maddesi hükmüne dayalı olarak açılan davanın başarıya ulaşması halinde dahi harç, yargılama gideri ile avukatlık ücretinden davalıların sorumlu olmadıkları-
Mahkemece; 597 parsel sayılı taşınmaz hakkında kadastro mahkemesinde yargılama devam ederken yapılan 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulamasının yok hükmünde olduğu, çekişmeli taşınmazın Kadastro Mahkemesinin 2002/5 – 2002/18 sayılı kararıyla orman niteliği ile tescil edilen 597 sayılı parsel içinde kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olmadığı-
Mülkiyetin kazanıldığı tarihte 5403 sayılı Kanun'un yürürlükte olmadığı- Teknik bilirkişi krokisi eklenmek suretiyle taşınmazın ifrazının mümkün olup olmadığının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü'nden, imar planı kapsamında olduğunun belirlenmesi halinde ... Belediye Başkanlığı'ndan sorularak belirlenmesi, ifrazının mümkün olması durumunda B ile gösterilen bölümün tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline, aksi halde, 3402 sayılı Kanunun 15/2.maddesi hükmü uyarınca davacının kullanımındaki bölümün taşınmazın tamamına oranlanmak suretiyle davacı payının belirlenmesi, ondan sonra elde edilecek sonuca göre paylı mülkiyet hükümleri çerçevesinde iptal ve tescile karar verilmesinin düşünülmesi gerekeceği-
Usul ve yasaya uygun şekilde alınan bilirkişi raporları ile dava konusu yapılan parselin 68 m2 bölümünün kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığı belirlendiğine göre, davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı, mahkemece yenileme kadastrosu nedeniyle hüküm kurulan parselin kaydının kapandığı parsel olduğu gözden kaçırılarak ve hükmün infazına olanak vermeyecek şekilde eski parsel üzerinden iptal ve terkine karar verilmesinin isabetsiz olduğu- Mahkemece kaydı kapatılan parselin kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı belirlenen bölümünün, yeni oluşan parselin hangi bölümüne isabet ettiğinin, bu suretle bu parsele ait tapu kaydından iptal ve terkine karar verilmesi gereken miktarını mahallinde yapılacak keşif sonunda alınacak teknik bilirkişi raporu ile belirlemek ve krokiye işaretlettirilmesi ve sonucunda bu parsel ile ilgili bu bölüm yönünden hüküm kurulması gerektiği-
Tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan malikin, tanınmayan, hatırlanmayan, adresi tespit edilemeyen, kendilerine tebligat yapılamayan, mirasçıları belirlenemeyen, uzun yıllar önce ölmüş ya da taşınmış bir şahıs olduğu (TMK. mad. 713/2)- Kadastro tutanağındaki bilgilere göre; tapu kaydının iptali istenen malikin tanınan ve bilinen kişi olması karşısında, kazanma koşullarının gerçekleştiğini kabule olanak olmadığından, tapu kaydının iptali ile adına tescil istemli davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
TMK’nun 713/2. fıkrasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davalarında ancak kayıt malikinin mirasçı bırakmadan ölmüş olması halinde TMK’nun 501. maddesi uyarınca son mirasçı sıfatıyla dava Hazine’ye yöneltilerek açılacağı veya daha sonra bu durumun anlaşılması halinde anılan madde gereğince davanın Hazine’ye yöneltileceği, bu davalarda belediyenin hiç bir durumda husumetinin bulunmadığı, belediye yönünden davanın husumet yokluğu sebebiyle reddi gerekeceği-
Davada TMK'nın 713/2. maddesinde yer alan “ölüm” sebebine dayanıldığına göre, iddia ve savunma doğrultusunda tarafların delillerinin dayanılan sebep dikkate alınarak toplanması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre işin esası ile ilgili bir hüküm kurulması gerektiği-
TMK. mad. 713/2 gereğince açılan davalar, kamu düzeni ağırlıklı davalar olup, bir bakıma mahkemece res’en araştırma ve inceleme yapma zorunluluğu olduğu ve bu davaların kayıt maliklerine kayyım atanmak suretiyle yürütülmeyeceği, inceleme ve araştırma yapılarak taraf teşkilinin sağlanması ve taraf delilleri değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerektiği-