Hazine'nin tek taraflı olarak işgal tazminatı yönünden birtakım belgeler düzenlemiş olmasının işleyen zilyetliği kesmeyeceği-
Tapu ve zilyetlikle ormandan yer kazanılamayacağı-
Suriyeli kişilere ait taşınmaz­lara devlet tarafından el konulduğundan, bu tür yer­lerin zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığı-
Tapulu taşınmazın haricen satışı, elbirliği mülkiyetinde bir kısım mirasçıların davayı kabulleri hukuken geçerli sonuç doğurmasa da, tapulu taşınmazın harici satışa dayanarak 20 yıldan fazla kullanılmış olması tapu kaydının hukuki değerini yitirmesi sonucunu doğuracağı-
Kural olarak mirasçılar arasında kazandırıcı zaman aşımı hükümlerinin uygulanamayacağı, ancak paylı mülkiyette paydaşlar birbirine karşı üçüncü kişi durumunda olup koşullar oluştuğu takdirde bir payın olağanüstü zaman aşımı ve zilyetlikle kazanılmasının mümkün olacağı, taşınmazın davacı tarafından 20 yıldan fazla süre ile tasarruf edilmiş olduğu ispatlandığı takdirde, dava konusu taşınmazlara ait tapu kayıtlarının hukuki değerini yitirme imkânı olacağı, ayrıca imar uygulamalarının da zilyetliğe etkisi olmayacağından mahkemece bu ilkeler doğrultusunda gerekli incelemelerin yapılarak karar gerekeceği-
Kadastro tespiti sırasında tespit harici bırakılan bir yerin ancak, imar ihya edildikten sonra 20 yılı aşan zilyetlikle 3402 sayılı Yasanın 14 ve 17.maddelerindeki koşulların gerçekleşmesi halinde kazanılabileceği, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17.maddesinde yer alan koşullarından birisinin de taşınmazın il ve ilçe imar planları kapsamında olmaması gerektiği-
Maki komisyonlarının yaptıkları işlemlerin geçerli olup, maki komisyonlarınca makilik alan olarak ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca oluşturulan tapulara değer verilmesi gerektiği-
Kayıt malikinin ölüm gününden dava tarihine kadar davacının 20 yıldan fazla süreyle tasarrufta bulunduğu kanıtlandığı taktirde tapu kaydının TMK, nun 713/2. maddesi karşısında hukuki değerini yitireceği ve davacının tescil hakkının doğacağı-
Dava konusu taşınmazın tespit tarihinde yürürlükte bulunan yasa hükümlerine göre orman niteliğinde çalılık olması nedeniyle tesbit dışı bırakılarak orman olduğu belirlendiğine göre, taşınmazın orman olmadığı hususunun ancak yörede yapılıp kesinleşecek orman tahdidi dışında kalması halinde kabul edilebileceği- Bu durumda, tahdidin kesinleşmesi tarihi zilyetliğin başlangıcına esas teşkil edeceği yani yörede yapılacak orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar, taşınmazın orman sayılan yerlerden olma özelliğini sürdüreceğinden daha önceki tarihlerdeki zilyetliğe değer verilemeyeceği-
3533 sayılı zorunlu Tahkim Yasası’nın 4.maddesi uyarınca; katma bütçe ile idare edilen daireler, belediyeler, özel bütçe ile idare olunan daire ve müesseselerden biriyle genel bütçeye dahil dairelerden biri arasında çıkan uyuşmazlıkların, o yerdeki yüksek dereceli hukuk mahkemesi başkanı ve ya hakimi tarafından hakem sıfatıyla çözümlenmesi öngörüldüğünden, davacı Vakıflar Genel Müdürlüğü ile davalı Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Zorunlu Tahkim Yasasına Tabi kuruluşlardan olması sebebiyle bunlar arasındaki uyuşmazlıkların zorunlu olarak 3533 sayılı Yasaya göre çözümleneceği - Ancak dava konusu taşınmazda davacı Vakıflar Genel Müdürlüğünün kendi payı yanında mazbut vakıfların da payı olduğundan, davacı Vakıflar Genel Müdürlüğünün sadece kendi payı yönünden uyuşmazlığın hakem sıfatıyla çözümlenmesi gerektiği gözetilerek ayırma kararı verilmesi gerekeceği-