TMK.nun 713/1 ve 3. fıkrasına dayalı olarak açılan tescil davalarında Hazine ve ilgili Kamu tüzel kişilerinin kanuni hasım durumunda olup her türlü yargılama giderleri ile sorumlu tutulamayacakları, bu tür davalarda tüm yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına eksik harcın davacı taraftan alınmasına davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verileceği-
Tapu iptali ve tescil davası, tapudaki kayıt düzeltilmesi davasının sonucuna bağlı olup mahkemece her iki dava dosyası tefrik edilerek tapu kaydının düzeltilmesine ilişkin davanın, ön mesele yapılarak sonucun beklenmesi, ondan sonra tapu kaydının hukuksal değerini yitirip–yitirmediği ve davacı lehine kanunda öngörülen koşulların gerçekleşip-gerçekleşmediğinin belirlenmesi gerekirken hatalı değerlendirme sonunda, aynı hükümle tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline ve bir sonraki hüküm fıkrasında da 245 ada 42 parselin tapu kaydının düzeltilmesine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı tescil talepli davalarda sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesi için mahalli bilirkişilerin komşu köylerden seçileceği ve tespit tutanağı bilirkişileri ile birlikte taşınmaz başında dinlenmesi gerekeceği-
TMK.nun 713/1 ve 3. maddeleri gereğince açılan tescil davalarında Hazine ve ilgili kamu tüzel kişilerinin, yasal hasım durumunda olup her türlü yargılama giderleriyle sorumlu tutulamayacakları, bu tür davalarda tüm yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına, eksik harcın davacı taraftan alınmasına, davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verileceği, mahkemece davalı tarafın yargılama gideri ile sorumlu tutulmasının bu bakımdan doğru olmadığı-
Tapusuz taşınmazların 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14 ve TMK.nun 713. maddeleri uyarınca olağanüstü zamanaşımı yoluyla kazanılabilmesi için anılan maddelerde yazılı koşulların davacı lehine gerçekleşmesi yanında, ekonomik amaca uygun eylemli zilyetlik ve tasarrufun da somut olarak kanıtlanmasının gerekeceği, dairemizin yerleşmiş inançlarının da bu yönde olduğu, davacının "hayvan gübresi dökmek" şeklindeki kullanımının ekonomik amaca uygun zilyetlik olmadığı, hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu Kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktarın sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyeceği-
Yürürlüğünün durdurulması kararının verildiği 17.3.2011 tarihinden önce açılmış bulunan davalar bakımından maliki 20 yıl önce ölmüş ve o tarihten dava tarihine veya kayıt maliki adına bulunan tapu kaydının intikal gördüğü tarihe kadar diğer kazanma koşulları yanında 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş ise, bu tür davalar bakımından kazanılmış (müktesep) hakkın kabulünün gerekeceği-
Anayasa’nın yürürlüğünün durdurulması kararının verildiği 17.03.2011 tarihinden önce açılmış bulunan davalar bakımından maliki 20 yıl önce ölmüş ve o tarihten dava tarihine veya kayıt maliki adına bulunan tapu kaydının intikal gördüğü tarihe kadar diğer kazanma koşulları yanında 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş ise, bu tür davalar bakımından kazanılmış (müktesep) hakkın kabulünün gerekeceği, uyuşmazlığa konu yapılan tapu kaydı; malikin ölüm tarihinden itibaren 20 yıllık kazanma süresi geçtikten sonra intikal görmüş ise bu tür intikal gören kaydın hukuken bir değer taşımayacağı ve intikal maliklerine herhangi bir hak bahşetmeyeceği-
12.06.2009 tarihli ziraat bilirkişinin raporundaki belirlemelere, özellikle toprağın işlenmemiş olması, üzerinde otsu bitkilerin yer alması, köylülerce mera olarak nitelendirilen otsu bitki türünün bulunması, taşınmaz üzerindeki ağaçların yabani erik ve çam olması gibi veriler dikkate alındığında bu yerde zilyetlikle edinme koşullarının gerçekleşmediği anlaşılmakla davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Davada kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanıldığına göre, kazanmayı sağlayan zilyetliğin davalıya karşı kanıtlanmasının gerekeceği, hukuki niteliği yanında maddi olaylardan sayılan zilyetliğin, tanık dahil her türlü delille kanıtlanmasının mümkün bulunduğu-