Taşınmazın sadece sürülmüş olmasının ekonomik amaca uygun zilyetliğin kabulü için başlı başına yeterli olmadığı, ayrıca, davalı Hazine taşınmazın mera niteliğinde bulunduğunu savunduğu halde, taşınmaz bakımından yöntemine uygun biçimde kadim mera araştırmasının yapılmadığı, bunlardan ayrı; Yenimahalle Tapu Müdürlüğü 01.04.2011 tarihli karşılık yazısında (ekinde bulunan o yer Kadastro Müdürlüğü'nün 21.03.2011 tarihli yazısı kapsamında), dava konusu taşınmazın 84279, 84280, 84281 nolu parselizasyon planı kapsamında Hazine adına ihdasen uygulamaya dahil edildiğinin bildirildiği, ne var ki, mahkemece, hüküm kurmaya yakın tarihli olarak taşınmazın idari yoldan tapu kaydının oluşup oluşmadığının tekrar araştırılmadığı, bu durumun, çifte tapunun önlenmesi bakımından gerekli olduğu-
Paftasında gösterildiği tarihten itibaren makul sayılabilen süre içerisinde açılmış bulunan davalara bakılmasının ve paftasında gösterildiği tarihten geriye doğru kazanmayı sağlayan sürenin nazara alınmasının gerekeceği, mahkemece kazanma süresi ve koşullarının davacı yararına gerçekleşmediği ve tespitten itibaren dava tarihine kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin dolmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin gerekeceği-
HMK. nun 290. maddesi gereğince, taşınmaz ve çevresini gösterir yakın plan ve panaromik fotoğrafların birlikte keşfe götürülecek bilirkişi fotoğrafçı aracılığıyla çektirilerek keşfi yapan Hakim tarafından onaylandıktan sonra dosyaya eklenmesinin gerekeceği-
Tescil konusu taşınmazın, 27.03.2007 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında paftasında yol olarak gösterilen bir yer olduğu, böyle bir yerin kazanılabilmesi için kamunun yararlanmasına terk ve tahsis edilen yerlerden bulunmamasının, kadim yol olmamasının ve paftasında gösterildiği tarihten itibaren 20 yıldan fazla süre ile koşullarına uygun olarak tasarruf edilmiş olmasının gerekeceği, somut olayda; çekişme konusu yerin, 27.04.2007 tarihinde paftasında yol olarak gösterildiği, eldeki davanın ise 14.09.2010 tarihinde açıldığı, Dairemiz’in yerleşmiş uygulamalarına göre, paftasında gösterildiği tarihten itibaren makul sayılabilen süre içerisinde açılmış bulunan davalara bakılmasının ve paftasında gösterildiği tarihten geriye doğru kazanmayı sağlayan sürenin nazara alınmasının gerekeceği-
Davanın kayyım huzurunda yürütülmesine karşı koymamasının dahi bir önemi ve hukuki kıymetinin bulunmadığı, tekrar belirtmek gerekir ki; bu tür davalarda Hazine’nin son mirasçı sıfatıyla TMK. nun 501. maddesi gereğince yer alabileceği ve Hazine’ye husumet yöneltileceği, mülkiyet hakkının, Anayasa ve yasalarda güvence altına alındığı, tapu iptali ve tescil davalarında öncelikle husumetin kayıt malikine, kayıt maliki ölmüş ise saptanacak mirasçılarına yöneltilerek açılacağı, ancak, kayıt maliki ve mirasçılarına yöneltilerek açılmış bir davanın bulunmadığı-