Mahkemece, davacı vekiline takip konusu borcun doğumuna ilişkin temel ilişki konusunda delillerini sunması için süre verilmesi, sunduğu delillerin toplanması, davacı ve davalı borçlunun varsa ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, gerektiğinde davacı ve borçlunun isticvabı ile borcun doğumunun tespiti; daha önce doğduğu ispatlandığı takdirde buna ilişkin dava koşulunun gerçekleştiği kabul edilerek işin esasına girilip yasal maddeleri açıklanan iptal nedenlerinin oluşup oluşmadığı irdelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği, aksi durumun tespiti halinde ise borcun doğumu tasarruf tarihinden sonra ise davanın ön koşul yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasının görülebilmesi için borçlu hakkında yapılan ve kesinleşen takibin ve dolayısıyla davacının alacağının davanın kesinleşmesine kadar var olması gerekeceği, davacı alacaklı vekili, borcun ödendiğini belirttiğinden, mahkemece borcun ödenip ödenmediği araştırılarak, ödenmiş olduğunun anlaşılmış olması halinde konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-
Avukatın başka bir şehirde davası olması nedenine dayanarak duruşmaya iştirak edemediği, başka bir şehir adliyesinde duruşması olmasının hayatın olağan akışına uygun olduğu, fakat; mazeret beyanına göre, mazeretini delillendirmek üzere süre verilerek ve söz konusu kararın da davacıya tebliğini sağlayarak, süre sonunda karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmazın, kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun doğumundan önce miras taksim sözleşmesi ve aynı gün borçlu tarafından yapılan ve muris tarafından kabul edilen feragat sözleşmesi ile mirasçılar arasında paylaştırıldığının ve borçlunun davalı lehine mirastan feragat ettiğinin anlaşıldığı, murisin ölümü üzerine daha sonra tapunun davalıya devredildiği, borcun doğumundan önce başlayan bir süreçte yapılan işlemin, alacaklıdan mal kaçırma amacı ile yapıldığından söz edilmesi mümkün olmayıp, borçlunun asıl tasarrufunun borcun doğumundan önce yaptığı mirastan feragat sözleşmesi olup, bu sözleşme iptal edildiği ve geçersiz olduğu ispat edilmediğinden, tapu işlemi bu sözleşmenin infaza konulması niteliğinde olduğundan davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Borçluya ödeme tebliğ edildiği adreste oturduğu sabit olduğu halde bu adreste haciz yapılmayıp, borçlunun oturmadığı adreslerde tutulan tutanakların İİK’nun 105. maddesi anlamında aciz belgesi olarak kabulüne imkan bulunmadığı, bu halde açılan davanın dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Muvazaalı icra takibinin alacaklı yönünden iptalinin dava edilebileceği (İİK 277 vd.)- Davalı borçlunun eldeki dava açıldıktan ve karar verildikten sonra vefat etmesi ve mirasçıların mahkeme kararı ile murisin mirasını reddetmesi ve bu red kararının kesinleşmesi halinde, mahallin Sulh Hukuk Hakimine durum bildirilerek mirasın iflas kurallarına göre tasfiyesinin sağlanması, anılan mahkemece atanacak ve yetkilendirilecek tereke temsilcisinin huzuru ile tasarrufun iptali davasına devam olunması gerekeceği-
Davalı borçlunun, üçüncü kişi tarafından bonoya dayalı başlatılan icra takibinde, "sürelerden feragat ediyorum, tüm maaşım üzerine haciz konulmasına muvafakat ediyorum" şeklinde beyan vermediği, üçüncü kişi alacaklının takiple ilgili araştırma yaparak borçlunun maaşlına haciz koyduğu görüldüğünden, muvazaalı olarak yapıldığı iddia edilen maaş haczinin iptaline ilişkin davanın reddi gerektiği-
Bankaya olan borçlarını ödeyemeyen borçlunun, maliki olduğu bir taşınmazı satarken nesnel olarak alacaklısının zarara uğrayacağını öngörebilecek mevkide olduğu; bu öngörünun ızrar kastına vücut vereceği- Davalı üçüncü kişinin de borçlunun kayınpederi olup yakın akrabası olduğu- Onun aciz halini ve ızrar kastını yine nesnel olarak bilebilecek konumda olduğu- Böyle olunca mahkemece davalı 3.kişi tarafından taşınmazın elden çıkarıldığı ve yeni malike husumet yöneltilmediği gözetilerek İİK'nın 283/2 maddesi uyarınca davanın kabulüne karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı-
Satılan taşınmaz üzerinde ipotek ve haciz kayıtları varsa, alıcı taşınmazı bu kayıtlarla yükümlü olarak satın almış olacağından, satışın bunların tamamı üzerinden yapıldığının kabulü gerekeceği- Bu nedenle oransızlığın belirlenmesinde tapu kaydındaki ipotek ve haciz miktarının da göz önünde tutulması gerekeceği- Haciz tutanağı borçlunun terk ettiği adreste tutulmuş ise bu tutanağın da geçici aciz belgesi niteliğinde sayılamayacağı; bu açıklamalara göre somut uyuşmazlıkta borçlu adresinin kapalı olması nedeniyle mal haczi yapılmadığına ilişkin tutanağın da, geçici aciz vesikası niteliğinde sayılmayacağı-
3.kişinin muvazaalı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun muvazaalı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesini önlemek amacıyla muvazaalı bir işlem yapılmış olması gerekeceği- Davacının bu davadaki amacının alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamak olduğu- BK'nun 18. maddesine göre muvazaa nedeniyle açılan iptal davalarında davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı gibi, bu davalarda hak düşürücü sürenin de uygulanmayacağı-