Dava konusu taşınmaz üzerinde davacı bankanın ipoteği mevcut olup, anılan taşınmaz davacı bankanın ipoteği ile birlikte borçlu tarafından oğlu olan davalı üçüncü kişiye satıldığı, davacı tarafından davalılar aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapıldığı ve dava konusu taşınmaz ihale edildiği, davalı 3. kişi tarafından ihalenin feshi davası açıldığından ihale henüz kesinleşmemiş olduğu uyuşmazlıkta; davacı bankanın ipoteği limit ipoteği olup ipotek miktarından davalılar borçlu ve taşınmazın yeni maliki 3. kişi birlikte sorumlu olduğu- İcra takibi ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılmış olmakla taşınmazın satış bedeli ipotek miktarını karşıladığından eldeki davanın hukuki yarar yokluğundan ve rehin açığı belgesi alınarak davalı borçlu aleyhine yapılmış yeni bir takip bulunmadığından aynı zamanda dava koşulu yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemi-
Tasarrufun iptali davasında, davaya konu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen gerçek değerleri arasında fahiş fark bulunmadığı, davalı 3.kişilerin kötüniyetli olduğunun ispatlanamaması sebebiyle kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Tasarrufun iptali davasının açılması koşullarından birisinin de takip tarihinde kesinleşmiş bir alacağın bulunması olduğu- Davalının kendi beyanına göre eşi için çekilen krediye teminat olması için taşınmazın ipotek verilmesi sırasında davalı borçlunun diğer davalı adına vekil olarak hareke etmesinin hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı üzerinde durularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Davacının katkı payı alacağının bulunduğuna ilişkin mahkeme kararının mevcut olduğu da nazara alınarak o davanın kesinleşmesinin beklenmesi, ayrıca muvazaaya ilişkin olarak değerlendirme yapılarak borçlu ile 3. kişi arasında belirtilen arkadaşlık ilişkinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi ve bunun sonucunda yapılan tasarrufun muvazaalı olup olmadığının irdelenmesi gerektiği-
Muvazaaya dayalı davalarda (TBK 19) davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı- Davacının açtığı alacak davasının sonucu beklenerek davacının alacaklı olduğu belirlendiği takdirde TBK 19 gereğince danışıklı işlemin var olup olmadığı konusunda değerlendirme yapılması gerektiği-
TBK'nun 19 maddesi gereğince açılan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davalarında icra takibi ve aciz belgesi bulunma zorunluluğunun olmadığı-
İİK. 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkının, davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı- TBK. mad. 19 gereğince muvazaalı senet ve bu senede dayalı olarak yapılan icra takibinin iptali istemine ilişkin davada, davalı borçlu ile davalı üçüncü kişi arasındaki senedin ve bu senede istinaden yapılan icra takibinin muvazaalı olduğu anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasının kabulü ile dava konusu senedin ve icra takibinin davacıların alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptaline, icra takip dosyasından davalıya yapılan ödemelerin tahsili ile davacılara (takip konusu alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak) ödenmesine karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece, davalılar arasındaki dava konusu senetlerin gerçek bir borcu içermediği muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne dava konusu senetler ile bu senetlere yönelik yapılan takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun adresinde yapılmış olan haciz sırasında hacze kabil mal olmadığı belirlenmiş olup icra dosyasına göre borcu karşılayacak değerde malı olmadığı anlaşıldığından, aciz halinin varlığının kabul edilmesi gerektiği- Namı müstear sebebine dayalı tasarrufun iptali davasında dava konusu aracın borçlu tarafından davalı oğlu adına alınıp alınmadığının araştırılması gerektiği- Daha önce başka bir mala (taşınmaza) ilişkin olarak açılan tasarrufun iptali davasının kabul edilip edilmediğinin ve alacağın bu önceki dava ile karşılanıp karşılanmadığının araştırılması gerektiği-