Davacı tarafın tasarrufa konu edilen taşınmaz üzerinde hacizlerinin olduğundan, tasarrufun iptali davası açmasında hukuki yararının olmadığı-
"Davalı borçlu ve üçüncü kişinin arkadaş oldukları, üçüncü kişinin aylık 1.500 TL maaş ile çalıştığı, eşinin çalışmadığı iki çoğunun bulunduğu, kayınpederine ait evde oturduğu, davalı borçlunun ise kredi kartı borcu bulunduğu, tarafların mali ve sosyal durumları itibariyle 95.000 TL'lik borç ilişkisine giremeyecekleri, dayanak bononun her zaman düzenlenebilecek belgelerden olduğu, aralarındaki borç ilişkisinin muvazaalı olduğu davacı bankanın alacağını maaş haczi ile almasını engellemeye yönelik bulunduğu" gerekçesiyle "davanın kabulü ile icra dosyasındaki alacağın davacı açısından geçersiz sayılarak, davacıya borçlunun maaşı üzerinde alacak ve ferileriyle sınırlı olmak üzere cebri icra yapabilme yetkisi verilmesine" karar verilmesinn isabetli olduğu-
Borcun doğumundan önce başlayan bir süreçte yapılan işlemin, alacaklıdan mal kaçırma amacı ile yapıldığından söz edilmesi mümkün olmadığından davanın reddi gerektiği-
Tasarruflar, kredi sözleşme tarihinden sonra yapıldığından, borçtan önce yapıldığı şeklindeki kabul yerinde olmamakla birlikte, davalı şirketlerin kötü niyetli oldukları ispatlanmadığından tasarrufun iptali davasının reddi gerekeceği- Takip konusu alacak miktarı ile tasarruf konusu malın tasarruf tarihindeki değerlerinden hangisi az ise o değer üzerinden nisbi olarak belirlenmesi gereken vekalet ücretinin maktu olarak belirlenmesinin isabetsiz olduğu-
Kati aciz belgesinin iptal edildiğine ilişkin davalılar tarafından sunulmuş bir mahkeme hükmü bulunmadığından tasarrufun iptaline bakan mahkemece kati aciz belgesi tartışılamayacağı ve geçersizliğine karar verilemeyeceği-
Tarafları başka olan tapu iptali ve tescili davasının kesin hüküm oluşturmayacağı ve tasarrufun iptali davasının reddine de gerekçe olmayacağı- 2007 yılında keşide edilip 2010 yılında hiç faiz istenilmeden açılan icra takibi sırasında sadece borçlu tarafından zaman zaman kullanılan evde yapılan haciz dışında işyeri veya borçluya ait şirket hisse ve diğer alacaklarının haczinin istenmediği görüldüğünden, borçlu ve diğer davalı arasında dava konusu taşınmazla ilgili uyuşmazlıktan sonra bu takibin muvazaalı olarak yapıldığının kabulü ile "gerçek bir alacağa" dayanmadan "muvazaalı" icra takibine dayalı açılan tasarrufun iptali davasının "ön koşul" yokluğundan reddi ile maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa da, mahkemenin bununla bağlı olmadan, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği- Dava konusu edilen parselin 1/4 payının borçlu davalı tarafından ödenip ödenmediğinin, diğer bir anlatımla satın alınan taşınmazın bedelinin kim yada kimler tarafından ödendiğinin (nam-ı müstear olgusunun) araştırılması gerektiği-
Davalı borçlunun icra takibine itirazı üzerine hakkındaki takibin durduğu, davacı alacaklı tarafından itirazın iptali veya kaldırılması yönünden dava açıldığının iddia ve ispat edilmemiş olması ve rehin açığı belgesi alınarak anılan belgeye istinaden davalı borçlu hakkında yapılmış bir icra takibi bulunmaması karşısında, dava şartı yokluğu nedeniyle tasarrufun iptali davasının reddi gerektiği- Tasarrufun iptali istemine ilişkin dava, dava şartı yokluğu nedeniyle reddedildiğinden AAÜT'nin 7/2 maddesi gereğince kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına maktu vekâlet ücreti takdiri gerekeceği-
Davalılar arasında bir alacak ilişkisinin bulunmadığı ve senedin muvazaalı olarak verildiği gerekçesi ile tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Kesin veya geçici aciz belgesi bulunmadığından bahisle tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmişse de, takip dosyasından haczedilen 435 adet yem çuvalının diğer hacizde yerinde bulunamadığının tespit edildiği, keza, davacı alacaklı vekilince temyiz dilekçesi ekinde sunulan haciz tutanağında da borçluya ait adreslerde yapılan hacizlerde haczi kabil mal bulunamadığının saptandığı görüldüğünden, bu belgenin İİK. mad. 105/2 kapsamında düzenlenen "geçici aciz vesikası" hükmünde olduğunun ve İİK. mad. 277 uyarınca alacaklıya iptal davasını açma hakkını verdiğinin kabulü gerektiği-