6183 sayılı Kanundan kaynaklanan tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, 6102 sayıl TTK'nın 103. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti içinde merkez veya şubesi bulunmayan yabancı ticari işletme adına geçici de olsa yurt içinde işlem yapanlar hakkında acentelik hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmış olduğundan yurtdışındaki yabancı işletmeye izafeten yurtiçinde işlem yapana karşı dava açılmasının mümkün olup, bu kişinin davalı şirket tarafından tek müdür, yetkili temsilci olarak atandığı da ortada olduğundan şirket yetkilisi olduğu anlaşılan ... tebligat yapılarak, gerekirse Tebligat Kanunundaki ilanen tebligat hükümleri de işletilmek suretiyle taraf teşkilinin sağlanarak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davasını elinde geçici veya kesin aciz belgesi bulunan alacaklının açabileceği (İİK.m.277), bu husus, dava şartı olup, hâkimin görevi gereği doğrudan gözetmek zorunda olduğundan, davacılardan H. tarafından açılan davada aciz belgesi sunulmadığı gibi yapılan takiple ilgili olarak İİK'nun 105.maddesi niteliğine sahip bir hacizde bulunmadığından, davaların ön koşul yokluğundan reddi ile maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Dava İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasına ilişkin olup, bu tür davaların görülebilmesi için diğer dava koşullarının yanında borçlunun aciz halinde olduğuna ilişkin aciz belgesinin sunulması veya aciz halinin ispatlanması gerekeceği, dava bu ön koşul yokluğundan red edildiğine göre, davalı H. yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2.maddesi gereğince maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Davacının alacağının kesinleşmiş olduğu, borçlu davalı ile 3. kişinin okul arkadaşı oldukları, dolayısıyla aralarındaki tasarrufun iptale tabi olduğu, ancak tasarrufa konu taşınmazın borçlunun borcundan dolayı cebri icra yolu ile satıldığı ve 3. kişi olan davalıya kalan para olmadığı anlaşıldığından, davacının dava açmakta haklı olduğunun kabulü ile davacı yararına yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Tasarrufta bulunan ve borçlu olduğu iddia edilen kişi hakkında yapılıp kesinleşen bir icra takibi bulunmadığından, dava şartı bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
İİK'nın 277. ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davaların, ayni değil, şahsi davalar olduğu, bu nedenle tasarrufun iptali davaları genel yetki kurallarına göre davalının ikametgahı mahkemesinde görüleceği (HMK 6.md), davalılar birden fazla ise dava davalılardan birinin yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği, bu durumda davacı, davalılar aynı yerde oturuyorlarsa davasını orada, ayrı ayrı yerlerde oturuyorsa seçimlik hakkını kullanarak dilerse borçlunun, dilerse borçlu ile hukuki işlemde bulunan 3.şahsın yerleşim yeri mahkemesinde davasını açabileceği-Davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olup yetki sözleşmesi her iki davalıyı da bağlayacağı, bu durumda davacı davasını yetkili mahkemede açmış olduğundan davalıların yetki itirazlarının reddi ile işin esasına girilerek taraf delillerinin toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Borçlu davalının haciz konulan araçları olduğu, ancak bu araçlar üzerinde daha önce gelen çok sayıda hacizlerin bulunduğu, bunun dışında borçlunun borcuna yetecek haczi kabil malının olmadığı anlaşıldığından, haciz tutanağının geçici aciz vesikası niteliğinde olduğunun kabulü ile dava şartının gerçekleştiği düşünülerek "maden işletme ruhsatının devri"ne ilişkin açılan tasarrufun iptali davasının esasına girilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının ayni hakka değil şahsi hakka dayanan davalardan olduğu, bu nedenle tasarrufun iptali davalarının genel yetki kuralına göre 6100 sayılı HMK'nin 6. maddesi uyarınca davalının ikametgahı mahkemesinde görüleceği, davalılar birden fazla ise davanın, davalılardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabileceği, tasarrufun iptali davaları basit yargılama usulüne tabi olup yetki itirazının en geç dava dilekçesinin tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık cevap süresi içerisinde yapılması gerekeceği-
Mahkemece dava konusu takipte borçluya ait iki adet araç üzerine haciz şerhi konulduğu, dosyada davacı adına düzenlenmiş kesin veya geçici aciz belgesinin bulunmadığı, borçlunun borcu ödemekten aciz içinde bulunmadığı, dava ön koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Borcun kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte doğduğundan, tasarrufların ise bundan sonra yapıldığından, davalıların borcun doğum tarihinde damat-kayınpeder olduklarından, borçlu adına kayıtlı olan taşınmazlar yönünden davanın kabulü gerektiği-