Her ne kadar çekte vade olmaz ise de ticari hayatta çeklerin de bono gibi vadeli (ileri tarihli) kullanıldığı bilinen bir gerçek olduğundan, davacı ile davalı borçlu arasındaki takip konusu çeklerin verilmesini gerektirir ticari ilişki ve borcun doğum tarihinin tespiti amacıyla taraf vekillerine bu yöndeki delillerini bildirmesi için süre verilmesi, gerektiğinde davacı ile davalı borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği- Davanın ön koşul yokluğundan reddi halinde, davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Davacının lehine hükmedilen tedbir nafakası alacağının tahsili amacıyla icra takibi başlattığı, davacı tarafından davalı aleyhine açılmış olan ziynetlerin iadesi davasında davacı lehine tazminata hükmedildiği ve bu kararın kesinleştiği görüldüğünden, davacının karşılanması gereken bir alacağı olduğu- Davacı, davalı eşi ile görülen boşanma davası sırasında hükmedilen nafaka alacağını ödememek amacıyla, borçlu eşi ile davalı 3.kişinin muvazaalı takip başlatarak, borçluya ait taşınmazlara muvazaalı olarak haciz konulduğunu ileri sürerek bu davayı açtığından, davaya konu edilen icra takibinin danışıklı olduğunun kanıtlanması halinde davacı, bu takipte haczedilen maldan da alacağının tahsili için yararlanabileceği- Muvazaa (BK18) iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, davalı borçlu ile gayri resmi ilişki içinde bulunan ve onunla birlikte yaşayan davalı 3. kişinin, borçlunun içinde bulunduğu durumu ve alacaklıların ızrar kasdını bilebilecek kişilerden olduğu, iptali istenilen ve borca karşılık olduğu ileri sürülen senede dayalı icra takibinin borcun doğum tarihinden sonra başlatıldığı anlaşıldığından davalılar arasındaki hukuki işlemlerin danışıklı olduğu ve bu durumda davanın kabulü ile danışıklı icra takibinin iptaline karar verilmesi gerektiği-
"Borçlunun muvazaalı takipler yaptırarak, adına tesciline karar verilen taşınmazlar üzerine koydurduğu (muvazaalı) hacizlerin hükümsüz sayılması için yapılan takiplerin iptali" istemiyle açılan tasarrufun iptali davası sonucunda, mahkemece "davalı borçlunun diğer üçüncü kişiler ile anlaşarak hakkında yaptırdığı takiplerin muvazaalı olması nedeniyle iptaline" dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
Davalının borçluyu tanımadığı, taşınmazın borçlunun vekilinden satın alındığı, gerçek bir satış olduğu, satışın muvazaalı yapıldığının ispatlanamadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Dava konusu taşınmazla ilgili işlemlerinin borcun doğumundan önce yapıldığından bu taşınmazlar yönünden davanın reddinin yerinde olduğu-Mahkemece alınan bilirkişi raporunda taşınmazı satan şahısların mameleklerinde bir artış olmadığı gibi satın alan şahısların da alım gücünün olmadığı belirtildiğinden, zaten müteahhit olan borçlunun tüm taşınmazları kızı, eşi ve yakın akrabaları adına tescilinin de yaşam deneyimlerine uygun olmadığı anlaşıldığından bu taşınmaz yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği- Muvaazalı olduğu ileri sürülen işlemin borcun doğumundan önce olduğu kısaca dava ön koşulu bulunmadığından red olduğuna göre Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 7/2 maddesine göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Borçlunun tasarrufu borcun doğumundan önce olması, davalıya borçlu tarafından yapılmış bir satış bulunmaması nedeni ile bu parsel yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekeceği- Gerek İİK'nun 277. maddesine göre açılan tasarrufun iptali davalarında gerekse BK'nun 19.maddesine dayalı olarak açılan danışıklı işlemin iptaline ilişkin davada amaç alacağın tahsilini sağlamak olduğundan, tasarrufun iptali davalarında İİK 283/1. maddesi doğrudan BK'nun 19.maddesine göre açılan davalarda kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği-
Mahkemece, davacının alacağının kredi sözleşmesinden doğduğu, dava dışı kooperatifin ipotek işleminin bundan önce olduğu, borçlu tarafından yapılmış bir tasarruf işlemi de bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-
Tasarrufun iptali ilamı kesinleşmeden icraya konulabileceğinden, İİK. mad. 283/II çerçevesinde alınan ilamda faize ilişkin bir hüküm bulunmasa dahi, alacaklının karar tarihinden itibaren faiz isteyebileceği-
Talep dışında bir başka icra takip dosyası yönünden de iptale karar verilmiş olmasının hatalı olduğu (HMK. mad. 26)- Davacı taraf, "şirket kuruluşunda 1/2 pay sahibi olan borçlu davalının eşinin, sahip olduğu bu hissenin aslında borçlu davalıya ait olduğunu, diğer şirketin ise aslında diğer borçlu davalıya ait olduğunu" öne sürerek bu şirketlerin pay devirlerinin iptali ile kendilerine cebri icra yetkisi verilmesini talep etmiş ve her iki şirketin de borcun doğumundan sonra kurulmuş olup, borçlu davalılar ile bir ilişkisinin bulunmadığı görünmekte ise de, davacı tarafın iddiası doğrultusunda şirketlerin kurucu ortaklarının kuruluş tarihindeki mal varlıkları ile bu şirketleri kurup kuramayacakları, yine kuruluş tarihinden borçlu davalılar ile her hangi bir para ilişkisi olup olmadığı yönünde bir inceleme yapılmamış olduğundan, mahkemece her iki şirketin kurucu ortaklarının kuruluş tarihindeki mal varlıklarının araştırılması, mal varlıklarının şirket kuruluşu için yeterli olup olmayacağının irdelenmesi, borçlu davalılar ile şirket kurucu ortakları arasında para akışı olup olmadığının soruşturulması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında varlığı zorunlu bulunan icra takibinin, dava tarihinden önce yapılmasının zorunlu olmadığı, yargılama aşamasında borçlu hakkında yapılmış bir icra takibinin olmasının yeterli olduğu- Tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece, alacaklı tarafından açılmış olan itirazın iptali davasının sonucunun beklenerek, takibin kesinleşmesi halinde davanın esasına girilerek delillerin toplanıp yapılacak değerlendirme sonucuna göre bir karar verilmesi, itirazın iptali davasının reddedilip bu kararın kesinleşmesi halinde ise, 'davanın ön koşul yokluğu nedeniyle reddine' karar verilmesi gerekeceği- Dava tarihinden sonra takibe geçilmesi halinde, tasarrufun iptali davasının görülemeyeceğinin kabul edilemeyeceği-