Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, üçüncü kişilerin haklarının zarara uğratıldığının benimsenebilmesi için onların, danışıklı işlemde bulunandan alacaklarının bulunması gerekeceği ve danışıklı işlemin o alacağın ödenmesini önlemek amacıyla yapılmış olması gerekeceği- Boşanma ve mal tasfiyesi için açılan davalar devam ettiğinden, davacı lehine tazminat hükmedilmesinin mümkün olacağı ve alacaklı olabileceğinden bu dosyaların sonuçlanması beklendikten sonra tasarrufun iptali davasının görülmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarında İİK 281/II fıkra hükmüne göre hakim, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceği, teminatın lüzum ve miktarının mahkemece takdir ve tayin olunacağı- İhtiyati haciz için davaya ilişkin tüm koşulların gerçekleşmesinin beklenmesi dava ile elde edilecek sonuçların alınamamasına yol açabileceğinden ve "aciz belgesi yargılamanın her aşamasında giderilebilecek bir eksiklik olduğu"ndan ihtiyati haciz istemenin kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarının görülebilmesi için diğer dava koşullarının yanında geçerli ve kesinleşmiş bir takibin varlığı da ön koşul olup, dava geçerli bir takibin olmadığından bahisle red edildiğine göre Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. maddesi gereğince maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
HMK. mad. 31 uyarınca, mahkemece, davacı tarafın İİK. mad. 277 vd.'na mı yoksa TBK. mad. 19'a mı dayandığının ve davalının hangi tasarruflarının iptalinin istediklerinin açıklattırılması gerektiği-
Tasarrufun iptali davalarının amacı, borçlunun alacağın tahsilini engellemek için menkul ve gayrimenkullerini devretmesi nedeni ile bu tasarrufların iptali suretiyle alacaklının alacağının bu yolla tahsil imkanı sağladığı, bu nedenle öncelikle tasarrufa konu malın borçluya ait bir mal olması bir başka anlatımla tasarrufun borçlu tarafından yapılması gerekeceği-
Borçlu hakkında geçerli bir icra takibinden söz edilmeyeceğinden tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddi gerektiği-
Tasarrufun iptali davası-
Davacı İdarenin vergi alacaklısı olarak davayı açmakta hukuki menfaatı bulunduğundan, tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisinden de yararlanılarak, borçlu ve üçüncü kişi davalılar ile dava dilekçesinde bahsi geçen şirketler arasında maddi ve hukuki organik bağ bulunup bulunmadığı, muvazaalı işlem ve nam-ı müstear olarak yapılan işlem bulunup bulunmadığı belirlenerek, alacağın bu şirketlerin talep edilip edilemeyeceğinin tespit edilmesi gerektiği-
Davalının açtığı tasarrufun iptali davası kendisine bir mülkiyet hakkı tanımayacağından, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkin davada bekletici mesele yapılmasına gerek bulunmadığı- Yöresel adetlere göre ürünün ne kadarının yaş ve ne kadarının kuru olarak piyasaya sürüldüğünün tespit edilmesi, meteroloji ve ilçe tarım müdürlüğünden davalı savunmasında belirtilen don olayı nedeni ile ecrimisil talep edilen yılda ürün kaybı olup olmadığının, eğer var ise ne kadar olduğunun belirlenmesi, davacının faiz talebi konusunda da olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiği- Dava kısmen kabul edildiğine göre, yargılama giderlerinin kabul-ret oranında taraflara yükletilmesi gerektiği-
İster İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davalarında olsun isterse BK'nun 19.maddesine göre açılmış muvazaaalı işlemin iptali istemine ilişkin davalar olsun davanın görülebilmesi için iptali istenen işlemin borcun doğumundan sonra yapılmış olması gerekeceği-