Takibin tarafı olmasa da taşınmazı ipotekle yükümlü olarak kazanan kimsenin borçlu sıfatına haiz olduğu ve bu sebeple icra müdürlüğünün ihaleye katılma talebinin reddine dair kararının isabetli olduğu-
İİK.134/II’de “ihalenin feshi talebi üzerine icra mahkemesinin talep tarihinden itibaren yirmi gün içinde duruşma yapacağı ve taraflar gelmeseler bile icap eden kararı vereceği” öngörülmüş olduğundan, tarafların duruşmaya katılmamaları veya şikayetçinin katılmayıp davalının da “davayı takip etmeyeceğini” bildirmesi halinde, mahkemece işin esası ile ilgili mevcut deliler değerlendirilerek olumlu-olumsuz bir karar verilmesi gerekeceği, bunun yerine önce “dosyanın işlemden kaldırılmasına” sonra da “davanın açılmamış sayılmasına” karar verilemeyeceği-
İhale alıcısı olan alacaklı vekilinin yerel mahkeme tarafından karar verildikten sonra davayı kabul ettiği, bu nedenle de davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiği anlaşıldığından, alacaklı vekilinin bu beyanı, davayı kabul anlamında olup, anılan vekilin vekaletnamesinde kabul yetkisi bulunduğuna ve dava da HMK. mad. 308/2.'de belirtilen tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri bir dava olmadığına göre, mahkemece, ihale alıcısı olan alacaklı vekilinin kabul beyanı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi için kararın bozulması gerektiği-
İhale konusu borçlu lehine kurulan üst hakkının satışa esas değerinin, taraflar arasındaki resmi sözleşme hükümleri dikkate alınarak, sözleşme süresince üst hakkının üzerindeki yapılar ile birlikte sözleşmeye uygun kullanılması neticesi üst hakkı sahibine sağlayacağı her türlü yarar değerlendirilerek, kalan sözleşme süresine göre belirlenmesi gerektiği-
İİK'nun 128a/III. maddesi uyarınca her ne kadar "icra müdürlüğünce takdir edilen kıymet- hem taşınırlarda ve hem de taşınmazlarda- 'kural olarak' iki yıl süre ile geçerli" ise de; taşınmazların haciz tarihinden itibaren 'bir yıl', taşınırların ise 'altı ay' içinde 'satışının istenmemesi' veya 'müşteri (alıcı) çıkmaması nedeniyle satılamaması' ve satış isteme süresinin geçmiş olması halinde konulmuş olan haczin düşmesinden sonra, aynı alacaklı tarafından yeniden haciz talep edilmesi üzerine, yeniden kıymet takdir edilerek satış talebinde bulunulması gerekeceği (yani; düşmüş olan haciz nedeniyle daha önce takdir edilmiş olan kıymet esas alınarak satışın yapılamayacağı)-
Taşınmaz satışlarında, satış ilanının borçluya tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu- 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 2l/2. maddesi gereğince tebligat yapılabilmesi için, tebliği çıkaran mercice, tebligat çıkarılan adresin, muhatabın, adres kayıt sistemindeki adresi olduğu belirtilerek bu adrese T.K.'nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılacağına dair tebliğ evrakı üzerine kayıt düşülmesi zorunlu olup; tebligatı çıkaran mercii tarafından söz konusu şerh verilmeden dağıtıcı tarafından T.K.'nun 21/2. maddesine göre tebliğ işlemi yapılamayacağı-
Dosya kapsamına göre yediemin olmayan sanığın, kendi aleyhine yürütülen icra takibinde haczedilen taşınmaza zarar vermesi ve bazı bütünleyici parçalarını sökerek götürmesi şeklinde kabul edilen eyleminin tarihi belirlenip, bu eylemi ihale tarihinden sonra gerçekleştirmiş olması halinde, eylemin işleniş şekli ve sonuçları da nazara alınarak, ayrı ayrı hırsızlık ve mala zarar verme suçlarının oluşacağı gözetilip, sanık hakkında aynı taşınmaza ilişkin olarak mala zarar verme suçundan da ayrı bir dava açılıp açılmadığı araştırılarak, davanın derdest olması durumunda birleştirme yoluna gidilmesi, sonuçlandırılmış olması halinde ise bu dosya içerisine konularak tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekeceği- Temel ceza tayin edilirken hapis cezasının yanında adli para cezasına da hükmedilmesi gerektiği-
Taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneğinin borçluya tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu (İİK. mad. 127)- Tebliğ evrakında borçlunun "çarşıda olduğu" açıklanmasına rağmen TK'nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılmasının yasaya uygun olmadığı, bu durumda, TK'nun 10/2. maddesinde öngörülen bilinen en son adresin tebligata elverişli olmaması ya da bu adreste borçluya tebligat yapılamaması koşulu gerçekleşmediği gibi tebliğ memurunun, muhatabın adreste hiç oturmadığı veya sürekli olarak adresten ayrılmış olduğu yönünde bir tespitinin bulunmadığının açık olduğu- Şikayete konu satış ilanı tebliğ evrakı üzerinde; tebligat mazbatasını çıkaran mercii tarafından TK'nun 23/1-8. ve Yönetmeliğin 16/2. maddesi kapsamında meşruhata yer verilmediği halde dağıtıcının kendiliğinden satış ilanı tebliğ işlemini TK'nun 21/2. maddesi uyarınca yapmasının isabetsiz olduğu-