‘Takip talebi’ne uygun olarak düzenlenmeyen ödeme emrinin süresiz şikayet yolu ile iptali gerekeceği–
Borçluların icra mahkemesine vermiş olduğu dilekçede öne sürdükleri “takip talebinde ve ödeme emrinde borçluların ve alacaklının adres bilgilerinin yazılmadığı, ayrıca borcun sebebinin de gösterilmemiş olduğu” şeklindeki iddiaların “şikayet” niteliğinde olduğu–
HUMK’un 101. (şimdi; HMK.’nun 389.) maddesinin koşulları çerçevesinde asliye/sulh hukuk mahkemesince verilen tedbir kararlarının, dava konusu taşınmazın 3.kişilere rızaen devrini engeller nitelikte olduğu, kayıt sahibi hakkında cebri icra yolu ile takip yapılmasını ve bu takip sonucunda taşınmazın satışını engelleyecek nitelikte olmadığı-
Yabancı para alacağına dayalı takiplerde alacaklının «tahsil (fiili ödeme) tarihindeki kur üzerinden» ödeme yapılmasını istemiş olması halinde; vâde tarihi bulunan senetlerde «vâde tarihinden tahsil tarihine kadar», vâde tarihi bulunmayan senede dayalı takiplerde ise, «takip tarihinden tahsil tarihine kadar» ilamlı takiplerde ise; «dava tarihinden tahsil tarihine kadar» ‘yabancı para faizi’ (3095 s.K. 4/a), «tahsil (fiili ödeme) tarihindeki kur üzerinden» ödeme yapılmasını istememiş olması -yani; takip tarihindeki kur üzerinden ödeme yapılmasını istemiş olması halinde- vâde tarihinden takip tarihine kadar «yabancı para faizi», takip tarihinden tahsil tarihine kadar ise «avans (reeskont) faizi» (3095 s.K.) isteyebileceği–
Şikayetçi borçluya, diğer borçlunun işyeri adresinde ve diğer borçlu imzasına yapılan ödeme emri tebligatının, Tebligat Kanununun 39. maddesi uyarınca geçersiz olacağı–
İlamın infazı (yerine getirilebilmesi) için kesinleşmesinin zorunlu olması halinde, ilamın eklentilerinin de ilam kesinleştikten sonra infaz edilebileceği–
3533 sayılı tahkim kanunu gereğince konusu para olan hakem kararlarına icra takibine konu edilebilmesi için kesinleşmesinin gerekmediği–
Hükmün boşanmaya ilişkin bölümü kesinleştiği takdirde, tazminata ilişkin kısmın da kesinleşmeden icraya konulabileceği–
Açık bir anlaşma olmaksızın, salt yeni bir senet düzenlenmesinin tecdit anlamına gelmeyeceği, ancak, alacaklının eski senedi iade etmesinin veya iade iradesini ortaya koymasının yahut da eski borç için ödeme makbuzu düzenlemesinin zımmi tecdit sayılacağı; tecdit (yenileme) ile yenilenenin “borç ilişkisi” değil, bu ilişkiden doğmuş, “borç veya borçlar” ın olduğu-