Haciz tarihinde borçlu adına kayıtlı taşınmaz için 3. kişinin açmış olduğu tapu iptal ve tescil davasının kabul edilip kesinleşmesi halinde bile bu durumun, haciz tarihindeki mülkiyet durumuna etkisi olmayacağı-. Tescil kararı hacizden sonra verildiğinden ve tapudaki hacizlerin kaldırılması yönünde bir hüküm taşımadığından, "haczin kaldırılması istemi"nin 3. kişinin genel mahkemede açacağı davada tartışılabileceği, icra mahkemesince bu konuda yapılan şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, tescil davasının sonucu beklenip, "istihkak davası" şeklinde nitelendirme yapılarak şikayetin kabulü ile "haczin kaldırılması" yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu- 
Gider avansının yatırılmamış veya eksik olduğunun anlaşılması halinde, yatırılması veya tamamlattırılması için HMK’nun 120/2 maddesi gereğince verilecek 2 haftalık kesin süre ile birlikte gider avansının nelerden ibaret olduğunun net olarak belirlenmesinin ve tarafa avansın yatırılmasının hukuki sonuçları konusunda uyarı yapılmasının gerekeceği, bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddedileceği-
Mahkemece, HMK'nun 33. maddesinde yer alan hukuki tavsifin hakime ait olduğu kuralı uyarınca eski hale getirmeye ilişkin aynı kanunun 95 ve 96. maddeleri nazara alınarak, borçlunun mazereti tartışıldıktan sonra şikayetin süresinde olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
İpoteğin üst sınır ipoteği olması halinde borçlunun sadece ipotek akit tablosunda belirtilen miktar ile sınırlı olmak üzere sorumlu olacağı, ipotekli takiplerde limitin aşıldığı yönündeki şikayetlerin süreye tabi olmadığı-
Takibe dayanak yapılan İş Mahkemesi ilamının likit bir alacak yönünden eda hükmü içermediği, bu hali ile ilamın yargılama gideri dışında icra takibine konu edilemeyeceği, icra mahkemesince asıl alacak yönünden takibin iptaline karar verilmesi gerekirken şikayetin tümden reddinin isabetsiz olduğu-
Hükmün içeriğinin aynen infazının zorunlu olduğu, o nedenle sınırlı yetkili İcra Mahkemesi'nce ilamın infaz edilecek kısmının yorum yoluyla belirlenemeyeceği-
Yabancı alacaklının Türkiye’de icra takibi yapabilmesi için teminat gösterme yükümlülüğünün istisnasının alacaklının tabiyetinde bulunduğu ülke ile Türkiye arasında karşılıklılık esasına göre çok taraflı veya ikili anlaşmalarla yahut fiili mütekabiliyet esasına göre bir muafiyetin bulunması olduğu-
Kural olarak, borçlu tarafından İİK’ nun 72/3. madde koşullarında menfi tespit davası açılması halinde, alacağın %15’inden aşağı olmamak üzere teminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesinin istenebileceği; borçlunun, mahkemece tayin edilen teminattan ayrı olarak, icra müdürlüğüne talep anına kadar fer'ileri ile birlikte hesaplanan dosya borcunun tamamını karşılayan teminat mektubu vermesi halinde, alacaklı tarafından takibe devam edilemeyeceği-
Mahkemece alacaklının kesin rehin açığı belgesiyle yeni bir dosya üzerinde takip başlatmasında yasaya uymayan bir yön bulunmadığı nazara alınarak, şikayetin kabulüne karar verilmesi yerine, reddi yönünde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
Bankanın pasif husumet ehliyeti olmadığından şikayette taraf olarak gösterilemeyeceği dikkate alınmaksızın ilgili banka yönünden de şikayetin kabulü ile takibin iptaline ve bankanın yargılama giderleri ve vekalet ücreti ile sorumlu tutulmasına karar verilmesinin isabetsiz olduğu-