Ecrimisil talebine ilişkin olarak, davanın 13.650,00 TL üzerinden açıldığı ve 10.658,00TL’nin kabul edildiği gözetilerek, reddedilen miktar üzerinden Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 326/2. maddesi uyarınca vekalet ücretine hükmolunmaması doğru olmadığı gibi el atmanın önlenmesi ve ecrimisilin dava değerlerinin toplamı üzerinden karar-ilam harcına hükmolunması gerekirken, eksik harca hükmolunmasının da doğru olmadığı-
Davacı ve davalının paydaş olduğu çekişme konusu taşınmazı, davacının ev yapmak suretiyle, davalının ise pis su borusu geçirmek suretiyle kullandığı anlaşıldığından, davalıya ait kırık borulardan sızan pis sular nedeniyle davacının ne şekilde zarar gördüğü ve bu zararın nasıl giderileceğine yönelik bilirkişiden görüş alınarak buna göre hüküm kurulması gerektiği-
Paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulması, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiğinin saptanılması, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlığın, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerekeceği-
Takipsizlik nedeniyle açılmamış sayılan şikayette verilen kararın usule ilişkin olduğu ve şikayetin esası karara bağlanmadığından, anılan şikayette kesin hüküm oluşturmayacağı-
TMK. mad. 683 uyarınca, elbirliği mülkiyetinde paydaşlardan birinin, öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan, tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan kişi aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabileceği ve dava konusu taşınmazı kullanan tanık beyanına göre 2001 yılından itibaren "kullandıran" konumunda olan davalı hakkında davanın kabulüne karar verilmesinin isabetli olduğu- Kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parasının, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirleneceği; sonraki dönemler için ecrimisil değerinin ise, ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilleceği- İlk belirlenen ecrimisil miktarına ÜFE artış oranının tamamının yansıtılarak sonraki döneme doğru hesap yapılması yerine, son dönemden başlanarak geriye doğru hesap yapılan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının hatalı olduğu- Davacılar dava konusu taşınmazda iştirak halinde malik olup, hesap edilen ecrimisilin ve hesap edilen harcın, veraset ilamındaki paylarını aşacak şekilde tahsiline karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına süresinin dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlayacağı- Cevap dilekçesinde zamanaşımı def'inde bulunulmasına rağmen mahkemece bu hususun dikkate alınmamasının hatalı olduğu- Kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirleneceği; sonraki dönemler için ecrimisil değerinin ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edileceği-
Kural olarak, men edilmedikçe paydaşların birbirlerinden ecrimisil isteyemeyecekleri, intifadan men koşulunun gerçekleşmesinin de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlı olduğu, ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnalarının olduğu, bunların; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren ya da (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleri olduğu, bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmadığı-
Davacının elatılan 305 m² alan bakımından uğradığı zarar ve eski hale dönüştürülmesi için yapılacak harcama toplamına hükmedilmesi gerekirken sadece eski hale getirme bedeline hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-  Haksız eylemin gerçekleştiği tarihten dava tarihine kadar olan dönem için davacının zararı ve eski hale getirme bedeli hesaplanarak davalı şirketten tahsiline karar verilmesi gerektiği-
E.tmanın önlenmesi-ecrimisil birleştirilen dava ise, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istekleri- Davacının karşılıklı edimler içeren inanç sözleşmesine dayanarak taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini isteyebilmesi için, öncelikle kendi edimini yerine getirmesi gerektiği (TBK. mad. 97)-  Banka dekontlarının bir kısmında davalı- davacının ödeme yaptığı anlaşıldığından, dekontların yazılı delil başlangıcı kabul edilmesi gerektiği- Mahkemece ödemelere ve krediye ilişkin bilgilerin bankadan temin edilmesi, ödemelerin kim tarafından yapıldığının tespiti, tanık anlatımlarının değerlendirilmesi ve öncelikle inançlı işleme ilişkin uyuşmazlığın çözülmesi, daha sonra asıl dava bakımından TBK 97. maddesi de değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği-
Davacı TMK nun 683. maddesinden doğan mülkiyet hakkına dayalı olarak talepte bulunduğuna, davalı da kiracılık savunmasında bulunduğuna; esasen mahkemece de taraflar arasındaki kiracılık ilişkisi saptandığına göre, davalının fuzuli şağil sıfatıyla değil; bir hukuki ilişkiye dayalı olarak çekişmeli yeri tasarruf ettiği kabul edilerek, HMK'nun (Hukuk Muhakemeleri Kanununun) 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesi gereğince sonuca gidilerek davanın esastan reddine karar verilmesi gerekeceği-