Gerek davalı gerekse kiralayan olduğu iddia edilen önceki taşınmaz maliki şirket olup; şirketler yaptıkları kira sözleşmelerini Maliye'ye ibrazla yükümlü oldukları, bu nedenle, davalı şirket ve kiralayan olduğu iddia edilen taşınmazın önceki maliki şirket tarafından Maliye'ye ibraz edilmiş bir kira sözleşmesi bulunup bulunmadığı araştırılıp, halen geçerliliğini koruyan bir kira sözleşmesinin varlığı tespit edilmediği takdirde taşınmazda fuzuli şagil konumunda olan davalılar aleyhine geriye doğru 5 yıllık ecrimisile hükmedilmesi gerekirken, eksik araştırmayla yetinilerek ihtarnameyle verilen süre sonundan dava tarihine kadar ecrimisile hükmedilmesinin isabetli olmadığı-
Birleştirme kararının, sadece birleştirilen davaların yargılama safhalarının müşterek cereyan etmesi sonucunu doğuracağı, davaların tek bir davaya dönüşmeyeceği- Kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parasının, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirleneceği, sonraki dönemler için ecrimisil değerinin ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edileceği-
Davalıların çekişme konusu taşınmazları kullandıkları saptandığından, bir davalı yönünden paya yönelik elatmanın önlenmesine, diğer davalı yönünden ise mutlak elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerektiği-
Ecrimisil davalarındaki beş yıllık zamanaşımı süresinin dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlayacağı- Davacı ile davalı taraf arasında HDSL cihazlarının kurulumu için düzenlenmiş herhangi bir kira sözleşmesi bulunmayıp, hizmet binasına davacının bilgi ve rızası olmadan HDSL sistemi kurulması karşısında davalının kullanımının haklı bir nedene dayandığından söz edilemeyeceği-
Davalı şirketin çekişme konusu taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının olmadığı ve pay ve paydaş çoğunluğunu sağlamayan, başka bir ifadeyle, geçerli bir kira sözleşmesi olmaksızın taşınmazı kullandığı dosya kapsamı ile sabit olduğundan, davalı şirketin taşınmazda fuzuli şagil olduğunun kabulü ile ecrimisilden sorumlu tutulması gerekeceği- Mahkemece ecrimisile karar verilen her bir dönem için dönem sonlarından itibaren ayrı ayrı yasal faize hükmedilmesi gerekirken bütün dönemler için ilk işgal tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin de doğru olmadığı- Dosyadaki taraf beyanları ile tüm deliller değerlendirilmek ve gerektiğinde yeniden keşif yapılmak suretiyle dava konusu taşınmaza yapılan müdahalenin dava açılmadan önce mi yoksa sonra mı sonlandırıldığının belirlenmesi, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi ve yargılama giderlerinin de buna göre belirlenmesi, davalı şirketin de ecrimisilden sorumluluğuna karar verilen her bir dönem için dönem sonlarından itibaren ayrı ayrı yasal faize hükmedilmesi gerekeceği-
Tapu iptal ve tescil davalarının kayıt malikleri aleyhine aleyhine karşı açılacağı- Çekişme konusu taşınmazda, malik sıfatı taşımayan davalılar yöünden, dava dilekçesinde bedel istemi de bulunmadığı gözetilerek, pasif husumet yönünden davanın reddedilmesinde isabetsizlik bulunmadığı- "Kötüniyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı-  Üçüncü kişi konumundaki taşınmazı temlik alan davalının iyiniyetli olup olmadığının belirlenmesi gerekirse tanıkların tekrar dinlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
TMK. mad. 683 uyarınca bir şeye malik olan kimsenin hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisi belirtildiği, malikin malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava konusu edebileceği- Bir kişiyi mülkünden yoksun bırakan bir önlemin kamu yararına meşru bir amaç gütmesi gerektiği ve bu önlem alınırken başvurulan yollar ve gerçekleştirilmesi amaçlanan hedef arasında makul bir oransallık ilişkisi olması gerektiği- Kişinin resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zararların kanuna göre Devletçe tazmin edileceği- Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının ancak idare aleyhine açılabileceği- Tapu sicilinin tutulması sırasında, sicil memurunun hukuka aykırı işlemi ile sonuç arasında nedensellik bağının varlığı gerekli ise de eylem yada işlemin kusura dayanması gerekmediği, zira devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu- Davanın konusu olan bir taşınmazın değeri belirlenirken; cins ve nev'i, yüzölçümü, değeri etkileyebilecek tüm nitelik ve unsurlar, varsa imar durumu vergi beyanı, resmi kurumlarca yapılmış değer takdirleri, arazilerde taşınmaz malın mevki ve koşullarına göre olduğu gibi kullanılması durumunda getirebileceği net gelir; arsa ise emsal satışlara göre olması gereken satış değeri, taşınmazda yapı var ise, resmi birim fiatları, maliyet hesapları ve yıpranma payı ile bedelin saptanmasında etkili olacak diğer objektif ölçülerin gözönüne alınması gerektiği- Arsa niteliğindeki taşınmazın emsalinin üstün ve eksik yönleri belirlenip karşılaştırma yapılarak zeminine; resmi birim fiyatları esas alınıp yıpranma payının düşülerek üzerindeki muhdesat durumuna göre değerinin saptanması; taşınmazın tarım arazisi olması halinde net gelir üzerinden bilimsel yollarla değerinin belirlenmesi; her iki halde de yıpranma payının varsa değer kaybının düşülmesi, emsalin zorunluluk olmadıkça yakın ve benzer bölge ve yüzölçümlü olması, bu konuda taraflara emsal gösterme olanağının tanınması; bu yönden mahkemece de re'sen araştırma yapılması, bilirkişi kurullarının açıklanan hususları irdelemeye, saptamaya ve değerlendirmeye yetkin, sıfat ve yeteneğe sahip uzman bilirkişilerden oluşturulması gerektiği-
Davalı, davacının yaptırmış olduğu merdivenin köy yoluna tecavüzlü olduğu iddiasıyla men’ini talep ederek davacıyla muaraza yaratmış, davacı ise mülkiyet hakkına dayanarak yola tecavüzünün olmadığını belirterek muarazanın giderilmesini istemiş olduğundan, davacının mülkiyet hakkı da gözetilerek aradaki muarazanın giderilmesi yönünde bir karar verilmesi gerektiği-
Mülkiyet hakkına dayalı müdahalenin önlenmesi niteliğinde olan davanın, dava değerine göre, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 8. maddesi gereğince açıldığı tarihe nazaran Sulh Hukuk Mahkemesinin görev alanına girmediği-
Keşif mahallinde tarafların, davalının evine gitmek için kullandığı patika yolu gösterdikleri, ziraat bilirkişi tanzim ettiği raporun 3. sayfasındaki 2. fotoğrafta davalının evine gitmek için davacıya ait 629 parsel sayılı taşınmazdan geçtiği kestirme yolun belirtildiği, ancak fen bilirkişileri tarafından düzenlenen krokide bu hususa yer verilmediği, bu durumda davacı iddiasının kesin ve tereddüte mahal vermeyecek şekilde saptanmadığı, kararın hükme yetersiz ve denetime elverişli olmayan bilirkişi raporu ve krokiye dayanılarak verildiği görüldüğünden, fen bilirkişisinin davalının patika yol olarak kullandığı iddia edilen kısmı gösterir şekilde hüküm vermeye elverişli, açık ve tereddüte yer vermeyecek nitelikte rapor alınmak suretiyle sonuca gidilmesi gerekeceği-