Eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak karar verilemeyeceğinden öncelikle davalı tarafın hangi tapu kaydına dayandığı sorulmalı, dayanılan tapu kaydı tedavülleriyle birlikte getirtilmeli, taşınmazların bulunduğu mevkiiyi ayrıntılı şekilde gösteren askeri haritalar bulunduğu yerden istenilmeli, bu şekilde eksiklikler tamamlandıktan sonra mahallinde komşu köylerden; yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek üç kişilik yerel bilirkişi kurulu; taraf tanıkları ve uzman harita mühendisi bilirkişisi huzuruyla keşifin icra edilmesi gerektiği- Taşınmaz başında icra edilecek keşif sırasında dinlenecek yerel bilirkişilerden taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı, öncesinin davacı köye ait mera, yaylak veya kışlak olup olmadığı, davacı köy adına mera olarak sınırlandırılan 195 ada 38 parsel sayılı taşınmaz ile dava konusu taşınmazın da bulunduğu şahıs taşınmazları arasında ayırıcı unsur bulunup bulunmadığı, çayır yolunun yalnızca 195 ada 12, 13, 14 parsellerin kuzeyinden ve 17 parselin içinden geçecek kadar kısa bir yol mu olduğu, yoksa devamı olan daha uzun kadim bir yol şeklinde mi bulunduğu sorulmalı, davacı tarafın dayandığı yayla hudutnamesi ile mahkeme ilamı ve dayanağı olan haritada geçen sınırlar ve davalı tarafın tutunduğu tapu kaydı yöntemine uygun şekilde okunup sorulmak suretiyle sınırlar tereddütsüz belirlenmeli, teknik bilirkişiden renkli uydu haritası altlık yapılmak suretiyle çekişmeli taşınmazı ve çevresini kapsayan kadastro paftası, ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1981/53 Esas sayılı ilamının dayanağı olan harita ölçekleri eşitlenerek çakıştırılmak ve davacı köy tarafından dayanılan hudutnamedeki sınırlar ile davalı tarafın dayandığı tapu kaydındaki sınırlar harita üzerinde gösterilmek suretiyle rapor hazırlaması istenilmeli, ayrıca mevkileri, yolları, dereleri isimleriyle ve ayrıntılı olarak gösteren askeri haritadan yararlanılarak bu sınırlar harita üzerine işaretlettirilmeli, çekişmeli taşınmazın mahkeme ilamında taralı olarak gösterilen alan ve davalı tarafın dayandığı tapu kaydının kapsamı içinde kalıp kalmadığı belirlenmeli, mahkeme ilamının taraflar açısından güçlü delil sayılacağı göz önünde bulundurulmalı, taşınmazın dayanılan tapu kaydı ve hudutname kapsamında kalması halinde tapu kaydına mı, hudutnameye mi üstünlük tanınacağı tartışılmalı, aynı nitelikteki davalardan biri hakkında verilecek hükmün diğerlerini de etkileyeceği göz önünde bulundurularak ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- 
Davanın Orman Yönetiminin kesinleşen tahdit; Hazinenin eylemli orman 2/B iddiasına dayalı tapu iptali, tescil ve elatmanın önlenmesi istemine ilişkin açıldığı- Taşınmazın tamamının mı yoksa sadece tahdit içinde kalan (B) harfi bölümünün mü eylemli orman olduğu konusu rapor içeriğinden tam olarak anlaşılamadığı gibi; Orman Yönetiminin ıslah dilekçesine konu olan ve Hazinenin de müdahil olduğu talep yönünden olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği- Taşınmazın kısmen ya da tamamen eylemli orman olup olmadığı açıklığa kavuşturulduktan sonra, bu konuda hüküm kurulması gerektiği- 
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili olmadığı- Davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunması gerektiği- Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebileceği- Taşkın kullanma belirlendiği takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırılması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek, tarafların yarar ve çıkar dengelerini gözetilerek bunların en uygununa kararın verilmesi gerektiği- Dava dilekçesinde ileri sürülen hususlar dikkate alınarak komşuluk hukuku açısından davacının ne gibi zararlarının meydana geldiğinin tespit edilmesi, bu zararları giderecek önlem veya önlemlerin belirlenmesi ve daha sonra infazda tereddüt yaratmayacak şekilde hüküm kurulması gerektiği- 
Davacı talebi mülkiyet hakkına dayalı müdahalenin önlenmesi ve ecrimisil alacağına yönelik olup, mal rejiminin tasfiyesi kapsamında bir talep niteliğinde olmadığından Aile Mahkemesi' nin görevli olmadığı; uyuşmazlığın çözüm yerinin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu-
Davalı borçlunun murisi ve tapu maliklerinden olan şahsın mirasçılık belgesinin dosya arasına alınmadığı anlaşıldığından tapu malikine ait mirasçılık belgesinin temin edilerek dava dışı mirasçısı varsa davanın bu mirasçılarına da yöneltilmesi ve davada yer almalarının sağlanması gerektiği-
Tapu maliklerinden olan davalının oğlunun dava tarihinden önce vefat ettiği anlaşıldığından mirasçılık belgesinin temin edilerek mirasçılarının tespit edilmesi ve davada yer almalarının sağlanması gerektiği-
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmayacağı- Davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunduğu takdirde davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etki etmeyeceği- Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebileceği- Davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemeyeceği- Davalının kendi taşınmazı üzerine yaptığı yapının ruhsatsız olduğu, imara aykırı bulunduğu ileri sürülüp TMK. mad. 737 uyarınca yıkım ve eski hale getirme istenemeyeceği- Yapının imara aykırı olması yanında bir zararın doğmasının da şart olduğu- Salt imara aykırılığın, idari mercileri ve idare mahkemelerini ilgilendiren bir husus olduğu- Yapılan araştırma ve inceleme sonucunda davalının kendi taşınmazı içerisine yapmış olduğu yapı nedeniyle bir zararın doğmuş olduğu belirlendiği takdirde davanın kabulüne, aksi halde reddine karar verilmesi gerektiği- Keşif sonucu alınan bilirkişi raporlarında ve toplanan diğer delillere göre davacının, davalının kendi taşınmazına yaptığı yapı nedeniyle hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan zararının bulunduğu saptanamamış, zarar ispatlanamadığı, davacının komşuluk hukukundan kaynaklanan bir zararı tespit edilemediğinden, 26.08.2016 tarihli raporda belirtildiği şekilde çaplı taşınmaza tecavüzlü kısmın kaline karar verilmesiyle yetinilmesi, komşuluk hukukuna aykırılığa ilişkin taleplerin ise reddi gerektiği- 
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayanan tescil isteminin hüküm altına alınabilmesi için sözleşmede kararlaştırılan bedelin ödenmiş olması gerektiği ancak, bedelden ödenmeyen bir kısım var ise, bu bedelinTBK. mad. 97 uyarınca depo ettirilmesi gerektiği- 
Dava konusu 3041 ada 6 ve 7 parsellerin imar parseli olması ve tecavüzlü kısmın imar uygulaması sonucu davacı parselinde kalması halinde davalıya ait binanın yaptığı taşkınlığın imar uygulaması sonucu oluşup oluşmadığı belirlenmeden sonuca gidildiği- Taşkınlığın imar uygulaması ile oluşup oluşmadığının tespiti bakımından, dava konusu 3041 ada 6 ve 7 parselin imar parseli olup olmadığının, imar uygulaması yapılmışsa tam olarak ne zaman yapıldığının ve imar uygulamasından önce davalı tarafın, tecavüzlü alanda, kayda dayalı bir hakkının bulunup bulunmadığının tereddüte yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği- 
Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaşın, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil istiyebileceği- Tarafların çekişmeli 140 ada 36 ( yeni 869 ada 18 ) parsel sayılı taşınmazda paydaş olduğu, davalının çekişmeli taşınmazı kullandığının kabulünde olduğu ve taraflar arasında adı geçen parsel için görülen ortaklığın giderilmesi davası ile davalının intifadan men edildiği; el atmanın önlenmesi isteği yönünden davacının payı oranında davanın kabulüne, ecrimisil isteği yönünden taraflarca usulüne uygun olarak sunulan tüm deliller eksiksiz bir biçimde toplandıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-