Tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşmenin resmi biçimde yapılmaması halinde, tarafların verdiklerini "haksız iktisap" kuralları gereğince geri isteyebileceği- Ticaret şirketlerinde sınırlı sorumluluk ya da ayrı malvarlığı ilkesinin alacaklıların menfaatlerine zarar verecek şekilde kötüye kullanılması durumunda, alacaklıların bazı istisnai hallerde "tüzel kişilik perdesi aralanmak" suretiyle gerçek ya da tüzel kişi ortakların sorumluluğu yoluna gidebileceği- Ceza davasında (davalı şirkette 200 hisse üzerinden 199 hissenin sahibi ve yetkili müdür olan) davalı hakkında -"şirket yöneticisinin dolandırıcılığı suçunu işlediği" gerekçesiyle verilen- mahkumiyet kararı ile bu kararda kabul edilen maddi vakalar, hukuk hakimini bağlayacağından, itirazın iptali davasında, ceza davasının "bekletici mesele" yapılması gerektiği-
3. HD. 07.10.2021 T. E: 5037, K: 9730-
3. HD. 05.10.2021 T. E: 2020/6309, K: 9496-
Geçersiz sözleşmeyle ödenen paranın sözleşme tarihinden itibaren işlemiş %5 gecikme faizi ile tahsili talep edildiğinden, bu talebin sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince ve denkleştirici adalet ilkesinin esas alınması suretiyle tahsiline ilişkin olduğu- Davacı tarafça yapılan icra takibine konu edilen alacak talebinde, ödenen paranın ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde ödeme yapılması amaçlandığı- Satış bedeli olarak ödenen paranın ödeme tarihinden, çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, ÜFE, TÜFE, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs) ortalamaları alınmak suretiyle ifanın imkansız hale geldiği (davacının kabul ettiği) tarihte ulaşacağı alım gücünün belirlenmesi için bilirkişiden rapor alınması, belirlenecek miktara asıl alacak olarak hükmedilmesi; tespit edilen bu alacağa da takipten asıl alacağın tahsiline kadar olan dönem için yasal faiz uygulanması suretiyle karar verilmesi gerektiği-
Dava, tarafların miras bırakanları arasında imzalanmış 05/12/1972 tarihli satış vaadi  sözleşmesine dayalı toplam 7500 m2'lik taşınmazın senette sınırları gösterilen 340.80m2'lik kısmının  davacılar adına tescili, olmadığı takdirde sözleşme uyarınca nakden  ödenen bedelin  denkleştirici adalet ilkesi gereği belirlenecek değeri ile taşınmaz üzerindeki yapı değerinin tahsili istemine ilişkin olduğu - Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğmasından sonra zamanaşımının işlemeye başladığı- Ancak, satışı vaat edilen taşınmazın sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye teslim edilmiş ise on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunmasının iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağından dinlenmeyeceği - Davacı tarafın, dava dilekçesi ve yargılama sırasında ihtilaf konusu taşınmazın zilyetliğinin harici satış vaadi sözleşmesi ile taraflarına teslim edildiği -Taraflar arasında imzalanan 05.12.1972 tarihli satış vaadi sözleşmesine konu taşınmaz sözleşmenin tanzim tarihi itibariyle tapusuz olduğu için harici satış mümkün olduğu - Taşınmazın zilyetliğinin de davacı yana devredildiği iddia olunmakla zilyetlik devri hususunda gerekli araştırmanın yapılarak gerekçe de bu hususun tartışılmaması da yerinde görülmediği - İlk derece mahkemesi kararının esası incelemeden kararın kaldırılması gerektiği -
Her ne kadar kira sözleşmesinin 12. maddesinde “Kiracının kiralanan şeyin içinde ve dışında yaptıracağı tezyinat masrafları kendisine ait olacak ve mukavele müddeti bittiğinde yapılan her türlü masraf için tazminat istemeye hakkı olmamak ve bu gayrimenkul inşaatın tamamı mal sahibinin olacaktır.” şeklindeki hüküm mahkemece ilk karara ve direnmeye dayanak alınmışsa da bu hükmün tezyinat giderleri ile ilgili olduğu, davalı-karşı davacının, kiralanana yaptığı zorunlu ve faydalı masrafları kiraya veren malikten isteyebileceği, bu durumda mahkemece, dosyanın konusunda uzman bilirkişilere verilerek davalı-karşı davacı (kiracı) tarafından yapılan imalatların sökülüp götürülebilir olanlarının dışında kalan ve tezyinat niteliği taşımayan zorunlu ve faydalı gider ve eklentilerinin imal tarihindeki değerleri tespit ettirilip, bu bedelden yıpranma payı da düşülerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
İİK. 40 uyarınca, alacaklının iade etmesi gereken miktardan haberdar edilmesinin bir muhtırayla sağlanması gerektiği- Alacaklının muhtıra tebliğine rağmen bu parayı iade etmemesi hâlinde temerrüdün oluşacağı ve kendisinden "yasal faiz" istenebileceği- Borçlunun "ödeme tarihinden itibaren faiz" isteğinin "genel mahkemede" açılacak ayrı bir davanın konusunu oluşturacağı- Alacaklının iade etmesi gereken paraya, muhtıranın tebliğ tarihinden itibaren (muhtıra ile süre verilmiş ise bu süreden sonra) uygulanacak faiz oranı "yasal faiz" olup, takip hukukuna göre gerçekleştirilen eski hâle iade içerisinde taraflar arasındaki ilişkinin "ticarî iş" olduğu dikkate alınarak faiz oranının belirlenemeyeceği-
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; bloke konulan paranın davalıya verilmemesine dair Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/49 E., 2010/384 K. sayılı kararının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilmesi karşısında eldeki davada davalının sebepsiz zenginleşen konumunda olup olmadığı ve buradan varılacak sonuca göre davacının davalıdan sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talepte bulunmasının mümkün olup olmadığı-
İlk derece mahkemesince davaya konu edilen taşınmazların ve yapıların dava tarihi itibariyle davacının zilyetliğinin devam edip etmediğinin araştırılması, nitekim bu taşınmaz ve yapılar halen davacının kullanımında ise sebepsiz zenginleşme olgusunun henüz gerçekleşmediği gözetilerek hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddi gerekeceği-
Davalı vekilinin, davacının sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmediğini, tüm yılın taşıma ücretlerini velilerden almasına rağmen dönemin ortasında taşıma işini bıraktığını ve aldığı ücretleri iade etmediğini, ayrıca müvekkiline ödemesi gereken ücretleri de ödemediğini, önceki dönemden kaynaklanan ve 26.06.2012 tarihli borç mutabakat metninde yer alan borçlarının bulunduğunu savunarak dava konusu çekin bedelsiz olmadığını ileri sürdüğü; bu durumda mahkemece tüm dosya kapsamı gözetilerek gerekirse uzman bilirkişi heyetinden rapor alınarak dava konusu çekin düzenlenme tarihi itibariyle; teminat edilen hususun gerçekleşip gerçekleşmediği, gerçekleşmiş ise davalının davacıdan temel alacağının bulunup bulunmadığı tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-