5747 sayılı Kanun'a göre tüzelkişiliği sona eren belediyeden devren gelen işçinin ücretinde, işçinin yazılı rızası aranmaksızın yeni işveren olan Belediye tarafından encümen kararı ile indirim yapılmasının mümkün olmadığı, fark ücreti isteminin 5216 sayılı Kanun'un Ek 2. maddesi gözetilerek hüküm altına alınması gerekeceği-
Davacı işçiye işe girdiği tarihten itibaren 5 yıl boyunca ikramiye ödemesi yapıldığı, ancak 2008 yılı sonundan iş akdinin sona erdiği 26.07.2012 tarihine kadar ikramiye ödemesi yapılmadığı, davacının ikramiye uygulamasının kaldırıldığını kabul ettiğine dair yazılı beyanı olmadığı anlaşıldığından, işverence ikramiyenin tak taraflı olarak kaldırılmasının işçi yönünden bağlayıcı nitelikte olmadığı ve 4857 s. K. mad. 22 uyarınca işyeri koşulu haline gelmediği, işçinin sessiz kalmasının bu aleyhe değişikliği zımmen kabul ettiği anlamına gelmeyeceği-
Davacının Tuzla Belediyesinde çalışmakta iken 6111 sayılı Kanun uyarınca ihtiyaç fazlası olarak 25.11.2010 tarihinde davalı Bakanlığa nakledildiği, davacının nakilden yeniden görev dağılımının yapıldığı 11.01.2012 tarihine kadar büro elemanı olarak çalıştığı, davacının bu şekilde çalıştırılmasının iş koşulu haline geldiği gözetilerek davacının temizlik işlerinde görevlendirilmesinin davacı yönünden çalışma koşullarında esaslı değişiklik meydana getirdiği anlaşılıp, davacının iş koşullarında aleyhe esaslı değişikliğe yol açan görevlendirmeyi kabul etmemesinin amirlerinin emirlerini yapmama olarak kabul edilemeyeceğinden davacıya verilen disiplin cezasının iptali ile verilen ceza nedeniyle davacının ücretinden yapılan üç yevmiye bedeli kesintinin davalıdan tahsili gerektiği-
İşçinin ücret düşürülmesi veya ücretin eki niteliğindeki sosyal haklarının ortadan kaldırılması ya da eksiltilmesinin, iş koşullarında esaslı değişiklik olup, işverenin tek yanlı irade beyanı ile ücret miktarında işçi aleyhine değişiklik yapamayacağı- iş şartlarındaki esaslı değişikliği kabul etmeyen işçinin talep edilebilir olduğu sürece fark ücret ve diğer haklarını her zaman talep edebileceği- işçi yetkilendirildiği bir görev için atanmış ve bunun karşılığı salt bu görev nedeniyle temel ücrete ilave bir ek ödeme verilmiş ise kural olarak o görevin sona ermesi üzerine bu göreve bağlı olarak verilen bu ek ödeme işçi açısından temel ücret olmadığı için kazanılmış hak oluşturmayacağı ve bunun görev nedeni ile tekrar alınmasının ücretin düşürüldüğü anlamına gelmeyeceği, ancak verilen ücret temel ücret ve görev de devam ediyorsa bu ücretten düşmenin ancak işçinin muvafakati ile yapılması gerektiği, aksi halde geçersiz olacağı-
, kıdem tazminatı farkı, ihbar tazminatı farkı ile ücret, ikrmiye farkı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesi davası-
İşe iade davası sonunda davacı işçiyi işe çağıran davalı işverenin bu çağrısının samimiyeti konusunda uyuşmazlık bulunduğu davada, işçi kesinleşen mahkeme kararının kendisine tebliğinden itibaren on iş günü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorunda olduğu ve aksi halde işverence yapılan fesih geçeri bir feshin sonuçlarını doğuracağı- İşçinin işe iade yönündeki başvurusu samimi olmasının gerekeceği- İşçinin gerçekte işe başlamak niyeti olmadığı halde, işe iade davasının sonuçlarından yararlanmak için yapmış olduğu başvuru geçerli bir işe iade başvurusu olarak değerlendirilemeyeceği- İşverenin de işçinin işe başlama isteğinin kabul edildiğini (1) ay içinde işçiye bildirmesi gerekeceği- İşverenin işe davete dair beyanının da ciddî olması gerekeceği- İşverenin işe başlatma amacı olmadığı halde işe başlatmama tazminatı ödememek için yapmış olduğu çağrı, gerçek bir işe başlatma daveti olarak değerlendirilemeyeceği- İşçinin, geçersizliği tespit edilen fesih tarihinde çalıştığı işyerinde ve işte işe başlatılmalı ve önceki koşulların tam olarak sağlanması ve aynı parasal hakların ödenmesinın gerekeceği- İşçinin başka bir coğrafyadaki aynı işverene ait işyerinde işe başlamak zorunluluğu bulunmayacağı-
Davacının işe başladığı tarih ile yazılı iş sözleşmesinin yapıldığı 19.11.2003 tarihi arasında davacının ücretlerinin her yıl 1 Ocak ve 1 Temmuz tarihi itibariyle geçmiş 6 aylık TÜFE endeksi oranında artırılacağı hususunda yazılı bir iş sözleşmesi ibraz edilememişse de, davalı tarafın savunması, davacı gibi sonradan işe giren işçilerle yapılan iş sözleşmesindeki ücret artışına ilişin düzenleme nazara alındığında işyerinde 2001 Ocak- 2003 Temmuz döneminde 1 ocak ve 1 Temmuz tarihi itibariyle geçmiş 6 aylık TÜFE endeksi oranında ücret artışı yapıldığının sabit olduğu, davacının söz konusu artışlarında yapılan eksikliğin sonraki dönem ücretini de etkileyeceği 19.11.2003 tarihinde yapılan iş sözleşmesinin geleceğe yönelik bir uygulama olduğu davacının kök ücretinde eksikliğe onay verdiği anlamına gelmeyeceği-
Bilirkişi raporunda denetime elverişli olmayan şekilde davacının bazı haftalarda 20 saat, bazı haftalarda da 24 saat fazla mesai yaptığı belirlenerek hesaplama yapılmışsa da, Dairenin diğer dosyalarında davacı ile aynı işi yapan ve aynı çalışma şartlarında birlikte çalıştığı anlaşılan işçilerin haftalık 12,5 saat fazla çalışma yaptıklarına yönelik tespitler kabul edilmiş olduğundan, mahkemece ilgili dosyalar nazara alınarak ve denetime elverişli bilirkişi raporu ile fazla mesai alacağın hesaplattırılması gerektiği- Yıllık izin ücreti alacağında 2013/Haziran ayı ücret bordrosu ile ödenen 1.769,75 TL’nin yerinde olarak hesaplama sırasında mahsup edilmesine rağmen, mahkemece ödenen bu miktar dikkate alınmaksızın karar verilmesinin hatalı olduğu- Kararda her ne kadar genel tatil alacağına hükmedilmiş ise de, hükme esas alınan bilirkişi raporunda genel tatil alacağı hesabı gösterilmemiş, sadece sonuç tablosunda belirlenen miktar yazılmış olduğundan, denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Davacı toplu iş sözleşmesi kapsamında çalışmakta olup, kıdem tazminatına esas giydirilmiş ücretinin toplu iş sözleşmesinde belirlenen sosyal yardımların ilavesiyle hesaplanacağı, kıdem tazminatına esas giydirilmiş ücretin hesabı bu yüzden davacı açısından başlangıçta belirlenebilecek bir alacak olmadığından, kıdem tazminatının belirsiz alacak davasına konu edilebileceği, mahkemece kıdem tazminatı talebinin hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile şampiyonluk prim alacaklarının ödetilmesine-