2. HD. 28.02.2019 T. E: 2018/1523, K: 1948-
Bölge Adliye Mahkemesince kadının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılmadığı, bu hususun ön sorun sayılması ve sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesi gerekçesiyle erkeğin istinaf talebi kabul edilmişse de, yapılan yargılama ve toplanan delillerden kadın hakkında Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nden celp edilen hastane kayıtları incelendiğinde kadının psikiyatri polikliniğinde ayaktan tedavi ve muayenesinin yapılmış olduğu ve konulan tanının orta depresif nöbet olduğu belirtilmiş olup tüm dosya kapsamı ve tanık beyanlarından kadının akıl hastası olduğu tespit edilemediğinden, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından dosyanın esasına girilerek karar verilmesi gerektiği-
Taraflar ve vekilleri, temyiz tarihinden sonra aralarında boşanma ve ferilerine yönelik boşanma protokolü imzalamış olup iş bu protokol göz önünde bulundurularak temyiz talebinin değerlendirilmesi gerektiği-
Bozmaya uyulmuş olmasının, mahkemenin bozma gereğince işlem yapılmasını zorunlu kılacağı, o halde uyulan bozma ilamı doğrultusunda davacı tanıklarının usulüne uygun olarak dinlenilerek, hasıl olacak sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekeceği-
Evlilik ölümle sona erdiğinden, boşanma davasının konusuz kaldığı-
Hüküm ile gerekçe bölümünde oluşturulan bu çelişkinin tek başına bozma sebebi olduğu- Temyiz sınırlaması yapılmadan hükmün tamamının çelişkiden dolayı bozulması mümkün müdür?
Taraflar birlikte imzaladıkları dilekçe ile davalarından feragat ettiklerini bildirmişlerse de, ilk derece mahkemesince verilen kadının davasındaki boşanma hükmü istinaf yoluna başvurulmadan kesinleştiğinden, davacı-davalı kadının davasından feragat beyanının boşanma hükmü yönünden hukuken geçerli sonuç doğurmayacağı, ancak davadan feragat beyanının boşanmanın fer'ilerini de kapsayacağı-
Daha önce açılan boşanma davasında verilen ret kararının kesinleşmesinden itibaren başlayacak üç yıllık süre zarfında ortak hayatın yeniden kurulmadığını ispat yükünün taraflardan hangisine ait olduğu? Daha önce açtığı boşanma davası ispatlayamadığı gerekçesiyle reddedilerek kesinleşen ve kesinleşme tarihinden üç yıldan sonra eldeki davayı açan davacı, ön inceleme duruşmasında "davaya ilişkin bildireceğim delilim yoktur" demek suretiyle kanunda öngörülen üç yıllık süre içerisinde ortak hayatın kurulması amacıyla bir araya gelinmediği hususunda herhangi bir ispat vasıtası sunmayacağını ortaya koymuş, davalı kadın ise davaya cevap vermediği gibi duruşmalara da katılmamış olduğundan, HMK. mad. 128 gereğince dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmekle yetinmiş olup eldeki dava res'en araştırma ilkesinin uygulandığı bir dava da olmadığından, mahkemece, üç yıllık süre koşulu oluşmasına rağmen davacı kocanın delil bildirmemesi nedeniyle "bu sürede tarafların bir araya gelmediklerini" ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesini isabetli olduğu- "Olayın özelliği itibariyle ispat külfetinin davalıda olduğu, menfi bir olgunun ispatının davacıya düşmeyeceği, kanunun amacına uygun yorum yapılması gerektiği, TMK'nın 166/4. maddesinde dayalı olarak açılan davalarda bir karinenin varlığının söz konusu olduğu, daha önce açılan boşanma davasının tarafların ayrı yaşadığına dair bir karine olduğu ve HMK. mad. 190/2 uyarınca karinenin aksinin davalı tarafça ispat edilmesi gerektiği, yine tarafların yerleşim yeri adreslerinin ayrı olmasının ve davacının başka biriyle olan birlikteliğinden bir çocuğun dünyaya gelmesinin tarafların ayrı yaşadığını gösterdiği, bu durumda ispat yükünün yer değiştirdiği, sonuç olarak bozma kararının yerinde olduğu" şeklindeki görüşlerin HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
2. HD. 12.02.2019 T. E: 2017/6969, K: 922-