Genel ifadelerin kullanıldığı, davalıya somut şekilde kusur izafe edilmediği, çoğunluğu davacıdan duyuma dayalı olduğu anlaşılan tanık beyanlarının, boşanma davalarındaki geçimsizliğe ilişkin kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağı- Davalı ve vekilinin beyanlarıyla, çilingir vasıtasıyla anahtarın değiştirildiği kabul edilmişse de, "yeni anahtarın yerinin kadına söylendiği" de ifade edildiğinden, davalının davacı tarafından ileri sürülen bu vakıayı hukuksal açıdan ileri sürülenden farklı olduğunu belirterek kabul ettiği, bu yöndeki bir beyanın diğer tarafı ispat külfetinden kurtardığından söz edilemeyeceği- Evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ispata elverişli bulunmayan beyan ve delillere itibar edilerek boşanmaya karar verilmesinin hatalı olduğu- Somut olayda davalının "kusurlu davranışlarının ispat edildiği" görüşü ile "kusura dayalı boşanma kararı verilmesi ilkesinden vazgeçilmesi, boşanma davası açıldığı takdirde artık eşler ve çocuklar bakımından evlilik birliğinin korunmasında bir yarar kalmadığı kabul edilerek evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılmasının gerektiği" görüşlerinin HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Af iddiasının davanın her aşamasında ileri sürülebileceği- Davalı kadına af iddiasını ispatlaması yönünde delillerini sunması için süre verilmesi ve tarafların bu husustaki beyanlarının alınması gerektiği-
"İlk eşinden olma ergin çocukları ile iletişimi keserek onları evden kovduğu" vakıasına davacı kadın tarafından dilekçeler aşamasında usûlüne uygun olarak dayanılmadığından bu vakıanın erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği- Davalı erkeğin süresinden sonra talep ettiği maddî ve manevî tazminat talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığı-
Yargılamada, hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde davacı-davalı kadına, dava dilekçesinde talep ettiği manevi tazminat miktarını açıklamasının istenilmesi üzerine, "dava dilekçesinde manevi tazminat miktarı olarak sehven 20 TL yazdığını, talebinin 20.000 TL olduğunu" belirten davacının bu beyanı gözetilerek manevi tazminata dair talebin 20.000 TL olduğunun kabulü gerektiği-
Karar, henüz boşanma yönünden kesinleşmeden davacı vefat ettiğinden evlilik birliğinin ölümle sona erdiği ve boşanma davasının konusuz kaldığı-
Davacı erkek tarafından dilekçelerinde usulüne uygun olarak dayanılmayan “aynı yatağı paylaşmak için çaba göstermediği” vakıasının kadına kusur olarak yüklenemeyeceği- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davalı kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminatın az olduğu- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davalı kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakasının az olduğu-
Boşanma davalarının kendine özgü bu niteliğinin bir neticesi olarak ilk derece mahkemesince verilen boşanma hükmünün feri sonuçlarından birine yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine, istinaf başvuru dilekçesi kendisine tebliğ edilen karşı taraf daha önceden istinaf kanun yoluna başvurusu olup olmadığına bakılmaksızın ve karşı tarafın da istinaf sebepleri ile bağlı olmaksızın katılma yoluyla boşanma davasını bütün yönleriyle istinaf edebileceği-
Davalı erkek "eşinin başka erkeklerle telefon görüşmeleri yaptığını" ileri sürerek davacı kadının kullandığını iddia ettiği telefonun HTS kayıtlarına delil olarak dayandığından mahkemece bu kayıtlarının getirtilmesi gerektiği-
"Davalının cevap süresinin, yasal sürenin bitim tarihinden itibaren geçerli olmak üzere iki hafta uzatılmasına" karar verildiğinden ve davalı tarafından ek cevap süresi içerisinde, cevap dilekçesi dosyaya sunulduğundan, dava dilekçesinin davalıya  tebliğ edildiği tarihin buna göre belirlenmesi gerekeceği- Davalı kadının cevap dilekçesinin süresinde olduğunun kabulü gerektiği-
Dinlenen tanıklarının sözlerinin Türk Medeni Kanunu'nun 166/1. maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar ve sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olduğu anlaşıldığından davanın reddi gerektiği-