Taraflar arasında ihtilaf konusu olan hayat sigortasından kaynaklanan alacağın, bankadan alınan kredi borcu ile ilgili olduğu, bu hususun Miras Taksim Sözleşmesinin 13.maddesinde özel olarak düzenlendiği, bu durumda tazminine karar verilecek alacaktan tüm mirasçıların payları oranında hak sahibi olmaları gerekeceği-
Davacı, tapu kaydında kayıt maliki olarak yer alan davalıya husumet yönelterek davayı açtığı, fakat dava tarihinden 4 gün önce mülkiyetin kesinleşen mahkeme kararı ile davalının anlaşmalı olarak boşandığı eşine geçtiği, davacının mülkiyet değişikliğini bilebilme imkanının olmadığı; bu nedenle kabul edilebilir hatanın varlığı dikkate alınarak yeni malikin davada yer almasının sağlanacağı ve daha sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacının, dava konusu taşınmazı vekaleten temlik eden vekile karşı devirden bir süre sonra satış bedelinin tahsili için dava açtığı; vekil ile davalı arasında el ve iş birliği olup olmadığı bakımından gerekli araştırma ve incelemenin yapılacağı, tarafların delillerinin toplanacağı, tanıklarının dinleneceği, diğer delillerin tanık beyanları ile birlikte değerlendirileceği, ayrıca taşınmazı, yargılama sırasında, dahili davalının “ihtilaflıdır” şerhi ile yükümlü olarak edindiği de gözetilerek bir karar verilmesi gerekeceği-
Vekil ile sözleşme yapan kişi iyi niyetli ise yani vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı bu sözleşmenin geçerli olduğu ve vekil edeni bağlayacağı, Vekâlet görevi kötüye kullanılarak taşınmazların temlik edildiği iddiası bakımından hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapılmadığı-
Dava konusu taşınmazın mirasbırakan tarafından kayıtsız şartsız davalı vakfa bağışlandığı, bağışlamanın üzerinden süre geçmesine rağmen mescid, tesis ve ünitelerin yapılmadığı, mirasbırakan ve eşinin isminin verilmediği, öte yandan belediyeden gelen cevaba göre de dava konusu taşınmazın imar planında otopark vs. alanında kaldığı; bu durumda artık mükellefiyetin yerine getirilemeyeceği-
Satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı, semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp, belirli bir hizmet ya da emek de olabileceğinin kabul edilmesi gerekeceği-
Hile (aldatma) her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin (aldatma) öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla kullanılabilir. Bu durumda; mahkemece tarafların iddia ve delillerinin incelenip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Köy Yerleşme Alanı Uygulama Yönetmeliğinin 12. maddesinde arsa satın alabilmek için; ”İsteklinin reşit olacağı, kendisine, eşine ve reşit olmayan çocuklarına ait evi veya arsası bulunmayacağı, var ise evinin harap, arsanın kullanışsız olması, isteklinin ikamet etmekte olduğu köy nüfusuna kayıtlı olması ve o köyde asgari 5 yıl oturmuş olması gerekeceği ve nüfus kaydı evvelce başka yerlerde olup, bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra bu köy nüfusuna aktarmış olanların, hak sahibi olabilmeleri için nüfus kaydı aktarma işlemi tarihinden itibaren 5 yıl süreyle fiilen o köyde ikamet etmiş olmalarının şart olduğu-
Dava dışı mirasçının davada yer almasının sağlanacağı ya da terekeye mümessil tayin ettirileceği, taraf teşkili sağlandıktan sonra ehliyetsizlik iddiasının üzerinde durulacağı, miras bırakanın akit tarihinde hukuki ehliyeti haiz olup olmadığı konusunda tarafların gösterecekleri tüm delillerin toplanacağı, tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınacağı ve varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin toplanarak Adli Tıp Kurumundan rapor alınacağı ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Hak düşürücü süreyi düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 39. ( 818 sayılı Borçlar Kanununun 31. ) maddesi '' yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır'' hükmünü içermektedir. O halde, hak düşürücü sürenin geçmiş olması halinde mahkemece işin esasının incelenememesi ve sürenin mahkeme tarafından resen dikkate alınıp incelenmesi gerekeceği-