Davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu, bu tür bir davada HUMK’nun 413. ve 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca dava değerinin elatılan yerin değeri ile talep edilen ecrimisil veya tazminatın toplamından, elatmanın önlenmesi isteğinin yanında yıkım isteği de varsa dava değeri elatılan yerin değeri ile yıkımı istenilen yapı değerinin toplamından ibaret olacağı ve belirlenen bu değer üzerinden Harçlar Kanunu’nun 26,27,28,30 ve 32. maddelerinin öngördüğü şekilde işlemlerin yerine getirileceği ve gerekli olan harcın alınacağı-
Davacı Vakıf idaresi tapu iptali ve tescil yanında Bankaya yatırılan kira gelirleri bakımından da istekte bulunduğuna göre, taşınmazın aslı da Vakıf taşınmazı olduğundan kira gelirlerinin Vakıflara ödenmesi gerekeceği-
Davacı dava açıldığında davasında haklı olup, yargılama aşamasında taşınmazın davacı adına tescil edildiğinden davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olması karşısında, Avukatlık asgari ücret tarifesinin 6. ve 6100 sayılı HMK'nun 331. maddeleri gözetilerek vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekeceği-
Tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde taşınmazın satışından kaynaklanan bedelin talep edildiği davada; istekler kademeli olduğundan ve birisinin reddi halinde dava ekonomisi bakımından aynı dava içerisinde diğer isteğin de çözümlenmesi gerekeceğinden, bedel isteği bakımından davanın tefrikine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Çekişme konusu parselin davalıya temlik edilmiş olması, taşınmaz üzerine davalı tarafından yapılmış su basmanı seviyesinde bir inşaatın bulunması, davalının köy nüfusuna kayıtlı olup iş nedeniyle köyden ayrıldığı tarihin belirli olmaması değerlendirildiğinde, tahsis koşullarının ortadan kalktığından sözedilemeyeceği-
Vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmesi gerekeceği-
Çekişme konusu taşınmazların iptaline karar verildikten sonra tescili yönünde hüküm kurulmamış olmasının ve infazda sıkıntı yaratacak şekilde iptale karar verilen taşınmazların tek tek parsel numaraları ile iptal edilen pay oranlarının gösterilmemiş olmasının hatalı olduğu, çekişmeli taşınmazların keşfen belirlenen ve iptaline karar verilen davacının payı üzerinden nispi harca hükmedilmesi gerekirken maktu harç alınmasının hatalı olduğu-
Taşınmazın parsel numarasının hüküm yerinde 18 parsel yerine maddi hata sonucu 11 parsel olarak yazıldığı anlaşıldığından; maddi hataya dayalı bu yazım yanlışının düzeltilmesinin hükmün değiştirilmesi şeklinde kabul edilemeyeceği-
İ.lı işlem iddiasını yazılı belge ile kanıtlayamayan kişinin bu konuda varsa yazılı delil başlangıcı sayılacak bir takım delillere başvurabileceği, bunun da hadisenin çözümünde gözetilmesi gerekeceği, diğer yandan davacının yemin deliline dayanması halinde aktin tarafı olan kişiye yemin teklifinin nazara alınması gerekeceği-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-