Somut olayda, davacı-borçluya ödeme emrinin 17.12.2021 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun yasal 5 günlük itiraz ve şikayet süresi geçtikten sonra 27.12.2021 tarihinde icra mahkemesine müracaatla ödeme emrinin iptalini ve takibini durdurulmasına karar verilmesini talep ettiği, borçlunun tebligat usulsüzlüğüne yönelik bir iddiasının da bulunmadığı anlaşılmakla davacı-borçlunun icra mahkemesine müracaatının yasal süresinde olmadığı, mahkemesine süresinde yapılmış bir başvuru olmadığından 2004 sayılı İİK’nın 170/a maddesi kapsamında inceleme yapılmasının mümkün olmadığı, bu haliyle mahkemece süresinde açılmayan davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı-
Davacı borçlular tarafından takip dayanağı bononun teminat senedi olduğu ve anlaşmaya aykırı olarak sonradan doldurulduğu iddiasının yazılı olarak ispatlanamadığından mahkemece bu yönlerden davanın reddine karar verilmiş olmasında ve takip durdurulmadığından davacılar aleyhine tazminata hükmedilmemesinde bir isabetsizlik görülmediği, takip kambiyo senedi olarak başlatıldığından takip tarihinden sonra ticari faiz uygulanması gerekeceğinden denetime elverişli ve hüküm vermeye yeterli bilirkişi raporu doğrultusunda borca itirazın kısmen kabulüne karar verilmesinin yerinde olduğu, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan takiplerde borca itirazın İİK'nun 168/5 maddesi gereğince 5 gün içinde icra mahkemesine bir dilekçe ile bildirilmesi zorunlu olup, davacı ..............'ya ödeme emrinin 20.08.2020 tarihinde tebliğ edildiği ve davanın 5 günlük yasal süre geçtikten sonra 20.11.2020 tarihinde açıldığı anlaşıldığından bu davacı yönünden davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmiş olmasının hatalı olduğu-
Uyuşmazlık, kambiyo senedine özgü takipte yetki itirazı olup, yetki itirazının kabulü ile İstanbul 33. İcra Dairesi'nin yetkisizliğine ve dosyanın Gebze İcra Müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmesi istemine ilişkindir...
Takibe konu bonolarda şikayette bulunan borçlunun ciranta olduğu görüldüğü- Yetkili hamil olan alacaklının, borçlu ciranta hakkında takip yapabilmesi için, bononun keşidecisine ödememe protestosu göndermesinin zorunlu olduğu-
Kambiyo takibinde, borçlunun yasal süre içerisinde işleyecek faiz oranına bir itirazı olmadığı, takipten sonraki dönem için istenen yıllık %29 faiz oranının o tarihte uygulanan yasal veya ticari faiz oranlarından birine denk gelmediği anlaşıldığından, takipten sonrası için yıllık %29 faiz oranının akdi faize dönüştüğü- Bu durumda icra müdürlüğünün değişen oranlarda avans faizi hesaplanmasına ilişkin kararının usul ve yasaya aykırı olduğu-
İcra müdürünün bononun kambiyo vasfını değerlendirme yetkisi bulunmakta olup, ilk derece mahkemesince, bu hüküm doğrultusunda icra müdürlüğünün değerlendirmesi denetlenerek şikayet konusu bononun kambiyo vasfı taşıyıp taşımadığı incelenmek suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
HMK.nun 297/2.maddesi gözeltilmek suretiyle borçlunun borca, faize ve ferilerine yönelik itirazları incelenerek oluşacak sonuca göre infazı mümkün ve anlaşılabilir nitelikte tüm taleplerle ilgili olarak tek tek karar verilmesi gerekirken, bu hususlarda olumlu veya olumsuz bir karar verilmeden sadece icra dairesinin yetkisine ve imzaya itirazın incelenmesi suretiyle sonuca gidilmesinin doğru olmadığı-
Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan raporun öğrenilme tarihine göre daha önceden sunulmasının mümkün olmadığından, borçlu tarafından istinaf dilekçesine ek olarak sunulan ve  senetteki imzaların borçlunun eli ürünü olmadığının belirlendiği bilirkişi raporunun Bölge Adliye Mahkemesince delil olarak değerlendirilmesi gerektiği- Bölge Adliye Mahkemesince "başka bir ceza soruşturma dosyasından alınan bilirkişi raporunun istinaf tarihinden sonra dosyaya sunulması nedeniyle, HMK’nun 357. maddesi gereğince, bu yeni delilin istinaf aşamasında incelenemeyeceğinin" belirtilmesinin hatalı olduğu-
Kambiyo takibinin kesinleşmesinden önceki döneme ilişkin zamanaşımı itirazının kabulü halinde, "takibin iptaline" değil, "takibin durdurulmasına" karar verilmesi gerektiği-
Bonodaki borçtan sorumlu olmayan lehtarın kefil (avalist) olarak senedin ön yüzüne koyduğu aval şerhinin geçersiz olduğu ancak bu şerhin bono vasfına etkili olmayacağı ve bu durumda senette düzenleyen ve lehtar farklı kişiler olduğundan borçlu sıfatının birleşmesinden söz edilemeyeceği-