Boşanmaya neden olan olaylar yüzünden, kişilik hakları saldırıya uğrayan davacı kadın lehine manevi tazminata hükmedileceği-
Borçlu olmadığı, kullandığı kredileri de düzenli bir şekilde ödediği anlaşılan ve esnaflık yapan bir kişiye yüklü bir miktarda borçlu olduğuna dair bir cari hesap özeti tebliğ edilmesi haksız fiil teşkil etse de, davalı banka, davacının müracaatı üzerine 1 gün içinde yanlışlığı düzeltmiş olup davacının kredi borcu olduğuna dair herhangi bir kurum veya kişiye de bildirim yapmadığından davalı banka aleyhine manevi tazminata hükmedilemeyeceği-
Somut olayın oluş biçiminde, TMK'nun 24 ncü maddesi anlamında davacının doğrudan kişilik haklarına tecavüz söz konusu olmadığı gibi, EBK'nun 49 ncu maddesinde belirtilen manevi tazminat isteme koşullarının da oluşmamış olduğu, mahkemece, manevi tazminata ilişkin, kanıtlanamayan talebin reddine karar verilmesi gerektiği- Davanın, konut tahsis edilemeyen ortağın tazminat istemine ilişkin olduğu, hükme esas bilirkişi raporunda formül doğrultusunda hesaplama yapılmadan denkleştirici adalet ilkesi doğrultusunda ödemelerin güncellenmesiyle yetinildiği- Bu durumda mahkemece yapılması gereken işin, davacının ödemelerinin ve normal ortağın ödemelerinin yukarıda açıklanan ilkeye göre hesaplanıp, ayrıntıları ile yazılan formül doğrultusunda tazminatın belirlenmesi için davacının rapora itirazını da gözeten bir ek rapor alınarak hüküm kurmaktan ibaret olduğu-
Yargılama sırasında yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporlarında, inşaatın henüz tamamlanmadığı, eksik ve kusurlu işler bulunduğunun saptandığı, bu durumda, sözleşmenin 4. maddesi hükmü uyarınca talep edilen tarih ile dava tarihi arası dönem için taleple bağlı kalınarak, 10 aylık süre için aylık rayiç kira bedelinin 4 katı kira bedeli üzerinden hesap yapılması gerektiği- Mahkemece, anılan madde hükmüne yanlış anlam verilerek, gecikilen 3 ay için rayiç kira bedelinin 4 katı üzerinden, sonraki dönem için ise, rayiç kira bedeli üzerinden hesap yapılarak hüküm verilmesinin yerinde olmadığı-
Somut olayın oluş biçiminde, TMK'nun 24 ncü maddesi anlamında davacının doğrudan kişilik haklarına tecavüz söz konusu olmadığı gibi, EBK'nun 49 ncu maddesinde belirtilen manevi tazminat isteme koşullarının da oluşmamış olduğu, mahkemece, manevi tazminata ilişkin, kanıtlanamayan talebin reddine karar verilmesi gerektiği-
Kocanın açtığı terk hukuki sebebine dayanan davanın kocanın eşini evden kovduğu, ancak kadının terk ihtarına uyarak ortak konuta döndüğü, bu suretle dava koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmış olup,. fiili ayrılık döneminde de davalı kadının bir kusurlu davranışı iddia ve ispat olunmadığından eşini evden kovan kocanın boşanmaya sebep olan olaylarda tamamen kusurlu olduğu- Boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşılarak boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiğinden davalı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmesi gerektiği- Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşıldığından davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
“…bulunduğu makamın ağırlığını ve sorumluluğunu bilmeyen bir zat. Şimdi atasözünü hatırlatmakta yarar vardır. Bu doğrudan doğruya kılavuz, istikamet, sonuç meselesidir…” şeklindeki ifadelerin ve herkesçe malum atasözü ile yapılan benzetmenin, davacıyı küçük düşürücü, mesleki ve kişisel itibarına saldırı niteliğinde bulunduğunun açık olduğu, bu sözlerin, davacının kişilik haklarını doğrudan hedef aldığı, eleştiri sınırlarının aşıldığı, özle biçim arasındaki dengenin bozulduğu ve bu suretle hukuka aykırı olduğunun kabul edilmesi gerekeceği-
Davalının başka biriyle resmi nikah yapmış olmasının davacı küçüklerin iç huzurunu bozacak, onların kişilik haklarını ihlal edecek nitelikte bir olgu olmadığından çocuklar yönünden manevi tazminat isteminin tümden reddi gerekeceği-
Taraflar arasındaki birleştirilen kooperatif üyeliğinin tespiti, müdahalenin men'i, tazminat davası-
Davacı hakkındaki şikâyet bir bütün olarak değerlendirilerek, iddialar konusunda zayıf da olsa bazı somut belirtiler (emareler) bulunduğu; şikâyetin, olağan kuşku üzerine ve somut belirtilere dayandırılarak yapıldığı sonucuna varılmasının gerekeceği-