Uyuşmazlığın çözümü ve dava konusu yayının değerlendirilmesi açısından Basın Konseyi Yüksek Kurulundan davacı ile ilgili yayın tarihi öncesinde verilmiş bir karar olup olmadığı tespit edilerek sonucuna göre dosyadaki diğer delillerle birlikte değerlendirilmesi gerektiği-
Dava konusu haberin basın özgürlüğü sınırları içerisinde kaldığı ve davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı-
Davalı tarafından asıl alacağın ödenmiş olduğu ve davacının da ifa anına kadar davaya konu asıl alacağın fer’ileri niteliğinde olan vekalet ücreti, icra giderleri ve faizi saklı tutmaya yönelik bir beyanın bulunmadığı anlaşılmakla; asıl alacağın ifası ile buna bağlı olarak fer’ilerin sona erdirildiği ve bu durumda davacının iş bu davayı açmasında hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği- Davacı vekili; "davacı aleyhine dava dışı banka tarafından yapılan takipte, icra müdürlüğü tarafından davalı bankaya hitaben yazılan yazıda maaş hesabı hariç kaydı bulunduğu halde, davalı banka tarafından davacının maaşına haciz uygulandığını, yazılı ve sözlü taleplerinin olumsuz sonuçlandığını, bu nedenle davalı aleyhine başlatılan takipte ise davalı banka tarafından haksız olarak borca itiraz edildiğini, alacak miktarının takip dosyasına değil davacıya bizzat ödendiğini, ancak faiz, vekalet ücreti ve icra giderlerinin icra dosyasına ödenmediğini ve davalının itirazının baki kaldığını" belirterek, haksız itirazın iptali, icra inkar tazminatına hükmedilmesi, davalı banka tarafından maaş hesabına bloke konulması nedeniyle uğranılan manevi zararın tazmini isteminde bulunmuşsa da, davalı bankanın eylemi ve olayın gelişim şekli ile ilgili yasa maddeleri (TMK. 24; TBK. 58) birlikte değerlendirildiğinde yerel mahkemece, manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerektiği-
Avukat olan tarafların yargılama aşamasında savunma hakkı kapsamında karşılıklı olarak verdikleri dilekçelerinde nezaket ve saygı çerçevesinde yazışma yapmaları gerektiği halde davalının, davacının daha önceki dilekçesindeki ifadelere karşılık verecek mahiyette ifadeler kullanmış olması nezaket kurallarını zorlamış olsa da kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmayıp manevi tazminat gerektirir nitelikte bulunmadığı-
Davacının, davalı tarafından evlenme vaadi ile kandırıldığı ve bunun etkisi altında gerek fiziksel gerek ruhsal anlamda zarara uğratıldığı, bundan elem ve üzüntü duyduğu kabul edildiğinden, davacının hukuka aykırı olan bu eylemden dolayı bozulan manevi dengesinin eski haline dönüşmesi, duygusal olarak tatmin edilmesi, zarar verenin de bir daha böyle bir eylemde bulunmaktan alıkonulması amacıyla uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Davalının vekâlet ilişkisinin sona erdiğine ve davacı avukatını ibra ettiğine dair imzalı bir yazı vermiş olmasına rağmen, davacının ibranameyi kaybetmesi üzerine davacı hakkında gerek Cumhuriyet Savcılığına, gerek İstanbul Barosuna şikâyet dilekçeleri vermek, gerekse hukuk mahkemesinde tazminat talebiyle dava açmak suretiyle hak arama özgürlüğünün kötüye kullanıldığı, Anayasal şikâyet hakkının sınırlarının aşıldığı ve böylece davacının kişilik haklarına saldırıda bulunduğu; olay tarihi, taraflar arasındaki olayların gelişim şekli, hakkındaki şikâyetler üzerine soruşturma ve dava sürecinde davacı tarafından yaşanan üzüntü ve endişe, mesleki ve kişisel itibar kaybı ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alındığında, davacı lehine hükmedilen 6000 TL. tutarındaki manevi tazminat miktarının makul olduğu-
Davalı T.. Gazetecilik San. ve Tic. A.Ş.'nin 670 sayılı KHK uyarınca kapatıldığı anlaşıldığından, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddedileceği-
Davalının açıklamalarında Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü bilgi notundaki bilgilere dayandığından 1998 yılında EGO vasıtasıyla yapılan otobüs alımlarına ilişkin iddiaların araştırılmasının ve üzerinin örtülmemesinin istendiği anlaşılması nedeniyle, birleşen davanın da tümden reddedilmesi gerektiği-
Ceza mahkemesinin kararı hukuk hakimini bağlamaz ise de, somut olayın özelliği itibariyle maddi olgunun ve davalının sorumluluğunun tespiti açısından ceza dava dosyasının sonucu önem arz ettiğinden, ceza dava dosyasının kesinleşmesi beklenerek, tüm kanıtlar birlikte değerlendirilmesi gerektiği-
Reklam sözleşmenin feshi için haklı sebep oluşturduğu iddia edilen yayınların içeriğinde, davacı kurum yöneticisinin eylemleri nedeniyle kurumu zarara uğrattığı iddia edilmiş olup söz konusu haberlerin yazarı aleyhine açılan ceza davasında mahkemece eleştiri özgürlüğü kapsamında kaldığından bahisle yazar hakkında beraat kararı verilmiş olduğundan, davalı tarafın basın yoluyla doğrudan davacı kurumu hedef alan ve basın özgürlüğünü aşacak derecede bir yayın yapıldığından söz edilemeyeceği- Yayınlar nedeniyle yayın yasağı talebi kurum yöneticisi tarafından gerçekleştirilmiş olup, davacı kuruma yönelik matufiyet içeren bir yayından söz edilemeyeceğinden bu yayınlar nedeniyle taraflar arasındaki reklam sözleşmesinin haklı nedenle feshedileceğinden söz edilmeyeceği-