Avukat olan tarafların yargılama aşamasında savunma hakkı kapsamında karşılıklı olarak verdikleri dilekçelerinde nezaket ve saygı çerçevesinde yazışma yapmaları gerektiği halde davalının, davacının daha önceki dilekçesindeki ifadelere karşılık verecek mahiyette ifadeler kullanmış olması nezaket kurallarını zorlamış olsa da kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmayıp manevi tazminat gerektirir nitelikte bulunmadığı-
Davacının, davalı tarafından evlenme vaadi ile kandırıldığı ve bunun etkisi altında gerek fiziksel gerek ruhsal anlamda zarara uğratıldığı, bundan elem ve üzüntü duyduğu kabul edildiğinden, davacının hukuka aykırı olan bu eylemden dolayı bozulan manevi dengesinin eski haline dönüşmesi, duygusal olarak tatmin edilmesi, zarar verenin de bir daha böyle bir eylemde bulunmaktan alıkonulması amacıyla uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Davalının vekâlet ilişkisinin sona erdiğine ve davacı avukatını ibra ettiğine dair imzalı bir yazı vermiş olmasına rağmen, davacının ibranameyi kaybetmesi üzerine davacı hakkında gerek Cumhuriyet Savcılığına, gerek İstanbul Barosuna şikâyet dilekçeleri vermek, gerekse hukuk mahkemesinde tazminat talebiyle dava açmak suretiyle hak arama özgürlüğünün kötüye kullanıldığı, Anayasal şikâyet hakkının sınırlarının aşıldığı ve böylece davacının kişilik haklarına saldırıda bulunduğu; olay tarihi, taraflar arasındaki olayların gelişim şekli, hakkındaki şikâyetler üzerine soruşturma ve dava sürecinde davacı tarafından yaşanan üzüntü ve endişe, mesleki ve kişisel itibar kaybı ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alındığında, davacı lehine hükmedilen 6000 TL. tutarındaki manevi tazminat miktarının makul olduğu-
Davalı T.. Gazetecilik San. ve Tic. A.Ş.'nin 670 sayılı KHK uyarınca kapatıldığı anlaşıldığından, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddedileceği-
Davalının açıklamalarında Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü bilgi notundaki bilgilere dayandığından 1998 yılında EGO vasıtasıyla yapılan otobüs alımlarına ilişkin iddiaların araştırılmasının ve üzerinin örtülmemesinin istendiği anlaşılması nedeniyle, birleşen davanın da tümden reddedilmesi gerektiği-
Ceza mahkemesinin kararı hukuk hakimini bağlamaz ise de, somut olayın özelliği itibariyle maddi olgunun ve davalının sorumluluğunun tespiti açısından ceza dava dosyasının sonucu önem arz ettiğinden, ceza dava dosyasının kesinleşmesi beklenerek, tüm kanıtlar birlikte değerlendirilmesi gerektiği-
Reklam sözleşmenin feshi için haklı sebep oluşturduğu iddia edilen yayınların içeriğinde, davacı kurum yöneticisinin eylemleri nedeniyle kurumu zarara uğrattığı iddia edilmiş olup söz konusu haberlerin yazarı aleyhine açılan ceza davasında mahkemece eleştiri özgürlüğü kapsamında kaldığından bahisle yazar hakkında beraat kararı verilmiş olduğundan, davalı tarafın basın yoluyla doğrudan davacı kurumu hedef alan ve basın özgürlüğünü aşacak derecede bir yayın yapıldığından söz edilemeyeceği- Yayınlar nedeniyle yayın yasağı talebi kurum yöneticisi tarafından gerçekleştirilmiş olup, davacı kuruma yönelik matufiyet içeren bir yayından söz edilemeyeceğinden bu yayınlar nedeniyle taraflar arasındaki reklam sözleşmesinin haklı nedenle feshedileceğinden söz edilmeyeceği-
Dava konusu yazı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, yayının güncel olduğu, kamu yararını amaçladığı ve kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik olduğu, davacının kişilik haklarına ve mesleki itibarına saldırı niteliğindeki ifadelere yer verilmediği, haberin veriliş biçimi ve bütünlüğü çerçevesinde güncel olaylara uygun bir şekilde haber yapıldığı-
Dava konusu köşe yazılarının bir bütün olarak değerlendirilmesiyle, yayının güncel olduğu, kamu yararını amaçladığı ve kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik olduğu, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğindeki ifadelere yer verilmediği-
Davacı cevaba cevap dilekçesinde sunmuş olduğu yazının dava dilekçesindeki isnatlarla ilgili olmadığı ve iddiayı kuvvetlendirici delil olarak sunulması gözetildiğinde yasal şikayet hakkını kullanıldığından, kişilik haklarına saldırının oluşmadığı-