Davaya konu ''Çete Köstebeği ..'li vekil'' başlıklı haberde kullanılan ifadelerin davacının kişilik haklarına saldırı oluşturduğundan, haberin basının haber verme ve eleştiri hakkı sınırları içerisinde kabul edilemeyeceği gözetilemeyeceği-
Mevcut durumda elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için manevi tazminata karar verileceğinden, olay tarihi, olayın oluş şekli, tarafların ekonomik ve sosyal durumları değerlendirilerek miktarın belirleneceği-
Manevi tazminatın miktarı belirlenirken, tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak karar verilmesi gerektiğinden miktarın belirlenmesi her olayda farklılık gösterdiği- Karar verilecek olan tazminat miktarının, zarara uğrayan kişide manevi huzura tekabül edecek nitelikte olması gerektiğinden, tazminatın bir ceza olmadığı veya malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmeyerek karar verilmesi gerektiği-
Manevi tazminat, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirme fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşıdığı- Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmediği- Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşacak kadar olması gerektiği-
Uyuşmazlığın çözümü ve dava konusu yayının değerlendirilmesi açısından Basın Konseyi Yüksek Kurulundan davacı ile ilgili yayın tarihi öncesinde verilmiş bir karar olup olmadığı tespit edilerek sonucuna göre dosyadaki diğer delillerle birlikte değerlendirilmesi gerektiği-
Avukat olan tarafların yargılama aşamasında savunma hakkı kapsamında karşılıklı olarak verdikleri dilekçelerinde nezaket ve saygı çerçevesinde yazışma yapmaları gerektiği halde davalının, davacının daha önceki dilekçesindeki ifadelere karşılık verecek mahiyette ifadeler kullanmış olması nezaket kurallarını zorlamış olsa da kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmayıp manevi tazminat gerektirir nitelikte bulunmadığı-
Dava konusu haberin basın özgürlüğü sınırları içerisinde kaldığı ve davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı-
Davalı tarafından asıl alacağın ödenmiş olduğu ve davacının da ifa anına kadar davaya konu asıl alacağın fer’ileri niteliğinde olan vekalet ücreti, icra giderleri ve faizi saklı tutmaya yönelik bir beyanın bulunmadığı anlaşılmakla; asıl alacağın ifası ile buna bağlı olarak fer’ilerin sona erdirildiği ve bu durumda davacının iş bu davayı açmasında hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği- Davacı vekili; "davacı aleyhine dava dışı banka tarafından yapılan takipte, icra müdürlüğü tarafından davalı bankaya hitaben yazılan yazıda maaş hesabı hariç kaydı bulunduğu halde, davalı banka tarafından davacının maaşına haciz uygulandığını, yazılı ve sözlü taleplerinin olumsuz sonuçlandığını, bu nedenle davalı aleyhine başlatılan takipte ise davalı banka tarafından haksız olarak borca itiraz edildiğini, alacak miktarının takip dosyasına değil davacıya bizzat ödendiğini, ancak faiz, vekalet ücreti ve icra giderlerinin icra dosyasına ödenmediğini ve davalının itirazının baki kaldığını" belirterek, haksız itirazın iptali, icra inkar tazminatına hükmedilmesi, davalı banka tarafından maaş hesabına bloke konulması nedeniyle uğranılan manevi zararın tazmini isteminde bulunmuşsa da, davalı bankanın eylemi ve olayın gelişim şekli ile ilgili yasa maddeleri (TMK. 24; TBK. 58) birlikte değerlendirildiğinde yerel mahkemece, manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı ve davalının kardeş olması babalarının vefatının ardından aralarında miras nedeniyle anlaşmazlığın başlaması, davalının davacıyı kısa zaman aralıklarıyla ve ısrarla müşterek ve ruhsatsız tabancayı aldığından bahisle birden fazla kez şikayet etmesi dikkate alındığında davalının davacıyı zararlandırma kastı ile hareket ettiği, şikayet hakkını istismar ettiği anlaşıldığından, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğindeki eylemlerde bulunduğu- Davacı tarafından açılan birleşen davada; taraflar hakkında verilen hükmün HMK mad. 297/2 hükmü gereği infazda tereddüt oluşturacak şekilde kurulmuş olmasının doğru olmadığı-
Davalı T.. Gazetecilik San. ve Tic. A.Ş.'nin 670 sayılı KHK uyarınca kapatıldığı anlaşıldığından, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddedileceği-