Haksız haciz nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemi- Haksız haciz nedeniyle manevi tazminata hükmedilebilmesi için davalının kötü niyetinin ve ağır kusurunun varlığı ile buna bağlı olarak zararının oluşmasının gerekli olduğu- Salt davacıya zarar vermek amacıyla haciz işleminin yapıldığı (takibin haksız ve kötü niyetli olduğu) söylenemez ise, manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerektiği-
3. HD. 17.09.2018 T. E: 2016/21055, K: 8569-
Evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağı-
"AYM'nin bireysel başvuru sonucu verdiği kararlar hüküm olarak sadece başvurucu hakkında bağlayıcı olsa da gerekçesi herkesi bağlayacağından, davalılar zorunlu dava arkadaşı olmasalar da, haklarında verilen karar aynı haksız eylemden kaynaklandığı ve müteselsil sorumluluk esasları geçerli olduğundan sonuç olarak her ikisini de etkileyeceği, bir davalı hakkında verilen kararın kaldırılması ancak diğer davalı hakkındaki karar kaldırılmaması halinde, diğer davalının önceki kararla hükmedilen tazminatı ilgilisine ödediği taktirde Borçlar Kanunu'ndaki müteselsil sorumluluk esaslarına göre hakkındaki karar kaldırılan davalıya rücu edebileceği, bu durumda da AYM'nin hak ihlali olduğu yönünde verdiği kararın boşta kalacağı, AYM'ye bireysel başvuru kapsamında verilen ihlal kararlarının gereğini yerine getirmek üzere yeniden yargılama yapılmakla görevlendirilen derce mahkemelerinin vereceği kararlar yargılama pratiğini etkileyecek kararların olduğu, somut olayda AYM'nin hak ihlali olduğuna ilişkin verdiği kararı etkisiz hale getirecek yeni bir karar verildiği, bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesinin diğer davalı hakkında verdiği karar yasaya aykırı olduğu" ileri sürülebilir mi?-
Milli futbolcu olan davacının, yayında davalıların reyting kaygısı ile hareket ederek kendisinin sakatlanarak maçlarda forma giyememesinin cinsel yaşamına olan düşkünlüğüne bağlanmasının oldukça onur kırıcı olduğunu, bu durumun kamuoyu nezdindeki imajını zedelediğini, sosyal statüsü nedeniyle verilen zararın ağır olduğunu, tazminat miktarının da buna göre belirlenmesi gerektiğini ileri sürdüğü yayın yoluyla kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istemine ilişkin davada, (her bir davacı için ayrı ayrı 10.000,00 TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL) hükmedilen manevi tazminatın makul olduğu-
Yerel mahkemenin Yargıtay Dairesinin kararlarını gerekçesine eklemesinin yeni hüküm niteliğinde olmadığı, mahkemenin kendi gerekçesini güçlendirmek amacıyla bahsi geçen bu kararları gerekçesine yazdığı, dolayısıyla ortada yeni bir hükmün bulunmadığı- Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimsenin, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı haklarının korunmasını talep edebileceği- Haberin hukuka uygunluk nedeninin oluşturabilmesi, her şeyden önce gerçeğe uygun olmasına bağlı olduğundan eğer haber gerçeğe uygunsa, kişilik hakları ihlal edilse bile manevi tazminata karar verilemeyeceği- Davacı, dava dışı kuzeni ile eğlence mekânından birlikte ayrılmışsa da, haberde iddia edildiği şekilde bir yakınlaşmanın bulunduğu davalı tarafından ispat edilemediğinden, davacının kuzeni ile birlikte fotoğrafları da kullanılarak yakınlaştığı ve öpüştüğü iddia edilerek yapılan haber ve yazılan yazının gerçek dışı haber niteliğinde olduğu ve bu durumda, davacının kişilik haklarına haksız bir saldırı oluşturduğundan manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Dosyada mevcut deliller ve özellikle ceza yargılamasında toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde, davalının davacıya yönelik hakaret eyleminin sabit olduğu, olay tarihi, olayın oluş şekli, davalı tarafından sarf edilen sözler bir bütün olarak değerlendirilmesiyle, eleştiri sınırlarının aşıldığı, kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşıldığı-
Davalılar tarafından kaleme alınan ve diğer davalının sahibi olduğu gazetede yayınlanan röportaj içeriğinde bir kısım isimler verilmiş ise de; kullanılan ifadelerden ortalama bir kişinin davaya konu haberi okuduğu anda haberin muhatabının davacılar olduğunu anlayamayacağından basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkin davanın, matufiyet unsuru gerçekleşmediği-
Karşı davacı ile ilgili sarf etmiş olduğu söz ve ifadeleri bir bütün halinde değerlendirildiğinde, davalı-karşı davacının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılıp, siyasi eleştiri olarak değerlendirilmeyeceği-
Sulh Hukuk Mahkemesi'nde açılan dava dosyasının sonucunun bu davayı etkileyebileceği de gözetildiğinden, söz konusu davanın bekletici mesele yapılması ve sonuçlanıp kesinleşmesinden sonra tüm deliller değerlendirilerek bir karar verilmesi gerektiği-